27 Mayıs 2014 Salı

X ray cihazı


27.05.2014
Bugün saat 15:00’de Olivium alışveriş merkezinde vakit geçirirken, bir ara teknoloji mağazasına bir iki dakikalığına girip çıktım. Keşke hiç girmeseydim, çünkü pişman oldum.

Yanımda bulunan Özkan’a bir adet 16 gb flash bellek aldık, kasada 24.-TL ödemesini yapıp mağazadan çıktık. Birkaç gün önce Özkan’ın ağabeyi o mağazadan 2.400.- TL’ye bir televizyon almıştı ona flash bellek almak için mağazaya girdik. Mağazadan çıkarken X-ray cihazı ses yaptı, ben umursamadım arkama bile bakmadım, çünkü bu cihazlar tekerlekli sandalyeme çalar durur. Oto boka çalarlar. Bazı mağazaların kapı önlerinden geçerken bile X- ray cihazları öter. Birkaç saniye sonra mağazanın güvenlik görevlisi haklı olarak yanımda bitiverdi.

Devamlı gidip geldiğim alışveriş yaptığım mağaza olarak beni tanıyan bu görevli, bana sanki bir yabancıymışım gibi davrandı ve “ağabey üzerinde bir şey yok değil mi? Sağına soluna bakabilir misin?” Dedi. Ben bu lafa içerlesem de kırılsam da, pek renk vermedim ve “hayır yok, sorun olmaz sağıma soluma sen bakabilirsin” dedim.

Ben mağazada üç ya da dört dakika durdum, hiçbir ürüne el sürdüğümü hatırlamıyorum, kendimden ve Özkan’dan emin olan biri olarak, bu davranış karşısında şok oldum.

Bu olayın üzerinden neredeyse iki saat geçmiş durumda, sanırım tekerlekli sandalyem sinyal verdi, üzerimde elektronik eşya olarak cep telefonum ve laptop bilgisayarım var. Ben bu alışveriş merkezinde ve o mağazada tanınan bir kişiyim, böyle olmam aranmayacağım anlamı taşımıyor, ama bir güvenirliliğim olduğunu düşünüyordum, ama yokmuş.

Teknoloji, mağazası içinde birçok güvenlik kamerası var, her yerde olduğu gibi insanlar o mağazada da izliyorlar ve tahminen konuşmanızı bile dinliyorlar. Güvenlik görevlisiyle yaşadığım bu konuşmadan sonra kamerayı kontrol eder umarım benden özür dilerler.

Makinelerine güvenip mademki benden şüphe ettiler, o zaman yapmaları gereken kameralarını kontrol edip içeri girişimle çıkışım arası zamanı seyredip, hem kendilerini rahatlatmaları gerek hem beni rahatlamamı sağlamaları gerek.

Gerçi bu saatten sonra benim için o mağaza ve o güvenlik görevlisi bitti, ne mağazaya ile iş yaparım ne de o güvenlik görevlisi ile selamlaşırım. Biraz olsun utanırlar, yokluğumu fark ederlerse.

Gidin kameraya bakın ve beni öyle rahatsız edin, mağazaya bir dahaki gelişimde kamera görüntülerini izletin ve “bakın şu gün şu saatte bunu yapmışsın, ya ücretini ödeyin ya da bu görüntüyü polise vermek zorundayız” deyin.

Hem her saniyemizi gözetliyorlar, hem de biz müşterileri suçlamaya çalışıyorlar. Şeytan diyor ki; mağaza müdürüne git, bugün benim mağazaya girişimle çıkışım arası kamera görüntülerini çıkartmasını iste ve bu durum etik değil deyip müdürü suçla.

Olacak olan güvenlik görevlisinin işine olur… Onu tanıyorum, sohbetim muhabbetim var, safça güzel bir çocuk, evli barklı. Bu türden mağazalar müşteri ilişkisine çok dikkat eder, müdür içindeki suçluluk duygusunu da güvenlik görevlisini işten atarak rahatlatırlar. Ben sebep olmayım işine gücüne, böyle bir sonuç benim vicdanımı yaralar, “cahillik, elbet bir gün gerçek mağazacılık nedir öğrenecekler” diyor ve yine susuyorum.

Neredeyse kırk yaşındasınız, tekerlekli sandalyedesiniz, şu ana kadar hiç sorun çıkartan biri olmamışısınız, son on yıldır alışverişinizi o mağazadan yapıyorsunuz ve ufacık bir sorun her şeyi mahvediyor. Hiçbir şeyi, takmayan, yaşamı umursamayan biri olsam Amenna. Ama benim bir duruşum var; kişiliğim farklı, durumum farklı, felsefem farklı, düşüncem farklı, bakışım farklı. Övündüğüm bir duruşum var, övündüğüm bir bakış açım var. Ben karşımdakinin basitliğine inemem, ben yaşamı severim ben insanları severim onları ayırt etmem, ama bu türden hareketlere göz yumamam. Kalkacak beni hırsızlıkla suçlayacak, kalkacak benim üzerimi aramaya kalkacak. Kim olursa olsun orada duracak veya gidecek evinde oturacak.  

Birkaç hafta önce Gayrettepe’de bulunan Zorlu alışveriş merkezine gitmiştim orada Apple mağazasını gezmiştim. Orada insanlara davranış çok çok farklı, orada müşteri üstün görülüp değer veriliyor. Alışveriş merkezi mağazalarının çalışanları güler yüzlü seviyeli sıcakkanlı. Müşteriye nasıl davranacaklarını biliyorlar, mağazalarda her önüne gelen işe alınmıyor, çalışanlara aylarca eğitim veriliyorlar ve bu türden mağazalar ürünlerini pahalıya satsalar dahi hep bir numaralar, çünkü öncelik müşteri.

Müşteriye verdikleri değer baskın olduğundan hep kazanıyorlar.
Sırf bu gibi sebeplerden dolayı teknoloji alışverişlerimi artık internetten yapmayı yeğleyeceğim. Kimsesi farkında değil, ama dünya bu işi çoktan çözdü. Dünyada ilk önce kazanç gelmiyor, ilk önce müşteri ilişkileri baskın geliyor.

18 Mayıs 2014 Pazar

Trafik ışığında ihmal

18.05.2014
15:50

Dün Erey çay bahçesinin orada bulunan trafik lambalarında bir kaza olmuş ve kaza sonucunda bir kişi ölmüş. Dünkü bu kazadan sonra trafik lambalarından bir tanesi çok zarar görmüş. Zarar gören bu lamba kırılmış ve direği de yıkılmış.

Zarar gören bu lamba, şu an çalışmıyor ve büyük tehlike arz ediyor. Yayalar ve araçlar kafasına göre geçiş yapıyor. Ben Erey çay bahçesine gelip giderken bu lambaları kullanan bir kişi olarak, biraz önce o bölgeden geçiş yaparken Erey çay bahçesine gelirken akla karayı seçtim.

Baktım olacak değil, karşıya geçemiyorum, beş on metre ileride duran bir kişiye seslenip “karşıya geçeceğim sizde benimle beraber trafiği kontrol eder misiniz” dedim. “Anca o beyefendinin yardımıyla karşıya geçebildim” desem yalan olmaz, yolun karşısına geçtiğimde dönüp arkama baktığımda hala bana bakıyordu, bende duyarlılığı için elimi kaldırıp teşekkür ettim.   

Yardıma ihtiyacım olduğu anlarda, çevreden yardım istemekten çekinmem ve burada da çekinmedim. Tekerlekli sandalyede oturduğum için boyum kısa kaldığından, çevreyi benden daha iyi görebilen birinin yardımını almaktan çekinmem. Yardım almadan yaşamımı sürdürmeyi istesem de böyle hayati konularda yardım istemeyi esirgemem.

Ama dört bir taraftan işleyen bu yolda trafiği sadece kendim kontrol etmem çok zor, birilerinden yardım almayı yeğledim. Bu trafiği belki kendi başıma aşardım aşmasına da, benim gibi engellilerin yardım almasının gerektiği durum bu durum.

Yetkililerin sorumsuzluğu sonucu oluşacak bir kaza sonucunda birilerinin canı çok kötü bir şekilde yanabilir. Düşüne biliyor musunuz bir dört yol var, kimsenin kontrolü yok, isteyen istediği an geçiyor. Trafik lambalarını anında tamir edemiyorsan, oraya bir trafik polisi koy. Kimsesinde akıl düşünce yok mu? Tedbir almak için birilerinin daha mı canının yanması gerek.

Daha beş gün önce alınmayan tedbirler sonucunda 301 madenci ölmüşken, neden hala bu kafadan gidiyoruz, bilmiyorum.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Gelecek için duyarlılık


Kimseye derdimi anlatamıyorum, ben sadece kendini düşünen biri değilim...

Benim derdim, gelecekteki engelliler yaşadığım zorlukları sorunları sıkıntıları yaşatmamak. Engelliler hep var olacağı için geleceğin engellilerine, bilinçli bilgili duyarlı anlayışlı bakış açılı bir toplum bırakmak. Unutulmaması gerek “bu toplum her zaman engelli doğuracak, her zaman engelli birileri bu yaşama “merhaba” diyecek”. Ben çevremde bulunan üç beş kişiyi eğitsem bilinçlendirsem bana yeter, benim yaşadığım sorunu zorluğu sıkıntıyı resimlememin nedeni bundan, sorunları zorlukları sıkıntıları yazmamda ki sebep bundan.

Bu toplum engelliye karşı bilinçlenecek duyarlı olacak, çünkü bu dünya bunu on yıllar önce yaptı. Bu sebeple dünyanın birçok ülkesinde, engelli rahat, sağlıklı rahat, yöneticiler rahat. 

6 Mayıs 2014 Salı

Van kahvaltı salonunda buluşma

Yaklaşık on beş gün önce bir Pazar sabahı Bakırköy’de Van kahvaltı salonunda liseden arkadaşlarım toplanıp kahvaltı yaptılar, sohbet muhabbet ederek hasretlik giderdiler.

Etkinlikten yaklaşık on gün önce Dilek Bulut adlı arkadaşım; kendisi organizasyon şefi hanımefendidir, yüz kişiyi aşkın bir 100. Yıl Ticaret meslek liseliyi kahvaltı yapmak üzere Bakırköy’e davet etti. Dilek Bulut, bu tür etkinlikleri yapılması gerektiğinde tüm sorumluluğu üzerine alan kişidir ve başarıyla bitiren kişidir. 

Bilmiyorum, ne kadar seviyor ne kadar hoşuna gidiyor, ama bu tür organizasyonları gülerek gülümseyerek hırsla istekle arzuyla yaptığı her halinden belli olur. Aslında yaptığı bu iş riskli ve tehlikeli, çünkü etkinliğe yeterli derecede davetli gelmezse sonu hüsranla bitebilecek bir durum.

Tabi şu da var; Dileğin çevresinde bulunan insanlar sağlam, yani güvenilir kişiler... Onlar Dileğe, Dilek’te onlara güvenir. Yirmi yılı aşkın süre arkadaşlık dostluk hala aynı sıcaklığı ile devam ediyor.

İnsanların hala birbirine kenetlenme çok çok güzel çok hoş…


Burada tek sorun var, o da bu türden organizasyonlara gelen kişilerin çoğunluğunun kız olması, erkek nüfusu o kadar az ki. Organizasyonlarda on beş yirmi kişi olunsa, üçü veya dördü erkek oluyor, gerisi kız.

Baskın taraf kız olunca; bu tür toplantılar üç beş dakika sonra, Altın gününe dönüveriyor ve gözler hemen Kısır Açma Börek Poğaça arıyor. 

İmkanım olsa bu kahvaltıda bende olabilseydim, ama benim gibi bir engellinin evden çıkması bir dert, kahvaltı etkinliğinin düzenlendiği mekana gitmesi bir dert, mekan içinde rahat etmesi bir dert.

Hazırlanıp evden kapının önüne çıkabilmem için birilerinden yardım almam gerek, kapı önünden kahvaltının yapılacağı yere gitmem için tekerlekli sandalyemin konulacağı araç gerek, benim araca binmem inmem önemli, gittiğim mekanın girişinin çıkışının tekerlekli sandalyeme uygunluğu önemli veya mekan içerisinde kişisel ihtiyaçlarımı karşılayacak lavabo tuvalet tertibatının bulunması önemli.

Herhangi bir terslik olduğunda; benim o mekandan çabucak çıkmam önemli, bir terslik anında benim girişimde veya çıkışımda problem olmaması gerek. Çünkü canımın yanması demek, bir çok kişinin vicdanının zarar görmesi demek.

Sağlıklı bir kişi birçok ihtiyacını istediği yerde istediği zaman görebilir.

Ben birileri olmadan hareket edemeyecek hale gelmekten çok korkarım, bu yüzden de her zaman durumumu başkalarına ihtiyaç duymayacak şekilde ayarlarım. Gidip geleceğim yeri mekanı zamanı hep düzenli olmasına dikkat ederim, her zaman başkasına ihtiyacım olacağı duruma düşmemek için çaba gösteririm. 
 
Tabi ki ihtiyacım olduğu durumlar oldu, bu durumlardaysa yardım istemekten çekinmedim.

Ben kişilik olarak engelli olduğum halde başkalarından yardım almayı her zaman ikinci plana attım, hiçbir zaman “nasıl olsa bana yardım ederler” demedim.

Her zaman kendi işimi kendim gördüm, başkalarına muhtaç olmamak için çaba gösterdim, çünkü bir engelli olarak başkalarını her zaman yanımda bulamam.

Engelliler; sağlığı bozulmuş yaşamını kendi idare edemeyecek durumda olan kişilerdir. Kimisi zeka geriliği yüzünden birilerine ihtiyaç duyar, kimisi fiziki durumu sebebiyle birilerine ihtiyaç duyar.

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Amerikalı Avrupalı olmak


Bu toplum yozlaşmadı diye seviniyorduk, ama artık gurur duyacağımız o özelliğimizde yok artık...

Amerikalı olmayı Avrupalı olmayı yanlış anlıyoruz biz, Amerikalı olmak Avrupalı olmak çok farklı bir şey aslında, eğitim konusunda bilinç konusunda farkındalık konusunda veya duyarlılık konusunda Amerikalı olmak gerek Avrupalı olmak gerek.

Biz sadece onlardan işimize geleni alıyoruz, gelmeyeni almıyoruz.