31 Aralık 2017 Pazar

Marmaray'a giden kaldırım...

30.12.2017
Saat 13:00
Bir aydır gitmediğim Kadıköy sahiline gitmek için yola çıktım, ama kaldırımda şuursuzca yürüyen birileri daha yine canımı sıktı.

İnsanlar eşlerinin yanından ayrılmamak için, ne karşıdan geleni nede arkalarından geleni düşünüyorlar…

Marmaray’ın Kazlıçeşme istasyonuna doğru daracık olan kaldırımından gidiyorum... Bir baba kaldırımı ortalamış önde gidiyor, eşi ile kızı ise kol kola girmiş tıngır mıngır arkasından gidiyor.

Ne arkadan gelen nede karşıdan gelen umurlarında, sağlıklılar kaldırımdan araç yoluna inip onları geçiyorlar sonra tekrardan kaldırıma çıkıp ve onları geçiyorlar. Ben tekerlekli sandalyede olduğum içinse yaklaşık otuz kırk metre arkalarından gittim/ gitmek zorunda kaldım.

İstasyona on beş yirmi metre kala onları geçmeye karar verdim ve hızlanıp anne kızı geçtim… Birkaç metre ilerledikten sonraysa sıra babaya gelince, “sağından mı, solundan mı geçeyim” diye düşündüm, tam sağından geçerken metrelerce kenara çekilmeyen bana yol vermeyen kızı babasına "baba kenara çekilir misin" dedi, babasıysa aniden benim önüme doğru geldi ve durdu.

Biraz aşağı doğru eğim olduğu için duramadım, zaten sağım duvar ve elim kolum neredeyse duvara sürtecek durumda, çarem yok babanın ayaklarını ezdim.

Bu duruma öyle bir canım sıkıldı ki, öyle bir canım sıkıldı ki… Babasını benim önüme yönlendiren kızı bile benim kadar üzülmemiştir.

Burada, bir ulaşım ağı istasyonuna giden kaldırımın bu kadar dar yapılması nedeniyle belediyeye mi kızmam gerekli, yoksa babasını benim önüme yönlendiren kızına mı kızmalıyım veyahut kendime mi kızmalıyım, bilemedim.


Twitter; Kaldırımda veya herkese açık bir yapının koridorunda ilerlerken eşinin elini kolunu bırakmamak için karşıdan geleni hiçe sayan insanları artık bende umursamıyor, yavaşlamıyor, yol vermiyorum ve hatta üzerlerine gidiyorum.

24 Aralık 2017 Pazar

Ahtapot gönüllüleri bugün 102 gönüllüyle 107 köpek kulübesi yaptı..

Bugün benim katılımımın olmadığı bir Ahtapot organizasyonu gerçekleşti… Bir tekerlekli sandalyeli olmam nedeniyle zorlanıp sorunlar yaşayacağım için Ömerli barajı mevkiinde Kurtköy Akfırat'taki bu organizasyona gitmedim.

Ben gitmedim ama bu etkinliği gün boyunca sosyal medyadan takip ettim… İstanbul’da hava Meteorolojinin tahminin tam aksiydi, hava bugün çok çok güzeldi.

Bugün Kurtköy Akfırat'taki tüm herkes, hem bir anlık hevesle alınan ve sonra o bölgeye terk edilen köpekler için iyi bir şeyler yaptı, hem de vicdanlarını rahatlatıp güzel bir gün geçirdi.

Bugün orada olmadığım için pek ayrıntı gözlemleyemedim, ama sosyal medya aracılığıyla Pazar gününün tamamını ayırmış 102 gönüllü arkadaşın oradan oraya koşturduğunu gördüm.


Bugün orada 107 adet köpek kulübesi yapıldı ve bunun yanı sıra Dolap firmasının sponsorluğuyla elde edilen maddiyatla 2.000.- TL tutarında köpek maması alınıp oradaki hayvanlara dağıtıldı.

Bugünün sorunsuz atlatılabilmesi için defalarca toplanan ve her şeyin yolunda gitmesi için saatlerce kafa yoran Ahtapot gönüllüleri sosyal dayanışma ve sportif faaliyetler derneği yönetimi, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmadı ve bugünü sorunsuz atlattı.

Dernek yönetimi bugün katılımcı gönüllülerin gün boyunca yeme içme gibi, temizlik tuvalet gibi, barınma ısınma gibi, gönüllülerin ve köpeklerin sağlıksal sorunları gibi ve hatta cep telefonu şarjına kadar tüm ihtiyaçlarını düşündü.
            
   
             
 

18 Aralık 2017 Pazartesi

Zeytinburnu Kültür Merkezine Onur Aydar'ın "Doğaçlama tiyatro topluluğu" oyunu performansını izledim...

Dün hava kapalı ve serindi, bende biraz sokağın köşesinde zaman geçirdikten sonra ilk önce Olivium alışveriş merkezine gidip karnımı doyurdum lavabo ihtiyacımı gördükten sonra saat 18:00 gibi Zeytinburnu kültür merkezine doğru yola çıktım ve 18:30 civarı oradaydım.

İlk önceleri çiseleyen yağmur, ben Zeytinburnu Kültür merkezi yakınlarına geldiğimde çoğalmaya başladı.

Zeytinburnu Kültür merkezi girişinde bir sorun var sanki veyahut yağmur nedeniyle ben fark edemedim. Kültür merkezi kompleksi bahçesine girdiğimde karşıdaki kapıdan sadece çıkış yapılıyor, o kapıdan giriş yok.

Binaya giriş için arka tarafa dolanmak gerekiyor, o yağmur altında yaklaşık elli metre civarı yol aldım. Bu benim için sorun değil, ıslanmak veya üşümek, ama bir terslik söz konusu.

Bir Kültür merkezinin çıkış kapısı değil, giriş kapısı ön tarafta olur ve ana kapısından neden giriş çıkış aynı anda yapılamaz... Anlayamadım.

Bugün orada saat 19:00'da İyilik yapmak istiyorum gönüllü grubundan Onur Aydar'ın Doğaçlama tiyatro topluluğu performansını seyretmeye ve alkışlamak için oradaydım.

Kültür merkezinin tiyatro salonu baya büyük. Salonda tahminen 1000 kişi filan alıyor ve salonun yarısından fazlası doluydu.

Yaklaşık bir saat süren bir oyundu, yaklaşık 15 kişilerdi ve performansları tavandı. Onur ve arkadaşları hiç nefes almadan oradan oraya koşup durdular ve seyirciyle ortaklaşa yürüttükleri bu oyun çok eğlenceli geçti.

Ben oyunu onuncu sırada filan izledim, çünkü oyunun oynandığı sahne giriş katta idi bense oyunu bir üst kattan girdiğim kapıdan izledim. Oyunu seyrettiğim konum, hem sahneye hem salonun tamamı hakimdi.

Bu oyunu ben, Adnan Saygılı ağabeyimle ve Sultan kardeşimle beraber seyredip Onur'a destek olduk... Adnan ağabeyleri Sultan oyunu ön tafta seyrettiler bense tekerlekli sandalyemle daha gerideydim.

Oyunu seyrettikten sonra tiyatrodan çıkış yapıp Kültür merkezi kapı önüne çıktım, tam o sırada Adnan ağabeyle Sultan’ı gördüm ve sohbetlerine dahil oldum. Sohbetlerinin devamı için Kültür merkezi binası alt katında bulunan bir kafeteryaya gideceklerini öğrenince benide davet ettiler ve bende onlarla gittim.

Orada, mekanın balkon kısmında iki saati aşkın süre sohbet ettik… Bu sohbet sırasında bize Sultan’ın çocukluk arkadaşı Kadir Bora Çağlarer’de eşlik etti.

Kadir Bora, Chp Zeytinburnu gençlik kolları başkanı ve bir mühendis, o bize öyle konuşmalar yaptı ki öyle fikirler projeler sundu ki, zamanın nasıl geçtiğini fark edemedik.

Kadir Bora Çağlarer, engelli asansörleri hakkında, akülü tekerlekli sandalye şarjları hakkında, Soma’da yaşamını yitiren 301 madenci hakkında, birçok konu hakkında fikir ve projeden bahsetti.

Genel olarak konumuz; sosyal yaşam, dayanışma ve farkındalıklardı… Orada bulunan dört kişinin de ortak görüşü ülke şu an öyle bir çıkmazda ki, birçok vatandaşın sosyal yaşamı yok, birbiri ile dayanışma içinde değil ve engelliler kimsesizler evsizler çocuklar ve sokak hayvanları gibi konularda farkındalık güdüsüne sahip değil.

NOT: İyilik yapmak istiyorum grubu ile tiyatro etkinliği yaptıktan sonra sohbet ettiğimiz sırada bir ara Sultan ile benim aramda kısacık bir konuşma gerçekleşti. Konumuz ise; Avrupa yakası İstanbul sınırları içinde kimsesizlerin dört beş ay boyunca toplandığı rehabilite edildiği Zeytinburnu ilçesi sınırları içinde bulunan eski yüzme havuzunun olduğu binanın bu yıl açılmayacak oluşuydu, çünkü geçen sefer ki organizasyonda mülteciler arasında bazı taciz tecavüz olayları yaşanmış olmasıymış. Pire için yorgan yakılmış durumu var.

Kaldırımın ortasındaki direk için Kadıköy belediyesine internetten dilekçe...

Sayın yetkili ben yaşamını tekerlekli sandalyesi ile idame ettiren bir engelliyim. Ev dışında sokaklarda caddelerde yapılarda benim gibiler için yaşamı kolaylaştırmaya çalışan bir bireyim. 

Aşağıda gördüğünüz resimde bulunan elektrik direği kaldırımın tam ortasında konumlandırıldığı için tekerlekli sandalyemle ne sağından nede solundan geçmem mümkün değil.

Burası Kadıköy belediyesi binanıza yaklaşık 400- 500 metre mesafede bulunan Sarayardı caddesi üzerinde ve ben bu rotayı her kullanışımda sırf bu direk yüzünden yaklaşık 100 metre boyunca araç yolu üzerinden park etmiş ve hareket halinde olan trafik yolunda yolculuk yapıyorum.

Sizden bir çözüm üretmenizi beklemekteyim, ya bu direği oradan kaldırmanızı ya da sağa doğru sola doğru çekmenizi istemekteyim. 

10 Aralık 2017 Pazar

İyilik Yapmak İstiyorum grubu ile Üsküp lokantasında...

Beş gün sonra bugün ilk defa dışarıya çıktım… Dün akşamdan beri mide bulantım ve kusmalarım azaldığı için bugün dışarı çıktım.

Birkaç yıldır bu kadar ağır bir sağlık problemi yaşamıyordum, hastaneye gitmeden ve ilaç kullanmadan dört beş gün içinde bu sorunu atlattım.

Ben bu tür sorunlarda hemen hastaneye giden ilaca başvuran biri değilim... 

Annemin babamın kardeşlerimin ısrarına rağmen hastaneye gitmedim, çünkü hastanede tek yapacakları serum bağlamak ve bir sürü ilaç yazmak. Bunu bildiğim içinde hastaneye gitmek yerine dinlenmeyi tercih ettim.

Aslında bu türden rahatsızlıklarda koşturarak hastaneye gitmek yerine dinlenmeye tercih etseler belki de sorun kalmayacak. Çünkü, artık hastaneler şifa dağıtmıyor, ilaç sektörünün karnını doyuruyor.

Aslında sabah saat 10:00’da Kadıköy Acıbadem’de Ahtapot gönüllüleri ile MDM Malzeme Değerlendirme merkezimizde, Avrasya maratonunda koşuşumuz ve yapılan bağışlar konusu olan bir toplantımız vardı, ama ben rahatsız olmam dolayısıyla gidemedim.

Oraya gidemedim bari üç yüz beş yüz metre mesafede bulunan Zeytinburnu’nda Kültür merkezinin karşısında bulunan Üsküp lokantasında İyilik Yapmak İstiyorum grubu ile beraber bir yemek organizasyonuna davet etmişlerdi, bende saat tam 19:00’da hazırdım ve ona katıldım.

Bu grubun ne zaman bir organizasyonuna katılsam yeni yeni insanlarla tanışırım, yeni arkadaşlıklar edinirim. Yaklaşık bir saat süren bu yemekte hem karınlar doyuruldu hem herkesten birer cümle alınıp engeller veya sağlıksal farkındalık sağlandı.

Adnan ağabey engelliler ve diyabetliler hakkında bir şeyler dedi, Ahmet ağabey Beylikdüzü ilçesindeki engelliler hakkında bir şeyler dedi, Emin Altun ve Onur Aydar kardeşlerim destekleri konusunda bir şeyler söyledi, Avrasya hastanesi çalışanı olan güzel kardeşim Sultan ise açılış konuşması ve genel bir konuşma yaptı.


Bugün orada yeni yüzlerde gördüm, çok güzel şeyler söylediler umut verdiler “devam edin yaşamaya” dediler o güzel bakışlarıyla…

Sonra ben "biz engelli değiliz biz engelleniyoruz" dedim... Adnan ağabeyle Ahmet ağabeyle beraber örnekler verdik ve sonra sorunun biz olmadığını eğitim olduğunu anlattık ve "bunu gelecek için  başarmalıyız" dedik.

Ben Ahmet Bağbekleyen ağabeyimle yan yana oturdum, hem karnımızı doyurduk hem engelleri konuştuk gidilen yolu tartıştık… 

Her ikimizde engeller konusunda zorluk ve sorunlar yaşadığımız için içimizden geçenler dilimize yansıdığında gördük ki aynı dili konuşuyoruz.

Ahmet ağabeyim çift kolçak baston kullanarak bir sağlıklı gibi yaşamını idame edebilen bir birey, onunla aynı sıkıntıları aynı sorunları yaşıyoruz, yani aramızda empati sorunumuz yok.

Ben “engelli değilim engelleniyorum” dediğimde o bana hak verdi “doğrusun Abdullah”, o “bizim yaşamımız bu, yaşantımız bu ajitasyona gerek yok” dediğinde ben ona hak verdim “doğrusun ağabey, bu toplumun eğitime ihtiyacı var” dedim.

Engelliler için engeller için maddiyata gerek yok görüşümüz ise ortak aldığımız bir karar oldu.

Bu lokantada bir düzenek vardı, bu benim çok dikkatimi çekti ve onları taktir ettim. Özellikle biz tekerlekli sandalyeliler düşünülerek yapılmış bir düzenekti bu.


Kapı önüne hemen kapının bir metre yanına portatif bir rampa koymuşlar, bu rampa ben tekerlekli sandalyemle kapı önüne geldiğimde kenardaydı, ama ben içeriye girmek istediğim de kapı önüne konuldu ve ben içeriye girdikten sonra geri alındı. 

İçeriye girip çıkarken bir başkasına ihtiyacım olsa da bu çok hoşuma gitti... Şartlar el verse de tüm basamaklı girişi olan bu türden mekanlar bunu yapsa, ama yok, olmuyor yapmıyor yapamıyorlar. Bir tabut gibi yüklenip taşımak kolaylarına geliyor. 

Birde bugün orada çok uzun zamandır görmediğim, çoktandır sohbet edemediğim bir kardeşime daha rastladım… Sema, Sema Vardar oradaydı.

Sema benden yaklaşık beş altı yaş filan küçüktür, çocukluğu ve gençliği bizim sokağımızda birkaç bina ötemizde anne babasıyla geçirdikten sonra evlenince Zeytinburnu’nda başka bir mahalleye sokağa taşındı.

Sema, küçücükken “Apo ağabey, Apo ağabey” diye peşimizde gezerdi yanımızdan ayrılmazdı, şimdilerde çok çok değişmiş koca bir hanımefendi olmuş… Olmuşta bu türden etkinliklerde organizasyonlarda yardım destek olan bir gönüllü olmuş/ oluvermiş. 

2 Aralık 2017 Cumartesi

Bizi engellemeyin...

3 Aralık tarihi Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında alınan kararla engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının eşit ölçüde dağılması amacıyla “Dünya Engelliler Günü” olarak ilan edilmiştir.

Dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşmaktadır… Bu oran tüm dünyada yarım milyarı aşkın engelli birey olduğunu göstermektedir.

Nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıkların artmasıyla engelli sayısı giderek artmaktadır. Engelli bireylerin önemli bir kısmının bedensel bir engeli bulunmaktadır.

Engellilerin birilerine bağımlı olmadan yaşayabilmeleri ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımları bir haktır.

Unutmayalım ki; “engelli” diye tanımladığımız kişiler, değişik sebeplerden dolayı sağlığını kaybetmiş bireylerdir. Ve onları engellemek yerine tüm olanaklardan faydalanması için elden gelen yapılmalı.

Bu bağlamda, tüm dünyada 3 Aralık tarihinde engelli bireylerin hakları konusunda farkındalık yaratmak ve bu haklarını elde edebilmeleri için hukuki ve insani olarak engel teşkil eden unsurların ortadan kaldırılması gerekli.

Bunun yanı sıra birçok noktada engel, engelli ve engellilik gözler önüne serilmeli, çünkü vatandaşımız tarafından ortada bir sorun yok sanılıyor.

Aslında trafikte, kaldırımlarda, sokaklarda, caddelerde, trafik ışıklarında, yaya geçitlerinde birçok sorun var ve bunlar için bir düzenleme yapılmalı… Özel sektörde ve kamu kurum kuruluşlarında, binalarında çalışanlarında bankolarında sorunlar var… Alışveriş merkezleri rampalarında, engelli tuvaletlerinde, mağazalarında düzenlemeler yapılmalı… Toplu taşıma duraklarında araçlarında çalışanlarında sorunlar var, düzeltilmeli... Eğitim yuvalarında genç beyinlere engelliler doğru düzgün bir şekilde anlatılmalı… Park ve bahçelerde, müzelerde tiyatrolarda sinemalarda düzenlemeler yapılmalı... Sağlık kurumlarının mimari engelleri yok edilmeli, sağlık çalışanları bile doğru düzgün eğitilmeli ve sağlıkla ilgili yasalarda kanunlarda değişiklikler yapılmalı.

Engel konusuna geniş bir çerçeveden bakıldığında asıl engellinin kim olduğu ve onları neyin engellediği görülebilir... Aslında "engelli" diye tanımlanan kişilerin, engelli olmadığı engellendiği ortaya çıkar.