28 Kasım 2014 Cuma

3 Aralıkta Engel Her Yerde...



Geleceğimiz için; bilgili bilinçli duyarlı olun farkındalık yaratın... İnsanımızın engellilere karşı bilgilenmesini bilinçlenmesini duyarlı olmasını sağlayın. 

Hem sağlıklıların hem engellilerin bilgilenmesi bilinçlenmesi gerek, her iki tarafında farkındalığının artırılması gerek. Eğer bunu başarırsak, gelecekteki sağlıklılara ve engellilere çok daha iyi bir ortam bırakmış oluruz ve onlarda bizimle gurur duyar.
 
Bir açıklama yapmama gerek yok… Yaptıklarının bir hata olduğunun farkına varmaları için onları resimliyorum. Şu anki nesil için yapacak pek bir şey yok, ama çocukların ve gençlerin bilinçlendirilmesi gerek. Tüm resimler benim tarafımdan çekilmiştir.
 
Ortada bir sorun varsa, bu kişide değil kişilerdedir... Unutmayın Türkiye'nin geneli bu durumdadır.
 
Bu ülkenin 2023 vizyonu varsa eğer, bu vizyon içinde engelliler ön safta yerini almalı…
 
İnsanımız eğitilip bilinçlendirilmeli, duyarlılığı ve farkındalığı artırılmalı. Yollar ve caddeler düzeltilmeli, kaldırımlar ve rampalar düzenlenmeli, yaya geçidi ve trafik ışığı kuralları öğrenilmeli, asansör ve asansörün nasıl kullanılacağının kültürü oluşturulmalı.
 
Çocuklarımıza şimdiden sevgi saygı hoşgörü anlayış duyarlılık kurallarının aşılanması gerek, çünkü gelecek neslin bir numaralı hastalığı sevgisizlik saygısızlık duyarsızlık ve hoşgörüsüzlük olacak.
 
Ülkemizde engelli oranının bu kadar çok yüksek olmasının nedeni, bilgiden bilinçten uzak olmamızdır.
 
Engelli her zaman var olacak, hiçbir zaman bitmeyecek.
 
Bu oranı düşürmek bizim elimizde, anne karnında, doğumlarda, doktor hatalarında, kazalarda, silahlı çatışmalarda, düşmelerde, yapılacak ters bir hareketlerde engelli olunacak.
 
Bir engelliye yardım etmektense, onun yaşam standardının iyileştirmeyi düşünün…
 
Ona engel konusunda uyarmaktansa, onun önündeki engelleri yok etmeye çalışın… Engeli o an yok etmektense, o engeli kalıcı olarak ortadan kaldırmayı düşünün.
 
                                         
 

24 Kasım 2014 Pazartesi

Biri inek diğeri dana

Bir tekerlekli sandalyeli olarak bazen bazı insan kılıklılarla karşı karşıya geliyorum… Kendilerini canlı sanan bu yüreksizler, aslında sol göğüsleri altında taş taşıyorlar..

Bazısı asansörde yer varken beni asansöre almamak için asansörün kapısını aceleyle kapatır… Bazısı yolun karşısına geçen bayanlara yol verir, ama tekerlekli sandalyemle benim karşıya geçmemi beklemeden gaza basar geçer gider… Bazısı yağmur altında yaya geçidinde beklememe göz yumar… Bazısı engelli için yapılmış rampayı tuvaleti kullanır. 

Bugün Olivium alışveriş merkezine giderken iki olayla da karşılaştım… Bu örnekleri vermek istemem, ama hala bunu yapanlar var. Olivium alışveriş merkezi önündeyim, yolun karşına geçeceğim, tekerlekli sandalyemin yönünü yola çevirdim, trafiğe baktım bir araç geliyor diye beklemeye karar verdim ve kafamı çevirdim önüme bakmaya başladım. Ben bir veya iki saniye sonra o tarafa baktığımda, o gelen araç aniden durmuş ve yolun karşısından gelen hanımlara yol vermiş. Bende bu boşluktan yaralanıp karşıya geçmeye karar verdim ve atılımda bulunup ilerlemeye başladım, yolun karşısından gelen hanımlar yanından geçip gittiler. Araç sürücüsü benim ilerlediğimi benim yolun karşısına geçmek için hareketlendiğimi gördüğü halde, gaza daha da yüklendi ve önümden geçip gitti. “Neyse!” dedim, çünkü bir karış kadar beni sıyırıp önümden geçip gitti. Kadın görünce Türk erkeği böyle oluyor işte, birden erkeklikleri akıllarına geliyor, gözleri dönüyor ve her şeyi unutuveriyor.

Acaba akıllarına gelmiyor mu o bayanların anneleri bacıları akrabaları olabileceği.

Olivium alışveriş merkezine girdim, çünkü hava çok çok sıcaktı, bu sıcağı anca alışveriş merkezi paklardı. Olivium alışveriş merkezinde her zaman kullandığım asansöre gittim ve önünde beklemeye başladım. Sıcak olduğu için herkes benim gibi alışveriş merkezinde gezinmeyi yeğliyor. Bir iki defa asansör geldi durdu, kapısı açıldı içi hınca hınç dolu olduğu için içeriye girmek için atılımda bulunmadım ve akülü tekerlekli sandalyemi hiç kımıldatmadım. Üç dört dakika bekledikten sonra, kapı açıldı ve içeri baktım iki kişi var, hemen tekerlekli sandalyemi hareketlendirdim ve asansöre doğru ilerlemeye başladım. Yarım metre bir metre kadar ilerlemişken asansör içinde bulunanlardan biri düğmeye basıp asansörün kapısını kapattı.

Bu iki olayın baş aktörünün biri erkekti diğeriyse bayandı… Her iki cinste bu ülkede yetişmiş eğitimi bilinci vicdanı olan kişiydi. Bana sorarsan her ikisi de hayvandı, biri inek diğeri dana.

Trafiğe kapı açma

İki üç günde bir dışarı çıkmalarım devam ediyor… Hava sıcak olduğu için gündüzleri daha çok Olivium alışveriş merkezindeyim, akşamüstünden sonra ise ya Erey çay bahçesinde ya da Dr Ziya Gün parkında zaman geçiriyorum.

Bugün öğleden sonra tekerlekli sandalyemle Olivium alışveriş merkezi önünden geçiş yapıyorum. Bu geçişimi araç yolundan yapıyorum, çünkü kaldırımlarımız mağaza ürünlerinin işgali altında, kaldırımlarımız direklerle tabelalarla ağaçlarla işgal altında.

Araç yolundan Olivium alışveriş merkezi önünden geçiyorum, alışveriş merkezi önünde yol üzerinde iki sıra yan yana araç parkı yapıldığından çok dikkatli olarak ilerlemek zorundayım, yoksa yolunda ilerleyen araç trafiği ile sorun yaşamam içten bile değil.


 
Ben tekerlekli sandalyemle kenardan ilerlerken, yanından geçtiğim park etmiş bir aracın kapısı aniden önüme açıldı. Ben nereden geldiğimi şaşırıp bir hata yaptım, tekerlekli sandalyemin ön tarafını ilerleyen araç yoluna çevirdim ve ilerleyen trafikteki arkadaşları zora sokmuş oldum. Eğer araç kullanan arkadaş dikkatli olmasaydı bana çarpması an meselesiydi.

Yaptığım bu hatanın sonu kötü bitebilirdi, çünkü araç yolundan hızlı bir araç gelebilir beni darmadağın edebilirdi.

Görünüşü insan cinsi hanım, park etmiş aracında araç yoluna doğru kapısını öyle bir açtı ki, sanırsınız her yer onun, her şey emrinde, her istediğini yapabilir.

Benim tekerlekli sandalyemle geldiğimi gördüğü halde, kapıyı açtı önümü kapattı ve ben kapıya çarpmamak için kendimi araç yoluna doğru attım.

Bu hatayı neden yaptığımı bilmiyorum ve bundan sonra kesinlikle bir daha bunu yapmayacağım. Her ne olursa olsun o araca çarpacağım, ister bacağım kırılsın isterse aracı yamulsun. 

Bu düşüncem yanlış olabilir, bu kadınları serbest bırakmamak gerek… Sürekli birilerinin onları yönetmesi gerek ki hata yapmasınlar. Bu kadınları eğitmek gerek, kaldırımda nerede ve nasıl yürüneceği konusunda, nasıl araç kullanılacağı konusunda, görgü kuralları konusunda, trafikte öncelik kimin olduğu konusunda. Hatta araca nasıl binilip inileceği nereden binilip inileceği konusunda bile ders almaları gerek.

Çünkü bu dünya bir tek ve bu dünyada herkesin yaşamaya hakkı var...

Bu yaşadığım olayı on metre ileride aracından gören bir şoförse bana bakarak direksiyonda bulunan elini kaldırarak bana gülümsedi. Benimse tepkim küfretmek oldu hem de seslice.

Cins ayırımı yapan biri değilim, ama birçoğu bu dünyada tek olduğunu sanıyor. 

 
 
AŞAĞIDAKİ ALBÜMÜ İNCELEMENİZİ ÖNERİRİM; 

22 Kasım 2014 Cumartesi

İlayda...

Akşamsa yine Özsüt’teydim; ben burayı seviyorum, nedeni de insanlarla iç içesin, bire bir muhatap oluyorsun ve bu sayede bolca gözlem yapabiliyorsun.

Bugün karşı masada sohbet muhabbet eden bir şeyler içen anne baba kızın çok garip bir olayına şahit oldum.

Babaları bir yere kadar gitti, anne kız yalnız kaldı. Kız bir engelli, yani bir kas hastalığı mevcut gibi, sanırım Skolyoz hastası yani Omurgasında eğrilik var.

Yürüme yeteneği var, ama birilerinden yardım almadan destek almadan bunu yapamıyor.
Sürekli Özsüt’te karşılaşsak da onlarla samimi değilim… Eğer karşılaşmaya devam edersek onlarla samimi olacağıma eminim.

Şahit olduğum ilginçlikse; baba masadan ayrılıp bir yere gittikten sonra, anne bir yere gitmek için hazırlığını yaptı, ama kızını yalnız bırakamıyor. Annenin, telaşı ve tedirginliği gözlerinden okunuyor.
Etrafına bakınca Özsüt’ün çalışanı Tamer’i gördü ve ona işaret etti. Tamer yanına geldi, ona “ben bir dakika karşı mağazaya gidip geleceğim, kızıma bakar mısın?” dedi. Tamer’se “hiç merak etmeyin, gözüm gibi bakarım” dedi ve gülümsedi.

Anne, hem Tamer’e gülümsedi, hem de onlara bakan bana gülümsedi.

Anneler böyle işte; çocuğuna öyle bir özen gösterip üzerlerine düşer ki, bu kadar özene ilgiye alakaya ne gerek var? Dersiniz.

Ben kendimden biliyorum, bazen baskıdan öyle sıkılıyorum ki, sosyal yaşama tam olarak katılamıyorum. Tedirgin oluyorum, kendime güvenim kalmıyor. 

Yaşamın getireceği zorluklarla sorunlarla nasıl başa çıkacağını bilmiyor öğrenemiyorum…
Engelli üzerinde kurulan bu baskı, o kadar çok ki…

Bu sevgi saygı ilgi alaka değil, bu ileride karşısına çıkacak zorluklar sorunlarda “tek başına kalma, ömrün boyunca biz hep yanında olacağız” demek.

Hayır, kendimizi kandırmayalım, öyle bir şey yok, kimsesi engellisi yanında ömür boyu kalmayacak.
Yapılması gereken şey; engelliye karşılaşacağı sorunu zorluğu göstermek ve bunun yanında bu durumları nasıl aşacağını öğretmek.

Uydurmuyorum tecrübeme dayanarak söylüyorum; bu çok yanlış bir davranış, sen engelliyi zorluk ve sorunlarla yalnız bırakmadığın sürece ona iyilik değil kötülük yapmış olursun.
Eğer ben akıllı zeki biri olsaydım veya yapım zayıf olsaydı, karşılaştığım ufak bir sorunda zorlukta pes ederdim.

Her zaman kendimi bildim ve karşılaştığım sorun ve zorluğu başkalarının yardımı desteği olmadan aşmaya çalıştım, çok zorluk çektim, çok yıprandım, ama şimdi sağlam bir yapıya sahibim ve kararlılıkla ilerliyorum.

Karşımıza çıkan zorluklara sorunlara hazırlıklı olmazsak, kararlılığımızı göstermezsek zorluk ve soruna gerekli karşılığı veremezsek, yaşamın hiçbir anlamı kalmaz ve kaybederiz.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Dejavu oldum


Bugün Dejavu oldu… Yani yaşadığım bir anı tekrardan yaşadım.

Son bir yılda beşinci altıncı kez yaşadığım bir Dejavu’du bu… Bugün karnımızı doyurmak için komşumuzun yirmi yaşındaki yakışıklı oğlu Faruk’la Olivium alışveriş merkezindeydik.

Yemek katına çıkmak için asansörden başka alternatifim olmadığı için doğruca asansör önüne gittik.

Ben asansörün kapısına yakınım Faruk’sa asansörü çağıran düğmenin yanında, çünkü ülkemizde asansörlere öyle bir rağbet var ki, insanlar iki metre yürüyeceğim merdiven çıkacağım diye korkuyor.

Asansör kapısı her açıldığında içerisi tıklım tıklım, bu yüzden de Faruk sürekli düğmeye basıp asansörü bizim bulunduğumuz kata çağırdı.

Hem kalkıp “kalçam ağrıyor, dizim ağrıyor, bileğim ağrıyor” deniliyor hem de iki metre yürüyeceğim merdiven çıkacağım diye korkuluyor. 

Yaklaşık beş dakika sonra kapı üçüncü kez açıldı, içeride iki kişilerdi ve beni asansöre almamak için beni görür görmez asansörün kapısını düğmeye basarak kapatmaya çalıştılar.

Ama unuttukları bir şey vardı, bu sefer yanımda Faruk vardı, Faruk düğmeye basıldığını anlayınca, hemen kapının açılması için o da dışarıdaki düğmeye hızlıca bastı ve asansör içindekiler şaşkına döndü.

Ben tekerlekli sandalyemle hemen asansöre girdim, arkamdan da Faruk geldi. Öyle sert baktık ki asansörün içinde bulunan adamla kadın bir kat sonra asansörden indiler.

Bizde yemek katına çıkıp bir güzel karnımızı doyurduk.

Madem muhafazakarsın, ananı karını kızını kıskanıyorsun, o zaman evinde oturacak yemeğini giyeceğini evine sipariş edeceksin.

Beni ve benim gibi engellileri asansöre almayarak anca insanlık kaliteni ortaya koyuyorsun, namusunu kurtarmış olmuyorsun.

Asıl engelli olan…

- Asıl engelli olan; kaldırıma veya rampa önüne aracını park edendir. 

- Asıl engelli olan; sarı çizgiyi işgal edendir. 

-Asıl engelli olan; yaya geçidinin ne işe yaradığını bilmeyendir.

- Asıl engelli olan; kaldırıma koyduğu ürünle kaldırımı işgal eden esnaftır. 

- Asıl engelli olan; toplu taşımada engelliye sorun zorluk çıkartanlardır. 

- Asıl engelli olan; asansörü işgal edip engellinin yapılar içinde yolculuk yapmasını engelleyendir. 

- Asıl engelli olan; eğitim yuvalarında, sağlık kuruluşlarında, park ve bahçelerde, kültür sanat merkezlerinde, tiyatroda sinemada müzede engelliyi düşünmeyenlerdir. 

- Asıl engelli olan; engelli tuvaletini,  abdest almak için, bulaşık yıkamak için, üst değiştirmek için, telefonla konuşmak için, sevgiliyle sohbet muhabbet için, sigara içmek için kullananlardır. 

- Asıl engelli olan; alışveriş merkezi, hastane, okul, vergi dairesi, kaymakamlık gibi yapıların rampasını sigara içmek için sohbet muhabbet için işgal edendedir. 

- Asıl engelli olan; sağlığı bozulmuş kişilere şifa vereceğini söyleyip parasını alıp onun üzerinden kariyer yapma hesabında olan sağlıkçılardır. 

10 Kasım 2014 Pazartesi

Bu kaçıncı Dejavu

Bugün Deja vu oldu… Yani yaşadığım bir anı tekrardan yaşadım. Son bir yılda beşinci altıncı kez yaşadığım bir Deja vu idi bu.

Bugün karnımızı doyurmak için komşumuzun yirmi yaşındaki sarışın yakışıklı oğlu Faruk’la Olivium alışveriş merkezindeydik. Yemek katına çıkmak için asansörden başka alternatifim olmadığı için doğruca asansör önüne gittik. Ben asansörün kapısına yakınım Faruk’sa asansör çağıran düğmenin yanında, çünkü ülkemizde asansörlere öyle bir rağbet var ki, insanımız iki metre yürüyeceğim merdiven çıkacağım diye korkuyor. Asansör her açıldığında içerisi dolu olduğundan, Faruk sürekli düğmeye basıp asansörü bizim bulunduğumuz kata çağırdı.

Hem kalkıp “kalçam ağrıyor, dizim ağrıyor, bileğim ağrıyor” deniliyor hem de iki metre yürüyeceğim merdiven çıkacağım diye korkuluyor. 

Kapı açıldı içeride iki kişilerdi, beni asansöre almamak için beni görür görmez asansörün kapısını düğmeye basarak kapatmaya çalıştılar. Ama unuttukları bir şey vardı, bu sefer yanımda Faruk vardı, Faruk düğmeye basıldığını anlayınca hemen kapının açılması için o da dışarıdaki düğmeye hızlıca bastı ve asansör içindekiler şaşkına döndü.

Ben tekerlekli sandalyemle hemen asansöre girdim, arkamdan da Faruk geldi. Öyle sert baktık ki asansörün içinde bulunan adamla kadın bir kat sonra asansörden indiler. Bizde yemek katına çıkıp bir güzel karnımızı doyurduk.

Madem muhafazakarsın, ananı karını kızını kıskanıyorsun, o zaman evinde oturacak yemeğini giyeceğini gıdanı evine sipariş edeceksin.