Karnımı doyurmak için bir şeyler içmek için bir dükkana gireyim dedim. Taci ağabeyimin fastfood dükkanı, bu dükkan. Bu yemek salonu dükkanına gidebilmek için, sallanarak paldır küldür kaldırımda ilerliyorum, çünkü her zamanki gibi bozuk bir kaldırım ve çok dar bir kaldırım. Yirmi otuz metre ilerledikten sonra başka bir dükkanın soğuk su dolabının kaldırımı işgal etmesi nedeniyle geri dönmek ve kaldırımdan inmek zorunda kaldım. Gelen geçen taşıtlara rağmen araç yolu üzerinden ilerleyip kaldırımın diğer ucuna ulaştım. Bu seferde kaldırımın diğer köşesinden, rampadan tekrar kaldırıma çıktım.
“Kaldırıma çıkmak” olmuyor, bir “kaldırıma çıktım” demek çok yanlış oluyor. Yerden beş on santimetre yüksek olunca ve rampası olmayınca insan “çıkmak” kelimesini kullanmak zorunda kalıyor.
Diğer taraftan Taci ağabeyimin yemek salonuna ilerliyorum, beş on metre civarı ilerledim ki, bu seferde karşıma bir sokak lambası direği çıktı. Mühendis beyler bu direği kaldırımın tam ortasına koymuş, ne sağına ne de soluna. Bir metre genişliğinde olan kaldırımın tam ortasına koymuşlar. Zaten sandalyem o dar kaldırımda zar zor ilerliyor birde o direk ortada olunca tekrardan geri döndüm ve kaldırımdan inip araç yolundan yemek salonu önüne gidip, araç yolu üzerinde kaldırımın kenarında park etmiş otomobiller arasında karnımı doyurdum içeceğimi içtim.
Kaldırım işgalciliği bizim ruhumuzda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder