Biraz
önce odamın penceresinden sokakta top oynayan çocukları seyrediyorum,
koşuşturmalarını bağırışlarını duyuyorum, azıcık rahatsız olsam da oyun oynamak
onların hakkı diye düşünüyorum.
Zaten o
çocuklara oyun oynama alanı bırakmadık...
Beni
pencerede gören çocukluktan tekerlekli sandalyeli bir arkadaşım ile muhabbet etmeye başladık, arkadaş
bizim sokakta oturuyor ve o da tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren bir
kişi.
İki üç dakika kadar konuştuktan sonra, bana şöyle bir şey sarf etti “Apo seni bizim tarafa davet ediyorum” dedi, “ne” dedim. “Apo seni beş vakit namaz kılmaya ve oruç tutmaya davet ediyorum” dedi. Beş altı saniye düşündükten sonra bende ona dedim ki “çok sağ ol, ben hayatımdan memnunum, sen üstüne düşen görevi yaptın, ama ben şu anda öyle bir şeyi düşünmüyorum” dedim. Aslında bu lafı söylerken kendimi gülmemek için zor tuttum. “Sen kimsin ki beni Müslümanlığa davet ediyorsun diyecektim”, ama çocukluktan hatırı olan diye söylenemedim.
Arkadaşa bak; beni Müslümanlığa davet ediyor, haddini bilmeden.
Bu
arkadaş altı yedi ay öncesine kadar her akşam alkol sigara kullanan birisiydi,
küfreden birisiydi. İnsanlar kendini ne sanıyor, yani iki dakika Kuran okudu
diye, iki Rekat Namaz kıldı diye, cebi iki kuruş görünce Hacca gidince, kendini
temsilci mi sanıyor, Müslüman mı sanıyor.
Beni
davet etmesi garip, bir Müslüman’ı Müslümanlığa davet etmesi çok garip… Sanırım
bir bunalımda veya aklını kaybetmiş, “çocukluğumuz bu sokakta bir geçti,
birbirimizin içini dışını biliriz” diyebilirim.
Zaten
onun bu tür davranışları hoşuma gitmiyordu, bu davranışı tuz biber oldu ve
arkadaşlığımız bitti.
Ben
neredeyse otuz yaşında adamım, sen gelip de bana nasıl öyle bir cümle kurarsın.
Anlamıyorum, saçmalık işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder