1 Ocak 2022 Cumartesi

İç edilen haklarım...


2008 yılında çıkan bir yasayla 'bakıma muhtaç aile bireyine bakan kişiye Bakım parası adı altında bir maaş ödenmesi kararı' alındı. Yüzde 80 engellli olan bana bakan anneme, devlet tarafından verilmesi gereken bu Bakım parası verilmiyor. Buna neden olaraksa; 2008 yılında evimize gelen o zaman ki "Fethullah Gülen hoca", şimdilerde "FETÖ örgütünün elamanları" tarafından evimizin baştan aşağı kontrol ettikten sonra "evin gelirinin 30- TL fazla çıkartılması" oldu. Tanımlanmış bu hakkın verilmek istenmemesinin nedeniyse; kendilerinden olmayışımdı. Kısacası; 2008 yılından bu yana bana tanımlanan beş yüz altı yüz bin TL başkalarına özellikle FETÖ örgütüne gidiyor. 2016 yılında Fethullah Gülen’in darbe girişiminden üç dört ay sonra 2008 yılındaki konuyla ilgili 'ilçe sosyal hizmetler kurumu çalışanlarının incelenmesi' için Zeytinburnu kaymakamlığına, savcılığa suç duyurusuna benzer bir dilekçe vermeye kalktım, ama bu girişimim savcının kapısı önünde duran bir görevli tarafından engellendi. Dilekçem kapı önünde duran kişi tarafından okundu ve “dilekçeyi teslim aldık” denilerek savuşturuldum. Eğer dilekçem işleme girseydi, biliyorum ki bana bir bildirim gelirdi. Savcıya vermek istediğim dilekçenin içeriğinde: "2008 yılında yüzde seksen engelli olduğumdan dolayı annem bana baktığı için Bakım maaşı alma hakkımın olduğunu ispatlamaya çalıştık, ama o yıllardaki görevliler tarafından engellendiğimiz" yazıyordu. 




2018 yılında yüzde 80 engelli raporum olduğu halde, ÖTV'den muaf olabilmek için Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma hastanesine (EAH) ve Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesine (EAH) onlarca muayeneye girdim, ama hastaneler benim engel yüzdemi bir puan düşürdü. Sol tarafım felç, beyin hasarlı olan bana "sen tertibatlı araç al kullanırsın" dediler ve ÖTV indirimi yapmayıp, "ÖTV indirimi veya engelli plakası alamazsın" dediler. ÖTV muafiyeti alan o kadar çok sağlıklı var ki, birçoğu rüşvetle, sahte belgeyle veya araya giren birileriyle bunu yapıyorlar. ÖTV indirimini telefonla alan bile var, kimse merak etmesin. 


2007 yılında yürüyebilmek için üçüncü kez yatılı olarak eski adıyla 70. Yıl Fizik tedavi ve Rehabilitasyon hastanesi'nde yeni adıyla İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim Ve Araştırma Hastanesi'nde yirmi gün tedavi verilerek taburcu edildim. Doğru düzgün profesyonelce tedaviye ihtiyacı olanlara aylarca tedavi verecek iken beni yirmi gün sonra çıkartıp yerime omzunda hasar olan birini yatılı olarak almışlardı. NOT: Benim gibi tedaviye ihtiyacı olan yüzlerce binlerce hatta on binlerce kişi sırada beklerken, saçma sapan birilerine tedavi vererek hastane odalarını otel odası gibi kullandırtılıp bizlerin hakkını gasp edip onlara hizmet veriyorlar. 


İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) ait, bizlerin rehabilitasyonu için kurulmuş Florya özürlüler kampında bir hafta kalmak için defalarca başvurdum, ama bana sıra 2009 yılında bir kez geldi. Her başvurumda bana “Türkiye’nin tamamına yetişmeye çalışıyoruz, talep yüksek” cevabı almıştım. Merak etmesinler ben biliyorum orada her yıl zaman geçirenleri, ayrıca neden tüm ülkeye yetişmeye çalışıyorlar? 


2012 yılı içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Alo153’den tekerlekli sandalyeli engelli taşıyan araç talep ettim, “bir hafta önceden aramanız gerekiyor” cevabı aldım, bir hafta öncesinden araca ihtiyacım olacağını nereden bileceksem. Acaba yönettikleri belediyenin partisine üye olsaydım, o bir hafta bir saate düşer miydi? 


İlçe belediyesine havuz terapisi için başvurdum, maddi olarak devletin veya belediyenin her ihtiyacını karşıladığı AKDEM’in havuzunda ilk seans terapimi yaptılar, ikinci üçüncü seans terapimi yaptılar, sonrasında havuzda bir tamir çalışması yapıldı ve bana bir geri dönüş yapılmadı. Neden acaba? 


2011 yılında ilçe belediyemizin Kültür merkezinden, sosyalleşmek için sinema, tiyatro, konser aktivitesi için bir kaç defa bilet talep ettim, hep “biletlerimiz bir ay öncesinde tükendi, bilet almak için ay başında başvuru yapmanız gerek” dediler. Sanki aktiviteler aylar öncesinden belli oluyormuş gibi. Sonuçta bir tekerlekli sandalyedeyim, bir kenarda oturup sergileneni seyredeceğim. Tanıdıklarına giden biletler havada uçuşuyor bilmiyorum sanki. 



2012 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başkanlığına yeni anayasa çalışmalarına katkı sağlamak amacıyla engellilerin dezavatajları konuları hakkında göndermiş olduğum iki adet taahhütlü mektubuma “alınmıştır” cevabı bile gelmedi. TBMM başkanlığı Cemil Çiçek'e gönderdiğim taahhütlü mektuplara cevap gelmediği gibi. Acaba onların partisine ait bir kimliğe sahip olsaydım insan yerine konulur muydum? 


Sağlığımın daha iyiye gitmesi için havuz terapisi almam gerekti, bunun için 2008 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) başvurdum, “bu havuz terapilerine 16 yaşından büyükleri alamıyoruz” dediler. Engelliler arasında yaş ayrımcılığını ilk defa duydum. 


2009 ila 2011 yıları arasında Açıköğretim okudum, 24 adet sınavıma binaların ikinci üçüncü katında girmek zorunda bırakıldım. “Ben tekerlekli sandalyelim” deyip raporumun fotokopisini defalarca taahhütlü olarak Halk eğitim müdürlüğüne, il ve ilçe eğitim müdürlüklerine, Ankara Milli eğitim bakanlığına gönderdiğim halde, bana bir kez bile cevap verilmedi. Gelen bazı cevaplardaysa bana "sınava sınav yerinde girilir" oldu. Partilerine üyeliğim olsa; sınavlarım okul girişinde yapılırdı ve hatta her sınavda evimden bile alınırdım. 


2018 yılında Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) henüz beş yıl önce hizmete giren Marmaray raylı sistem toplu ulaşım ağı için bir başvuruda bulundum. “Ağın sadece Kazlıçeşme ve Ayrılık çeşmesi istasyonlarında birer asansör var ve onlar bozulduğunda biz tekerlekli sandalyeliler bu ağı kullanamıyoruz ve eve geri dönüyoruz” dedim. Hatta öneri olarak, “alternatif asansör yapılsın veya karayollarındaki gibi rampalı bir üst geçit yapılsın” sundum. BİMER'den bana gelen cevapsa: “Marmaray ağını biz yapmadık, lütfen bu ağı yapan şirketlere başvurun” oldu. Kendilerinin yapması gerekli yazışmayı ne yazık ki bana yaptırmayı uygun gördüler. 


2019 yılında sol tarafım felç olduğu için 23 yıldır sol omzumu, kolumu, elimi ve parmaklarımı tam olarak kullanamıyorum, yani sadece sağ tarafımı kullanabiliyorum. Manuel tekerlekli sandalyenin sol tekerini itemem veya çekemem, yani ev dışında dışarıda illa ki akülü tekerlekli sandalye kullanmam şart. Bu yüzden ev dışında akülü tekerlekli sandalye kullanıyorum, buna da mecburum. Bende bulunan sağlık raporunda "Akülü tekerlekli sandalye kullanabilir" yazısı altındaki kutucuk işaretli değil, işaretli olmadığı için bir tekerlekli sandalye alırken devletin verdiği indirim gibi imkanlarından yararlanamıyorum. Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesinde girmiş olduğum fiziksel muayenede hanımefendi bana: "sen ayakta durabiliyorsun, fizik tedavi gördüğün taktirde yürüyebilirsin, devletin verdiği akülü tekerlekli sandalye imkanından faydalanamazsın" dedi. Bu devlet, bu hükümet bana ve benim gibilere hem gerekli yeterli fiziksel tedaviyi vermiyor, hem yaşamımda büyük yeri olan akülü tekerlekli sandalye için "imkanlardan faydalanamazsın" diyor. NOT: Sol tarafımın kendine gelebilirdi, ama gerekli tedavi hiç bir zaman uygulanmadığı için ben normal bir hayata geri dönemedim. 


Devlet, hükümet veya belediyeler tarafından engelli için sunulan plan gibi, proje gibi, geri ödemesiz hibe gibi birçok imkan, yalan veya istenilen şartları saçma sapan. Engelli için sunulan birçok plan, proje veya hibelere başvurum olduğu halde hepsinden olumsuz yanıt aldım. Başvurularımın, ya onlarda ya da bende belgesi var, gerektiğinde veya istenildiğinde ulaşıla bilinir. Son olarak 2019 yılında “Engelli ve Hükümlüye 50.000-TL hibe almak için İŞKUR’u arayın” dendi, ama tırt çıktı. Şartlarını sormak için bile aradığımda bana "böyle bir şeyin olmadığı" söylendi. 


Corona Covit- 19 ilk aylarında kronik ve sağlığında sorun yaşayanlar için bir düzenleme yapıldı ve raporu olanlar ilaçlarını, hastaneye veya sağlık ocağına gitmeden de eczaneden alabilme hakkı verildi. Bu düzenlemeden ben yararlanamadım, çünkü 24 yıllık beyin hasarlı bir kişi olmama rağmen 24 yıldır kullandığım ilaçlarım olmasına rağmen benim bir raporum yok. 24 yıldır her ay, hastaneye veya sağlık ocağına gidiyorum ve ilaçlarımı yazdırıyorum. Defalarca beyin hastalıkları uzmanlarına, fiziksel tedavi uzmanlarına veya Eğitim ve Araştırma Hastanelerine (EAH) başvurduğum halde, bana hep "hayır" cevabı verildi, neden olarak da "sağlık kuruluşlarına her ay gidebilecek kadar sağlığın yerinde" dendi, bu yüzden doktorlar uzmanlar profesörler tarafından bu hakka sahip olmamın gereksiz olduğu ön görüldü. NOT: Şu anda olağanüstü bir durum var ve ben kas gevşetici Lioresel ilacımı, kas ağrılarım için kullandığım Cabral ağrı kesici ilacımı aylardır almıyorum/ alamıyorum. 


2020 yılının ilk aylarında dünyanın başına bela olan Corana Covid-19 salgınına önlem olarak 2021 yılı Haziran ayında ‘acil kullanım onaylı’ BiONTech aşı sıram gelince ilk dozumu Yedikule Göğüs Hastalıkları hastanesinde oldum. Sağlıkçı olan bazı tanıdıklarım bana; sağlık sorunlarım olduğu için ölü hücreden üretilen Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını olmamı önerdiler, “canlı hücreden Almanya Pfizer BiONTech aşısı sende tepki verebilir, aşı olmak için acele etme” dediler. Bana aşı hakkı tanımlandıktan sonra bir hafta boyunca Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısı için randevu almaya çalıştım, ama randevu verilmedi, ama bazı engelli tanıdıklarım sağlıkçı yakınlarının araya girmesiyle Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını yaptırdılar. Bu ülke böyle bir ülke işte, bu haksızlıklara tepki gösterince bana kızıyorlar. Baktım Sinovac'ın CoronaVac için randevu alamıyorum, bende BiONTech aşısının canlı hücreden üretildiğini bile bile randevumu alıp aşımı oldum. Belki bir zararı olmayacak belki de olacak, bilemiyorum, bunu sağlıkçı veya bir bilim insanı olmadığım için bilmem de imkansız, daha doğrusu piyasada olan bu aşıların acil kullanım onaylı olması nedeniyle kimse bilemez. Benim hak gaspını sevmeyen bir yapım var, birilerini araya sokup Çin’in CoronaVac aşısını olmadım.