31 Aralık 2017 Pazar

Marmaray'a giden kaldırım...

30.12.2017
Saat 13:00
Bir aydır gitmediğim Kadıköy sahiline gitmek için yola çıktım, ama kaldırımda şuursuzca yürüyen birileri daha yine canımı sıktı.

İnsanlar eşlerinin yanından ayrılmamak için, ne karşıdan geleni nede arkalarından geleni düşünüyorlar…

Marmaray’ın Kazlıçeşme istasyonuna doğru daracık olan kaldırımından gidiyorum... Bir baba kaldırımı ortalamış önde gidiyor, eşi ile kızı ise kol kola girmiş tıngır mıngır arkasından gidiyor.

Ne arkadan gelen nede karşıdan gelen umurlarında, sağlıklılar kaldırımdan araç yoluna inip onları geçiyorlar sonra tekrardan kaldırıma çıkıp ve onları geçiyorlar. Ben tekerlekli sandalyede olduğum içinse yaklaşık otuz kırk metre arkalarından gittim/ gitmek zorunda kaldım.

İstasyona on beş yirmi metre kala onları geçmeye karar verdim ve hızlanıp anne kızı geçtim… Birkaç metre ilerledikten sonraysa sıra babaya gelince, “sağından mı, solundan mı geçeyim” diye düşündüm, tam sağından geçerken metrelerce kenara çekilmeyen bana yol vermeyen kızı babasına "baba kenara çekilir misin" dedi, babasıysa aniden benim önüme doğru geldi ve durdu.

Biraz aşağı doğru eğim olduğu için duramadım, zaten sağım duvar ve elim kolum neredeyse duvara sürtecek durumda, çarem yok babanın ayaklarını ezdim.

Bu duruma öyle bir canım sıkıldı ki, öyle bir canım sıkıldı ki… Babasını benim önüme yönlendiren kızı bile benim kadar üzülmemiştir.

Burada, bir ulaşım ağı istasyonuna giden kaldırımın bu kadar dar yapılması nedeniyle belediyeye mi kızmam gerekli, yoksa babasını benim önüme yönlendiren kızına mı kızmalıyım veyahut kendime mi kızmalıyım, bilemedim.


Twitter; Kaldırımda veya herkese açık bir yapının koridorunda ilerlerken eşinin elini kolunu bırakmamak için karşıdan geleni hiçe sayan insanları artık bende umursamıyor, yavaşlamıyor, yol vermiyorum ve hatta üzerlerine gidiyorum.

24 Aralık 2017 Pazar

Ahtapot gönüllüleri bugün 102 gönüllüyle 107 köpek kulübesi yaptı..

Bugün benim katılımımın olmadığı bir Ahtapot organizasyonu gerçekleşti… Bir tekerlekli sandalyeli olmam nedeniyle zorlanıp sorunlar yaşayacağım için Ömerli barajı mevkiinde Kurtköy Akfırat'taki bu organizasyona gitmedim.

Ben gitmedim ama bu etkinliği gün boyunca sosyal medyadan takip ettim… İstanbul’da hava Meteorolojinin tahminin tam aksiydi, hava bugün çok çok güzeldi.

Bugün Kurtköy Akfırat'taki tüm herkes, hem bir anlık hevesle alınan ve sonra o bölgeye terk edilen köpekler için iyi bir şeyler yaptı, hem de vicdanlarını rahatlatıp güzel bir gün geçirdi.

Bugün orada olmadığım için pek ayrıntı gözlemleyemedim, ama sosyal medya aracılığıyla Pazar gününün tamamını ayırmış 102 gönüllü arkadaşın oradan oraya koşturduğunu gördüm.


Bugün orada 107 adet köpek kulübesi yapıldı ve bunun yanı sıra Dolap firmasının sponsorluğuyla elde edilen maddiyatla 2.000.- TL tutarında köpek maması alınıp oradaki hayvanlara dağıtıldı.

Bugünün sorunsuz atlatılabilmesi için defalarca toplanan ve her şeyin yolunda gitmesi için saatlerce kafa yoran Ahtapot gönüllüleri sosyal dayanışma ve sportif faaliyetler derneği yönetimi, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmadı ve bugünü sorunsuz atlattı.

Dernek yönetimi bugün katılımcı gönüllülerin gün boyunca yeme içme gibi, temizlik tuvalet gibi, barınma ısınma gibi, gönüllülerin ve köpeklerin sağlıksal sorunları gibi ve hatta cep telefonu şarjına kadar tüm ihtiyaçlarını düşündü.
            
   
             
 

18 Aralık 2017 Pazartesi

Zeytinburnu Kültür Merkezine Onur Aydar'ın "Doğaçlama tiyatro topluluğu" oyunu performansını izledim...

Dün hava kapalı ve serindi, bende biraz sokağın köşesinde zaman geçirdikten sonra ilk önce Olivium alışveriş merkezine gidip karnımı doyurdum lavabo ihtiyacımı gördükten sonra saat 18:00 gibi Zeytinburnu kültür merkezine doğru yola çıktım ve 18:30 civarı oradaydım.

İlk önceleri çiseleyen yağmur, ben Zeytinburnu Kültür merkezi yakınlarına geldiğimde çoğalmaya başladı.

Zeytinburnu Kültür merkezi girişinde bir sorun var sanki veyahut yağmur nedeniyle ben fark edemedim. Kültür merkezi kompleksi bahçesine girdiğimde karşıdaki kapıdan sadece çıkış yapılıyor, o kapıdan giriş yok.

Binaya giriş için arka tarafa dolanmak gerekiyor, o yağmur altında yaklaşık elli metre civarı yol aldım. Bu benim için sorun değil, ıslanmak veya üşümek, ama bir terslik söz konusu.

Bir Kültür merkezinin çıkış kapısı değil, giriş kapısı ön tarafta olur ve ana kapısından neden giriş çıkış aynı anda yapılamaz... Anlayamadım.

Bugün orada saat 19:00'da İyilik yapmak istiyorum gönüllü grubundan Onur Aydar'ın Doğaçlama tiyatro topluluğu performansını seyretmeye ve alkışlamak için oradaydım.

Kültür merkezinin tiyatro salonu baya büyük. Salonda tahminen 1000 kişi filan alıyor ve salonun yarısından fazlası doluydu.

Yaklaşık bir saat süren bir oyundu, yaklaşık 15 kişilerdi ve performansları tavandı. Onur ve arkadaşları hiç nefes almadan oradan oraya koşup durdular ve seyirciyle ortaklaşa yürüttükleri bu oyun çok eğlenceli geçti.

Ben oyunu onuncu sırada filan izledim, çünkü oyunun oynandığı sahne giriş katta idi bense oyunu bir üst kattan girdiğim kapıdan izledim. Oyunu seyrettiğim konum, hem sahneye hem salonun tamamı hakimdi.

Bu oyunu ben, Adnan Saygılı ağabeyimle ve Sultan kardeşimle beraber seyredip Onur'a destek olduk... Adnan ağabeyleri Sultan oyunu ön tafta seyrettiler bense tekerlekli sandalyemle daha gerideydim.

Oyunu seyrettikten sonra tiyatrodan çıkış yapıp Kültür merkezi kapı önüne çıktım, tam o sırada Adnan ağabeyle Sultan’ı gördüm ve sohbetlerine dahil oldum. Sohbetlerinin devamı için Kültür merkezi binası alt katında bulunan bir kafeteryaya gideceklerini öğrenince benide davet ettiler ve bende onlarla gittim.

Orada, mekanın balkon kısmında iki saati aşkın süre sohbet ettik… Bu sohbet sırasında bize Sultan’ın çocukluk arkadaşı Kadir Bora Çağlarer’de eşlik etti.

Kadir Bora, Chp Zeytinburnu gençlik kolları başkanı ve bir mühendis, o bize öyle konuşmalar yaptı ki öyle fikirler projeler sundu ki, zamanın nasıl geçtiğini fark edemedik.

Kadir Bora Çağlarer, engelli asansörleri hakkında, akülü tekerlekli sandalye şarjları hakkında, Soma’da yaşamını yitiren 301 madenci hakkında, birçok konu hakkında fikir ve projeden bahsetti.

Genel olarak konumuz; sosyal yaşam, dayanışma ve farkındalıklardı… Orada bulunan dört kişinin de ortak görüşü ülke şu an öyle bir çıkmazda ki, birçok vatandaşın sosyal yaşamı yok, birbiri ile dayanışma içinde değil ve engelliler kimsesizler evsizler çocuklar ve sokak hayvanları gibi konularda farkındalık güdüsüne sahip değil.

NOT: İyilik yapmak istiyorum grubu ile tiyatro etkinliği yaptıktan sonra sohbet ettiğimiz sırada bir ara Sultan ile benim aramda kısacık bir konuşma gerçekleşti. Konumuz ise; Avrupa yakası İstanbul sınırları içinde kimsesizlerin dört beş ay boyunca toplandığı rehabilite edildiği Zeytinburnu ilçesi sınırları içinde bulunan eski yüzme havuzunun olduğu binanın bu yıl açılmayacak oluşuydu, çünkü geçen sefer ki organizasyonda mülteciler arasında bazı taciz tecavüz olayları yaşanmış olmasıymış. Pire için yorgan yakılmış durumu var.

Kaldırımın ortasındaki direk için Kadıköy belediyesine internetten dilekçe...

Sayın yetkili ben yaşamını tekerlekli sandalyesi ile idame ettiren bir engelliyim. Ev dışında sokaklarda caddelerde yapılarda benim gibiler için yaşamı kolaylaştırmaya çalışan bir bireyim. 

Aşağıda gördüğünüz resimde bulunan elektrik direği kaldırımın tam ortasında konumlandırıldığı için tekerlekli sandalyemle ne sağından nede solundan geçmem mümkün değil.

Burası Kadıköy belediyesi binanıza yaklaşık 400- 500 metre mesafede bulunan Sarayardı caddesi üzerinde ve ben bu rotayı her kullanışımda sırf bu direk yüzünden yaklaşık 100 metre boyunca araç yolu üzerinden park etmiş ve hareket halinde olan trafik yolunda yolculuk yapıyorum.

Sizden bir çözüm üretmenizi beklemekteyim, ya bu direği oradan kaldırmanızı ya da sağa doğru sola doğru çekmenizi istemekteyim. 

10 Aralık 2017 Pazar

İyilik Yapmak İstiyorum grubu ile Üsküp lokantasında...

Beş gün sonra bugün ilk defa dışarıya çıktım… Dün akşamdan beri mide bulantım ve kusmalarım azaldığı için bugün dışarı çıktım.

Birkaç yıldır bu kadar ağır bir sağlık problemi yaşamıyordum, hastaneye gitmeden ve ilaç kullanmadan dört beş gün içinde bu sorunu atlattım.

Ben bu tür sorunlarda hemen hastaneye giden ilaca başvuran biri değilim... 

Annemin babamın kardeşlerimin ısrarına rağmen hastaneye gitmedim, çünkü hastanede tek yapacakları serum bağlamak ve bir sürü ilaç yazmak. Bunu bildiğim içinde hastaneye gitmek yerine dinlenmeyi tercih ettim.

Aslında bu türden rahatsızlıklarda koşturarak hastaneye gitmek yerine dinlenmeye tercih etseler belki de sorun kalmayacak. Çünkü, artık hastaneler şifa dağıtmıyor, ilaç sektörünün karnını doyuruyor.

Aslında sabah saat 10:00’da Kadıköy Acıbadem’de Ahtapot gönüllüleri ile MDM Malzeme Değerlendirme merkezimizde, Avrasya maratonunda koşuşumuz ve yapılan bağışlar konusu olan bir toplantımız vardı, ama ben rahatsız olmam dolayısıyla gidemedim.

Oraya gidemedim bari üç yüz beş yüz metre mesafede bulunan Zeytinburnu’nda Kültür merkezinin karşısında bulunan Üsküp lokantasında İyilik Yapmak İstiyorum grubu ile beraber bir yemek organizasyonuna davet etmişlerdi, bende saat tam 19:00’da hazırdım ve ona katıldım.

Bu grubun ne zaman bir organizasyonuna katılsam yeni yeni insanlarla tanışırım, yeni arkadaşlıklar edinirim. Yaklaşık bir saat süren bu yemekte hem karınlar doyuruldu hem herkesten birer cümle alınıp engeller veya sağlıksal farkındalık sağlandı.

Adnan ağabey engelliler ve diyabetliler hakkında bir şeyler dedi, Ahmet ağabey Beylikdüzü ilçesindeki engelliler hakkında bir şeyler dedi, Emin Altun ve Onur Aydar kardeşlerim destekleri konusunda bir şeyler söyledi, Avrasya hastanesi çalışanı olan güzel kardeşim Sultan ise açılış konuşması ve genel bir konuşma yaptı.


Bugün orada yeni yüzlerde gördüm, çok güzel şeyler söylediler umut verdiler “devam edin yaşamaya” dediler o güzel bakışlarıyla…

Sonra ben "biz engelli değiliz biz engelleniyoruz" dedim... Adnan ağabeyle Ahmet ağabeyle beraber örnekler verdik ve sonra sorunun biz olmadığını eğitim olduğunu anlattık ve "bunu gelecek için  başarmalıyız" dedik.

Ben Ahmet Bağbekleyen ağabeyimle yan yana oturdum, hem karnımızı doyurduk hem engelleri konuştuk gidilen yolu tartıştık… 

Her ikimizde engeller konusunda zorluk ve sorunlar yaşadığımız için içimizden geçenler dilimize yansıdığında gördük ki aynı dili konuşuyoruz.

Ahmet ağabeyim çift kolçak baston kullanarak bir sağlıklı gibi yaşamını idame edebilen bir birey, onunla aynı sıkıntıları aynı sorunları yaşıyoruz, yani aramızda empati sorunumuz yok.

Ben “engelli değilim engelleniyorum” dediğimde o bana hak verdi “doğrusun Abdullah”, o “bizim yaşamımız bu, yaşantımız bu ajitasyona gerek yok” dediğinde ben ona hak verdim “doğrusun ağabey, bu toplumun eğitime ihtiyacı var” dedim.

Engelliler için engeller için maddiyata gerek yok görüşümüz ise ortak aldığımız bir karar oldu.

Bu lokantada bir düzenek vardı, bu benim çok dikkatimi çekti ve onları taktir ettim. Özellikle biz tekerlekli sandalyeliler düşünülerek yapılmış bir düzenekti bu.


Kapı önüne hemen kapının bir metre yanına portatif bir rampa koymuşlar, bu rampa ben tekerlekli sandalyemle kapı önüne geldiğimde kenardaydı, ama ben içeriye girmek istediğim de kapı önüne konuldu ve ben içeriye girdikten sonra geri alındı. 

İçeriye girip çıkarken bir başkasına ihtiyacım olsa da bu çok hoşuma gitti... Şartlar el verse de tüm basamaklı girişi olan bu türden mekanlar bunu yapsa, ama yok, olmuyor yapmıyor yapamıyorlar. Bir tabut gibi yüklenip taşımak kolaylarına geliyor. 

Birde bugün orada çok uzun zamandır görmediğim, çoktandır sohbet edemediğim bir kardeşime daha rastladım… Sema, Sema Vardar oradaydı.

Sema benden yaklaşık beş altı yaş filan küçüktür, çocukluğu ve gençliği bizim sokağımızda birkaç bina ötemizde anne babasıyla geçirdikten sonra evlenince Zeytinburnu’nda başka bir mahalleye sokağa taşındı.

Sema, küçücükken “Apo ağabey, Apo ağabey” diye peşimizde gezerdi yanımızdan ayrılmazdı, şimdilerde çok çok değişmiş koca bir hanımefendi olmuş… Olmuşta bu türden etkinliklerde organizasyonlarda yardım destek olan bir gönüllü olmuş/ oluvermiş. 

2 Aralık 2017 Cumartesi

Bizi engellemeyin...

3 Aralık tarihi Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında alınan kararla engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının eşit ölçüde dağılması amacıyla “Dünya Engelliler Günü” olarak ilan edilmiştir.

Dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşmaktadır… Bu oran tüm dünyada yarım milyarı aşkın engelli birey olduğunu göstermektedir.

Nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıkların artmasıyla engelli sayısı giderek artmaktadır. Engelli bireylerin önemli bir kısmının bedensel bir engeli bulunmaktadır.

Engellilerin birilerine bağımlı olmadan yaşayabilmeleri ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımları bir haktır.

Unutmayalım ki; “engelli” diye tanımladığımız kişiler, değişik sebeplerden dolayı sağlığını kaybetmiş bireylerdir. Ve onları engellemek yerine tüm olanaklardan faydalanması için elden gelen yapılmalı.

Bu bağlamda, tüm dünyada 3 Aralık tarihinde engelli bireylerin hakları konusunda farkındalık yaratmak ve bu haklarını elde edebilmeleri için hukuki ve insani olarak engel teşkil eden unsurların ortadan kaldırılması gerekli.

Bunun yanı sıra birçok noktada engel, engelli ve engellilik gözler önüne serilmeli, çünkü vatandaşımız tarafından ortada bir sorun yok sanılıyor.

Aslında trafikte, kaldırımlarda, sokaklarda, caddelerde, trafik ışıklarında, yaya geçitlerinde birçok sorun var ve bunlar için bir düzenleme yapılmalı… Özel sektörde ve kamu kurum kuruluşlarında, binalarında çalışanlarında bankolarında sorunlar var… Alışveriş merkezleri rampalarında, engelli tuvaletlerinde, mağazalarında düzenlemeler yapılmalı… Toplu taşıma duraklarında araçlarında çalışanlarında sorunlar var, düzeltilmeli... Eğitim yuvalarında genç beyinlere engelliler doğru düzgün bir şekilde anlatılmalı… Park ve bahçelerde, müzelerde tiyatrolarda sinemalarda düzenlemeler yapılmalı... Sağlık kurumlarının mimari engelleri yok edilmeli, sağlık çalışanları bile doğru düzgün eğitilmeli ve sağlıkla ilgili yasalarda kanunlarda değişiklikler yapılmalı.

Engel konusuna geniş bir çerçeveden bakıldığında asıl engellinin kim olduğu ve onları neyin engellediği görülebilir... Aslında "engelli" diye tanımlanan kişilerin, engelli olmadığı engellendiği ortaya çıkar.

19 Kasım 2017 Pazar

Bakım maaşı almak için zengin olmak şart...

Bir kaç gün önce bir hanımefendi 16 yaşındaki Otistik rahatsızlığı olan çocuğunu jeep tipi aracında kapılar kilitli olarak bırakıp komşuya çay keyfi yapmaya gittiğinde ben zıvanadan çıkmıştım.

Anne uzun bir süre gelmeyince çocuk ağlamaya başlamış, çocuğu araç içinde ağlarken gören komşularsa telaşlanmışlar ve bir çare arama çabası içine gitmişler… Kimseye ulaşamadıkları için ve aracın kapısını açamadıkları için yarım saat sonra polis ve itfaiye ekipleri çağırmışlar.

Gelen polis ve itfaiye ekibi bir çare bulamayınca, bir itfaiye görevlisi elindeki çekiçle aracın yolcu koltuğunun ön kapı camını kırarak araç içine girdi ve Otistik olan bu çocuğu kucağına alarak dışarı çıkartmıştı.
Bu araçlar o kadar lüks araçlardır ki resmen bir tank gibi zırha sahiptir, araç içine girmek bir dert çıkmak bir dert.


İnsan diyor ki; neredeyse yüz bin Lira civarı fiyatı olan aracı kullanan bir kişiden biraz düşünceli olmasını beklersin, ama maalesef bu olmuyor.


Zaten bakıma muhtaç o Otistik çocuğun farkında olamadığı çok zorlu bir yaşamı var, birde ona bakan annenin bu türden umursamazlıkları onu ileriye değil geriye götürür.

Madem maddiyat sıkıntısı olmayan birisisin, yapılması gereken tek şey özel bakıma ihtiyacı olan o çocuğa bakıcı tutarak ve güzel bir eğitim vererek yaşamını kolaylaştırmak.

Haber sırasında şöyle bir ayrıntıya bir anda aklım takıldı, sanırım bu ayrıntıya kimse dikkat dahi etmemiştir; bu aile o Otistik çocuğun üzerinden Bakım parası alıyormuş, birçok engelliye zorluk sorun çıkartan sosyal hizmetler müdürlüğü böyle bir düzenbazlık yaparak devlet dolandırıyor, onlarda göz yumuyor.

NOT: 2008 yılında Bakım maaşı almak için Sosyal hizmetler müdürlüğüne başvurduğumuzda yaklaşık sekiz aylık bir araştırma inceleme yapıldıktan sonra bize "evin geliri 30- TL fazla çıktı" diye Bakım maaşı vermeyi uygun görmemişlerdi.

15 Kasım 2017 Çarşamba

Asansörde sıkıştırdım...


14.11.2017
Bugün Olivium alışveriş merkezinde kabin önünde asansörün gelmesini beklerken elinde alışveriş poşetleri olan iki kadın benim yanımdan geçip benden önce gelen asansöre koşarak girdi.

Bende, tekerlekli sandalyemle beni umursamayan bu iki kadına inat onların ardından asansör kabini içine girdim... Ben tekerlekli sandalyemle içeri girince onlar iyice kenarlara sıkıştılar.

O kadınlar 1. katın düğmesine bastı, bende 2. katın düğmesine bastım.

Asansör 1. kata gelince kapı açıldı, bayanlardan biri zayıf olduğu için alışveriş poşetlerini zorlanarak havaya kaldırıp üzerimden geçirdi ve asansörden çıktı, ama ikinci bayan tekerlekli sandalyemi geçip çıkış yapamadı, çünkü kiloluydu.

Aslında muzır biri olmasam o ikinci kadına yol verebilirdim, ama inadına tekerlekli sandalyemi yerinden kımıldatmadım.

Asansörün kapısı kapandı, asansör ikinci kata çıktı, kapı açıldı ve ben geri geri çıkışımı yaptım... Ben çıkış yapınca asansörün kabin içi ferahladı ve ikinci kadında asansörde kalıp 1. kata tekrardan iniş yaptı.

Artık bundan sonra asansöre girmeden önce etrafa bir bakarlar, ondan sonra kabine giriş yaparlar.

14 Kasım 2017 Salı

Avrasya maratonunda Ahtapot gönüllüleri olarak 10k koştuk...

12.11.2017
Dün gece 02:00 civarı uyudum saat 05:00 gibi uyandım… Saat 06:45 gibi de kardeşim ve yeğenim Can ile evden çıkıp otomobille Çemberlitaş’a gittik ve sonra aracımızı oraya park edip tekerlekli sandalye ile Sultanahmet’te bulunan otobüse binmek için toplanma alanına gittik.

Sultanahmet’e vardığımızda hava hala karanlıktı, otobüslere binip 15 Temmuz şehitler köprüsü Anadolu yakası başlangıç noktasına gitmek için sırada bekleyen yüzlerce kişi vardı.

Saat 09:15 ila 09:45 arası başlangıcı yapılacak olan 42k 15k 10k koşuları için Sultanahmet meydanından otobüslerin kalkış saati 07:00 ile 07:30 arasıydı, ben ve kardeşimle ortanca kardeşimin oğlu Can saat tam 07:10’da oradaydık.

Ben tekerlekli sandalyede olduğum için önceliğim olduğundan hemen içi boş bir otobüsün orta kapısındaki rampasından içeri girdim. Otobüs içinde bana ayrılmış olan bölüme tekerlekli sandalyemi yanaştırdım, beklemeye başladıktan beş dakika sonrada otobüs yolcu alacağı noktaya yanaştı ve içerisi bir dakika içinde tıklım tıklım oldu, hemen yolculuğa başladık.

Sultanahmet’te hava karanlıktı, soğuktu ve yağmur yağıyordu ama yirmi dakika sonra köprüdeydik, hava aydınlanmıştı ve yağmur yoktu.

Vodafone 39. Avrasya koşusunda Ahtapot gönüllüleri olarak saat 09:30’da 10k koşusunda yer alacağız ve ben ilk defa bu koşuda yer alacağım. Yaklaşık üç ay önce gitme kararı verdiğim bu koşu için ben sadece banka hesabına 110- TL yatırdım o kadar, kostüm ve katılış için gerekli tüm işlemlerin tamamını Ahtapot gönüllüleri derneğinden arkadaşlar halletti.

Vodafone 39. Avrasya Maraton'una bu benim ilk katılışım, değişik sebeplerden gidemediğim bu koşuya bugün ilk defa gidebildim… Gittim ve “şimdiye kadar neden gitmedim ki?” Diye kendime sordum.

Nedeni çok basit… Sağlıklı biri istediği gibi hareket ettiğinde hazırlığını yapar ve istediği yere istediği saatte gider, ama bende öyle değil. Çünkü bizim gibiler sağlıklı olmadığı için işlerini görebilmek için birilerine bağlıdır. Giyinmek, yiyecek veya evden çıkmak vs vs.

Bugün koşuda yaşadıklarım beni çok mutlu etti… Tam 10 kilometre koştuk, bunun yanı sıra ben üç dört kilometre de tekerlekli sandalyemle fazladan yol gittim.

Koşu normalde iki saatte bitti, ama bizim Ahtapot gönüllüleri için yaklaşık iki buçuk saat sürdü, çünkü bir farkındalık sağlamak istiyorduk, projelerimizi tanıtmak istiyorduk… Niyetimiz insanların bizleri tanımasını fark etmesini sağlamaktı.

Biz bu farkındalığı fazlasıyla başardık, gözler ve kameralar hep bizim üzerimizdeydi… Yanımıza gelip hedefimizi amacımızı projelerimizi soran o kadar çok kişi oldu ki, bizi bile şaşırttılar.

Ahtapot gönüllüleri üyelerinin tamamı sportif insanlardan oluşur, ama bu koşuda bizlerin yer almasının asıl amacı MDM, yani Malzeme Değerlendirme Merkezi projemizi hayata geçirebilmek için bağış toplamak… Yaklaşık bir haftadır yapılan çalışmalarla “Maratonda koşacağız projemizin hayata geçirmek için bağış toplayacağız” demiştik ve projemiz için para toplamıştık.

Maraton’da 55 kişi yerimizi aldık ve sözümüzü tuttuk… Hem Maraton’da yer alan herkese kendimizi gösterdik “farkındalık için buradayız, projelerimiz için buradayız” dedik, hem de neredeyse tüm kanalların haber bültenlerinde haber olduk.

Biz Ahtapot’un sekiz kolu gibi belimize taktığımız üzerinde yeşil mavi sekiz adet kol bulunan bir kemerimizle katıldık… Koşu bizimle çok daha renkli oldu, çok daha eğlenceliydi ve o ortamda bir karnaval havası vardı.

Tabi ki bu bir spor organizasyonu, son derecede ciddi koşulan 42 kilometre koşusu var, ama birde bu koşuya farkındalık için katılan dernek ve STK’lar var, köprüde kahvaltı yapmak isteyende var, sadece resim çekilmek için orada olanda vardı.

Bu yıl ki koşu diğer yıllara nazaran daha çok renkliydi, bu kadar büyük bir kalabalık arasında dernek ve sivil toplum örgütleri, farkındalıklar için oradaydı. 

NOT: Türkiye Omurilik Derneğinde ve Sen-De-Gel sivil toplum örgütünde insan kaynakları danışmanı olan Nilay Taşçıoğlu adlı güzel arkadaşım, göremeyen Faruk Demir'e refakat ederek beraber Avrasya maratonu'nda 10k koştu.... Kendisini bu düşünceli hareketi nedeniyle kutluyor, alkışlıyorum.

7 Kasım 2017 Salı

Engelli tuvaletini işgal eden Araplar...

Saat 15:30
Bugün hiç ummayacağım bir olay daha yaşadım ve bu sefer bu rezilliğe Olivium alışveriş merkezinin bir çalışanı şahidim oldu.


Alışveriş merkezine giriş yaptım ve doğruca A katın engelli tuvaletine gittim, kapısı kilitli içeride biri vardı, asansörle 1. kata çıktığımda gördüm ki engelli tuvaletinde görevliler temizlik yapıyordu, bunun üzerine bende hızlıca asansörle en üst katın engelli tuvaletine gittim.

Bu sırada altıma yapacak hale geldim, çünkü alışveriş merkezi içinde neredeyse 15-20 dakikadır tuvalet arıyordum ve çok sıkışık haldeydim.

En üst katın engelli tuvaletine gittim, ama oranın da kapısı duvar ve kapısı önünde dalyan gibi bir sağlıklı bekliyordu… Bir iki dakika bekledikten sonra içeriden dalyan gibi biri daha çıktı.

Ben tam içeri girmek için tekerlekli sandalyemi hareket ettirdiğim sırada, o kapıda bekleyen dalyan engelli tuvaleti içine girdi, içeriden çıkan da kapının önüne gerildi.

Bu iki dalyan resmen tuvaleti işgal etmiş...

O sırada yanımda olan Olivium alışveriş merkezi çalışanı bana bakıyor, ben çalışana bakıyorum… Biz nereden geldiğimizi şaşırdık.

Adamlar resmen tuvalet mafyası, haklı olduğum için hiç umurunda değillerdi ve çok sinir olduğumdan başladım sesli bir şekilde küfretmeye ve ters ters bana bakan kapı önündeki dalyana.

5 Kasım 2017 Pazar

39. Vodafone Avrasya maratonunda tekerlekli sandalyemle koşacağım...

Ahtapot gönüllüleri olarak 12 Kasım Pazar günü 39. Vodafone Avrasya maratonunda 77 arkadaşımla beraber bende yerimi alıyorum...  Derneğimizin öncelikli projesi olan MDM (Malzeme Değerlendirme Merkezi) için tekerlekli sandalyemle bende koşuyorum ve desteğini almak için bağışını bekliyorum.

http://bagis.ahtapotgonulluleri.org/








3 Kasım 2017 Cuma

Teksan İnovatif'in garanti anlayışı...

4.10.2017
...Saat 15:45 civarı tekerlekli sandalyenin alındığı fabrikayı Teksan İnovatif'i aradım ve Birol bey ile görüştüm… Selam sabahtan sonra “tekerlekli sandalyenin bazı sorunları ortaya çıktı bunlar için bakıma girmesini istiyorum" dedim, o da "size bir telefon numarası vereyim onları arayın ücreti karşılığında gerekli bakımı yaparlar" dedi.


Ben onun bu söyledikleri karşısında şok oldum, hemen "nasıl olur garanti kapsamındayım daha bakım için ücret alınmaması gerek değil mi?” dedim. Birol beyse “bakımlar ücretlidir” gibi bir şeyler dedi, o öyle diyince niyetini anladım ve “anladım ne demek istediğinizi, teşekkürler” diyip telefonu kapattım.

Bu durumu pek umursamadım önemsemedim, çünkü bizim esnafımız böyledir, her şey olumluysa her şey yolundaysa Dayı olursunuz eğer işler kötüye giderse Ayı olursunuz.

Esnafımız, ticaret erbabımız olaya vicdani olarak veya sorumluluk olarak bakmaz, geçiştirir sizinle ilgilenmezler.

Satışı yaparken ürünlerini veya sizi yere göğe sığdırmazlar, ama satışı yaptıktan sonra “bakım, yedek parça” diyince cin gibi şeytan gibi ortadan kaybolurlar. 

Tekerlekli sandalyeyi alalı bir buçuk yıl oldu, Birol beyle ne zaman muhatap olduysam hep işlerimi halletti, ama konu garanti kapsamında bakım olunca veya parça değişimi olunca her şey tersine döndü.

Sandalyeyi ilk aldığım günlerde sağ ayaklığını kaldırıma çarpıp kırdım ve Birol beyi arayıp “ayaklığı kırdığımı, fiyatını ve bana nasıl ulaşacağını” sorduğumda bana anında yardımcı olup 300- TL’yi yatırdığımda üç gün içinde ayaklığı kargoyla eve göndermişti.

Tekerlekli sandalye bana geldikten bir ay sonra akü bittiği için ben on beş güne yakın uzaklara gidememiştim. Beni mağdur etmişlerdi.
Sonradan anlaşıldı ki; bana mağazada sergiledikleri sandalyeyi verdikleri ortaya çıktı ve aylarca yıllarca vitrinde sergilendiği içinde sandalyede bulunan aküler bitmişti.


1.11.2017
Dün, kardeşim tekerlekli sandalyemi Vatan caddesinde bulunan Engelsiz Hizmet ticaret adlı bir tamirhaneye bakıma götürmüştü, bugünse bakımı yapmakta olan atölyeden Oğuzhan Özdemir beni aradı ve bilgilendirme yaptı.


Oğuzhan Özdemir incelemesi sonucunda “tekerlekli sandalyenin ayaklıkların ileri geri gidip gelen mekanizması olmuyor ve ikisini de sabitlemem gerek, ön teker maşaları düzelmiyorlar yenilenmeleri gerek ve motorlarındaki problem içinse “içlerinin açılıp bakımının yapılması yeterli olur” dedi.

Bu üç sorun için verdiği fiyat ise “Kdv’si hariç 570- TL”... Bu ücreti ödeme konusunda ise kabak yine benim başıma patladı, çünkü “bu üç sorunda kullanıcı hatası” dedi.

Ben, “benim motorlarındaki sorun için ve ayaklıkların mekanizma mandalları için nasıl bir suçum olabilir ki?” deyip itiraz ettiysem de o “hayır, fabrikasının size olumlu yanıt vereceğini sanmıyorum” dedi.

Ben, "ön teker maşaları yamulması konusunda ise savunmamı ise, toplu taşımalar, kaldırım ve rampalar çok kötü o sorunları geçme konusunda agresif olmam gerekli yoksa ilerleyemem" dedim ve "Teksan İnovatif bu sandalyeleri Almanya şartlarına göre imal ediyor, ama burası Türkiye" dedim.

Türkiye’de esnaflar neden böyle, neden nankör gamsız umursamaz, neden hak yer ve neden müşteriye malını satana Dayı sattıktan sonraysa Ayı muamelesi yapar.

Ben, 16 ay önce 15.500- TL’ye almış olduğum bu sandalyeyi sorunları için garanti kapsamında diye fabrikası Teksan İnovatif’i aradım ve durumu anlattım… Onlar bana başka bir çözüm yolu sunup Şişli’de bulunan Wheelchair adlı tekerlekli sandalye ürünleri satan ticarethaneyle irtibata geçmemi önerdi, o ticari işletmede beni Vatan caddesindeki Engelsiz Hizmet ticaret tamirhanesine yönlendirdi.

Esnafımız böyle işte ürününü sattıktan sonra garanti süresini de unutur, yedek parça teminini unutur, umurlarında bile olmazsınız… Onların koşturması gereken durumda ürünü satın alan koşturur.

Bu sandalye alınırken Ahtapot gönüllüleri www.engelliler.biz adlı kuruluşa aracılığıyla Teksan İnovatif'e ulaşılmış... Ben bu yazdıklarımı onların internet sayfasına yollayacağım ki insanları yönlendirdikleri ve nasıl bir geri dönüş yapıldığını görsünler. Sandalyeyi benden alıp tamirini yaptıktan sonra ürünlerini bana geri bırakacakları yerde, tüm işi bana yaptırdılar.

Tekerlekli sandalyemin akülerine gelecek olursam, yaklaşık bir buçuk yıldır kullanmakta olduğum 56 Amper aküler son aylarda problem çıkartmaya başladı, ilk geldiğinde 15 ila 20 kilometre mesafe giden aküler şu an 4 kilometre mesafeye kadar düştü. Aküleri değiştirmek istediğimi söylediğimdeyse bana 56 Amper için Kdv hariç 1570- TL fiyat verdi ve iki yıl boyunca da bana 18 kilometre mesafe gider garantisi verdi.

Aküler için fiyatı yüksek buldum, ama artık aküleri değiştirmek zorundayım ve onun verdiği garanti sözüne güvenmesem de bunu yapacağım… O aküleri alacağım.

Yedi yıldır akülü tekerlekli sandalye kullanıyorum, hangi aküyü aldıysam satıcı bana iki yıl garanti verdi ve hepsinin de sekiz ay sonra ömrü bitti.

Tekerlekli sandalyenin tüm oynar parçaları bozuldu, hem de aracı alalı bir buçuk yıl olmadan… Zaten bu türden araç kullanmanın gereksiz olduğunu düşünürdüm ve haklı çıktım.


Bir defaki sefere üzerinde fazla görev yüklenmiş bir tekerlekli sandalye almam, bedava olsa bile.

2.11.2017 
İki gün önce bakıma giden akülü tekerlekli sandalyem, bugün 14:00 civarı geldi ve bende dışarı çıkıp gezdim... Tekerlekli sandalyeme yeni bir 56 amper jel akü takıldı, ön teker maşaları değişti, motorların içleri temizlendi kömürleri değişti, ayaklarımı koyduğum ayaklıkları yenilendi, somun ve vidaları kontrol edilip bazısı değişti.

Bu bakım bana Kdv dahil 672- TL'ye patladı, yeni aküye ise Kdv dahil 1829- TL verdim, yani sandalye bir buçuk yıl sonra 2.501- TL’ye iyi bir bakıma girdi ve yepyeni oldu… Oldu ama ben o parayı kredi kartımla ödedim, sanırım taksitlerini kredi çekerek ödeyeceğim.

2.02.2018
Tekerlekli sandalyemin aküsü değişeli ve bakımı yapılalı dört ay olduğu halde sorunlar tekrardan geri döndü... Akü performansı yarıya düştü, 4 ve 5 kademe hızında giderken motorlarda tekrardan titremeleri başladı, hareketli olan sırtı çalıştırdığımda bazen tekliyor takılıyor ve sabitlenen ayaklıkları sorunlu.


Bu akülü tekerlekli sandalyemde daha önce kullandığım aküyü hiç sorun yaşamadan tam 15 ay kullandım…

Bilmiyorum da tüm bunlar fabrikasının suçu, çünkü dört beş ay önce "sorunları var bakıma gitmesini istiyorum" dediğimde bana "biz bakım yapmıyoruz, yapılacak bakımda ücretli olur” deyip bana bir adres verip beni başka yere göndermişlerdi. Tüm her şeyle ilgilenmemi istemişlerdi ve her şeyi kardeşimle ben halletmiştim.

Garanti süresi dolmadığı halde sandalyeyi kendileri alıp bakımını yaptıktan sonra bana geri bırakmaları gerekliydi, ama yapmadılar.

Avrasya koşusunun yaklaşması nedeniyle bir an önce bakımını ve akü değişimini yaptırmak zorunda kaldım. O günlerde sorgulayamadım ama bakımın yapıldığına dahil evrak ve ödenen ücretin faturasını almıştım, aldığım akünün faturasını da almıştım.

Şu an ortaya çıktı ki bu bir saçmalık, hatta benim yaptığım da bir saçmalıkmış… Ama olsun garanti süresinin daha dolmasına beş altı ay var ve bu durumu derneğe yönetime bildirip “ne yapılabilir” diyeceğim, çünkü bakım ve akü değişimi dört ay olmuş olmasına rağmen hem sorun çıkarmaya başladılar.

Tekerlekli sandalyenin garanti süresi dolmadan bir an önce birkaç hafta içinde tekerlekli sandalyenin şu durumunu Ahtapot gönüllüleri derneği yönetimine bildirmem gerekli, birde onların muhatap olmasını istemek zorundayım.

Ben üzerime düşen her türlü görevi yerine getirdim, sorunu bildirip evrakları faturaları aldım, saklıyorum.

Benim merak ettiğimse; tekerlekli sandalyenin alındığı Teksan inovatif yetkileri benimle ve kardeşimle konuştukları gibi Ahtapot gönüllülerinde arkadaşlarımla da o şekilde mi konuşacak bilecek mi?

15.03.2018
Bu tekerlekli sandalye ile uğraşmak beni baya yordu… Geldiği günden beri sorunları bitmek bilmedi gitti.


Bir aydır akülü tekerlekli sandalyenin yaslandığım sırt bölümünün otomatik olarak ileri geri giden rayını hareket ettirdikçe ses çıkartıyordu, zar zor hareket ediyordu. Ben o rayın sorun çıkartmasını beklerken, sorun başka yerden çıktı.


Bugün Olivium alışveriş merkezinde tuvaletteyken birden geriye doğru yaslandığım sırada sırt bölümü beş altı santimetre arkaya gitti. Kendim halletmeye kalktım ama olmadı, bende eve kadar gidip anneme baktırdım. Annem "sorun orada değil, burada bir boru var ve çok kötü olmuş, eğer fazla yaslanırsan buradaki hasar olan yer tamamen kırılır” deyince, bende hiç yaslanmadan doğruca Vatan caddesinde bulunan Engelsiz hizmet Ticaret’e gittim.


Marmaray metro derken oraya ulaşmam yarım saatimi aldı, oraya gidince Oğuzhan bey ve çalışanı Rahman vardı. Ben dükkanın içine girmeden Rahman ağabey yanıma geldi, ona durumu anlattım ve o da inceledi “şimdilik biz bunu vidalarla tutturalım, ama yarın sandalyeyi buraya getirin o bölgeye kaynak yapılması gerek” dedi.


Kırılan o boruyu başka yerden sabitledi ve “sert şekilde yaslanma” dedi, beni yolladı. Bende gün boyunca sırtımı fazla yaslamadan gezdim, akşam oldu hatta geceydi kardeşim işten geldi ve bugünkü işlemlere baktı. Sonrasında bana “ağabey oranın kırılma sebebi sandalyenin o bölgesinin hareketli olması, itip çektikçe veya kaldırıp indirdikçe hareket etmiş ve parça zarar görüp yırtılmış” dedi. Sadece kırılan o bölgeyi tamire götürebileceğini düşündü “halledebilir miyim” diye uğraştı, baktı olacak gibi değil yarın sabah sandalyeyi Engelsiz hizmet Ticaret’e getirmeye karar verdi,


Diyecek bir şey yok; asansörlerde, toplu taşıma araçlarında, rampalarda kaldırımlarda veya basamaklarda merdivenlerde sürekli olarak bilinçsizce sandalyem manuel araçmış gibi arkadaki tutma yerlerinden tutuldu ve bir yerlere itildi çekildi kaldırıldı indirildi.


Ben bu tür müdahalelerde insanımıza bazen agresif şekilde “itmeyin” “çekmeyin” “kaldırmayın” “indirmeyin” “yapmayın” desem de kimsesi beni dinlemedi.


Bilmiyorum ama bu marka bu aracı üretirken çok saçmalamış, neredeyse tüm parçaları bu şekilde, araç bana geldiğinden bu yana sürekli sorun çıkardı durdu. Bundan önceki tekerlekli sandalyemi 2.000.- TL’ye alındı altı yıl kullandım bunun kadar sorun çıkarmadı, bu sandalye bir buçuk iki yıl önce 15.500.- TL’ye alındı diğerinin altı yılda çıkarttığı sorunlar kadar orun çıkarttı.


Her zaman dediğim gibi; bir cihaza gereğinden fazla özellik yüklemeyeceksin. 

26 Ekim 2017 Perşembe

Bahçelievler devlet hastanesi...

Saat 12:00

Bir kaç gün önce Bahçelievler devlet hastanesi fiziksel tedavi bölümü 6 numaralı muayene odasında hizmet veren fiziksel tedavide uzman doktoru olan Aynur Şahin'e muayene olmak için randevu almıştım… Sorunlar yaşasam da bugün saat tam 09:45’de oradaydım, biraz önce de muayenemi olup eve geldim.

Hastaneye gitme sebebim sağ kolumda oluşan bir rahatsızlık, ben alternatifi olmadığı için sağ koluna aşırı yüklenen bir kişiyim. Son bir yıl içinde rahatsız eden ama canımı fazla yakmayan bir şikayetim vardı, ama birkaç hafta önce bu can yanmalarım iyice arttı ve hareket ettirdiğimde dayanamaz hale geldim. 

Bugün hastaneye, annem kardeşim ve ben gittik… Yanımıza da evde kullandığım manuel tekerlekli sandalyemi aldık, çünkü dışarıda kullandığım akülü tekerlekli sandalyem hem çok ağır kardeşimin aracına bindir indir yapması zor olurdu, hem de hastane çok kalabalık olacağından doğru dürüst kullana bilmem mümkün olmazdı.

Üç gün önce internet aracılığıyla almış olduğum randevum bugün saati 10:06'dıydı ve biz tam 09:50’de hastane bahçesine girişimizi yaptık... Yaptık, ama kardeşim aracı ile hastanenin bahçesinde park edecek yer bulamadı ve bahçeden çıkıp cadde üzerinde bir köşeye park edip beni yüz metre civarı manuel tekerlekli sandalyemi iterek hastaneye kadar getirdi. 

Hastanenin bahçesi o kadar acı durumda ki, resmen araçlar arasında yürüyecek alan bile bırakmamışlar, boşluk olan her yeri araçla doldurmuşlar. Mümkün olsa araçları üst üste koyalardı. 

Ben bir tekerlekli sandalyeli engelliyim, on dakika sonra muayeneye gireceğim ve birkaç metre ötedeki hastaneye giremiyorum… Ayıp, Günah ve en önemlisi de insanlığımıza yazık.

Burada düşüncesizlik sadece hastane yönetiminde değil, burada araç sürücülerinin de bir düşüncesizliği var.

Bana sorarsan; hastane yönetimi de problemli, o araç sürücüleri de problemli… Hemen birkaç kilometre ötedeki ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatmaları tedavi olmaları gerek.

Neyse!

Kardeşim beni o rastgele park etmiş araçların arasından birkaç dakika içinde hastane içine soktu, ama hastane içinde 2. kata çıkmamız yaklaşık yirmi dakikamızı aldı.


Hastane o kadar çok kalabalık ki, koridorda ilerlemek mümkün değil… İkinci kata çıkmak için ilk gittiğimiz asansörün önünde bir bebek arabalı birde tekerlekli sandalyeli vardı, bunun yanı sıra beş altı sağlıklı bekliyordu. Yaklaşık üç dört dakika bekledikten sonra asansör gelmeyince kardeşim beni koridorun sonundaki bir başka asansör kabini önüne getirdi.

Orada yine bir kalabalık vardı, ama bu sefer asansörün kabini içine girebildim, ama asansör bir türlü hareket etmedi, “sanırım bozuk” dedik ve indik. Ben tekerlekli sandalyemle kabin içinden çıktım, ama kabin içinde gencecik bedenler beklemeye devam ediyordu.

Bir tarif aldık ve bu sefer bir başka asansöre doğru gittik, oradaysa sadece bir bayan vardı ve onunla yaklaşık beş dakika bekledik, ama o asansör hiç gelmedi, asansörün ışıklı göstergesi aynı yerde durduğundan, “sanırım bozuk” dedik ve asansör önünde bekleyen bayanın tarif ettiği asansöre gittik.

Bu gittiğimiz asansörün önü de tıklım tıklımdı, ama birkaç dakika bekledik ve o asansörle ikinci kata çıkıp Aynur hanıma muayenemi yirmi dakika gecikmeli olarak oldum.



Aynur hanım şikayetimi dinledikten sonra “kolunu aşırı zorlamışın, sanırım Tendonu zarar görmüş, sen bu ilaçları kullan ve eğer sonuç alamazsak film çekeriz şimdilik kas gevşeticini üç alıyormuşsun onu dörde çıkar ve yazacağım merhemi kolunun acıyan ağrıyan bölümüne masaj yaparak sür, bir hafta boyunca kolunu fazla zorlama” dedi.

Bunun yanı sıra TypeOne adlı içinde 30 tablet bulunan bir hap ilaç tavsiye etti, “bunu da kullan, Tendon’ların için sana yardımcı olacaktır” dedi. 

Eve gelince annem eczaneye gittiğinde merhemi almış ama o TypeOne almamış çünkü onun için 110- TL istemişler ve ellerinde yokmuş, eğer istenirse sipariş veriyorlarmış.

TypeOne adlı tablet hapı internette araştırdım da; Tendonlarda oluşan hasarı hızlıca iyileşme sağlıyormuş, doğal bir ürünmüş ve ağrı kesici bir yanı varmış.

Hastane bahçesine, randevuma 15 dakika varken girdim, ama 2. kata yarım saat sonra anca çıkabildim... Sağlıklılar 30- 40 merdiveni çıkmamak için bizi engelliyorlar. Bu asansörler bilmediğim bir haz mı veriyor inan ki bilmiyorum.

Daha doğrusu anlayamıyorum ve kabullenemiyorum.

Ahtapot gönüllüleri MDM (Malzeme Değerlendirme Merkezi)'nde...

21.10.2017
Sabah 07:00’de uyandım ve tam saat 08:00'de evden çıkıp doğruca Marmaray'a gidip Kadıköy Ayrılıkçesmesi'ne geçtim. 

Bugün ve yarın Ahtapot Gönüllüleri'nin toplantılarına katılacağım, bugünkü toplantımızı Kadıköy Acıbadem’de dernek ofisimizde yaptık, yarın ise Kozyatağı'nda Byotell'de ilk Genel kurulumuzu yapıp, başkan ve yönetim kurulu seçilecek. 

Bugün yapmış olduğumuz ve 30 Ahtapot gönüllüsü üyenin katıldığı dört saat süren toplantımızda simit poğaça açma börek yiyerek kahvaltı yaptık ve ilk başkanımız olacak olan Vedat bir saat süren bir sunum yaptı.

Sonra değerli üyemiz Engin bizlere hitap etmeye başladı, bugün orada bulunan tüm üyeler Fonzip üyesi oldu ve üye olan herkesten derneğe 3000- TL'lik bağış veya destek yaptırma sözü alındı. 

Şu ana kadar başkaları için bir şeyler yapan Ahtapot gönüllüleri, artık bundan sonra kendisi için bir şeyler yapacak… Önümüzde Avrasya maratonu var ve biz kendimiz için orada koşup kendi projemiz MDM (Malzeme Değerlendirme Merkezi) için bağış toplayacağız.

Bugün gelen tüm arkadaşlara broşürler dağıtıldı, bu broşürlerdeyse bizim ilk projemizin ayrıntıları yer aldı... MDM (Malzeme Değerlendirme Merkezi), yani insanların kullanmadığı eşyalarını alıp temizleyip ihtiyacı olan kişilere ulaştırılması.

Bizim burada görevimiz bu işi yaparken en iyi şekilde yapmak… İhtiyaç sahibine ulaşması istenen eşya Acıbadem’de bulunan bu merkezimizde toplanacak ve kullanabilir hale getirilip ihtiyaç sahibine ulaştırılacak.

Elbise gibi giyim eşyaları  alınıp yıkayıp ütüleyip paketleyip mağazadan alınmış hale getireceğiz... Ayakkabı temin edeceğiz ihtiyaç sahibinin sorunsuz şekilde giyebileceği hale getireceğiz...  Oyuncak temin edip temizliğini yaptıktan sonra çocukların oynayabileceği hale getireceğiz... Kitap temin edip okunabilir hale getireceğiz.

Ve bunları www.ihtiyacharitasi.org adlı sayfaya ulaştıracağız. 

20 Ekim 2017 Cuma

Marmaray'da tren ile istasyon arası boşluk...

Dün saat 13:30 civarı evden çıktım, hiçbir yere uğramadan doğruca Marmaray ile Kadıköy’e Ayrılıkçeşmesi istasyonuna gittim ve oradan da hiçbir yere uğramadan Acıbadem’e Ahtapot Gönüllüleri Sosyal Dayanışma Ve Sportif Faaliyetleri derneğimize geçiş yaptım. 



Derneği bugünkü ziyaretim sırasında gördüm ki dernek merkezimizde baya bir gelişme var, inşaat neredeyse bitmiş durumda. Bugün orada ben, Ajda ve İlknur vardık ve biz oradayken de üzerindeki kepenkler çıkartıldı ama zorla çıkartıldı ve ön cama büyük bir dernek armamız yapıştırıldı. 

Ajda ve İlknur çıkan kepenkler sonrası kabaca bir temizlik yaptı, asıl temizlik ise yarın yapılacak... Hafta sonu Cumartesi sabahı ise dernek merkezinde ayaküstü bir kahvaltı yapılması düşünülüyor. 

Acıbadem’e geçiş yapmadan önce Marmaray trende bir aksilik yaşadım, asansörde veya rampada değil… Bu seferki aksiliği trenden istasyona geçiş yaptığım sırada diğer yolcularla yaşadım. Mevsim değişikliğinden mi nedir, Marmaray’da raylarda genleşmeden dolayı tren ile istasyon arasında olan açıklık baya arttı. 

Eğer trenden istasyona geçiş yaparken tekerlekli sandalyemi çapraz olarak ilerletmezsem sandalyemin ön tekerleri boşluğa düşüyor ve orada kalıyor. Tekerlekli sandalyem ne ileri gidebiliyor nede geri gidebiliyor.

İnsanları her zaman ben yönlendirirdim ve tekerlekli sandalyemin neresinden tutup beni o boşluktan çıkartmaları ben söylerdim… Bu sefer öyle olmadı, çünkü trenden istasyona aceleyle çıkmak isteyenler oluyor ve insanları iterek çekerek ezerek trenden çıkıyorlar.

Bugün tam kapı açıldı bende istasyona geçişimi yaparken sandalyenin ön tekeri tren ile istasyon arasına düştü ve ileri geri hareket edemedim. 

İnsanlara tam “şuradan tutun tekerlekli sandalyemi buradan çıkartın” diyecekken, biri bir yerden tuttu diğeri başka yerden bir diğeri de tekerlekli sandalyemi arkadan itmeye başladı.

Yavaşlamalarını ve sandalyenin takıldığını ben emir vermeden gitmeyeceğini söylüyorum, yok hala aynılar.

Yaradan aşkına şu bilinçsizce yardım etmeyi bırakın, bir şeyleri düzeltmiyorsunuz anca bir şeyleri mahvediyorsunuz…

Ben bir an evvel oradan kurtulmaya çalıştım, çünkü hiç biri laf dinleyecek durumda olan insanlar değiller… İnsanımız resmen; düşüncesiz, aceleci, bildiğini okuyor. 

Neyse istasyona geçiş yaptım, bir baktım tekerlekli sandalyemin sırt bölümü rayından çıkmış ön tarafa gelmiş beni öne itiyor. Şöyle bir geriye doğru bir ittim rayına oturdu, eğer bir problem çıkarmazsa iyi. 

13 Ekim 2017 Cuma

14. Yöresel günler etkinliğine giderken...

Dün akşam geceye doğru ilerlerken saat 22:30 civarı Zeytinburnu kültür merkezinin meydanında kurulmuş olan geleneksel hale getirilmiş 14. Yöresel günler etkinliğine gittim ve yarım saat boyunca orada zaman geçirdim.

Meydan’da 15 civarı stant vardı, on beşi de değişik illerden gelen ürünlerini tanıtıyordu… Bunun yanı sıra büyükçe bir ekranda iller ve meşhur olduğu ürünler yayınlanıyordu.

O etkinlikte daha çok zaman geçirmek isterdim, ama hava soğuktu ve ben ince giyinmiştim… Niyetim yarım saat kadar zaman geçirmek olduğu için üzerimi sıkı değildi, çünkü o bölge çok rüzgar alıyor ve durulmuyor.

Yöresel günler etkinliğinin yapıldığı meydana geçiş yaparken belediyenin zabıta ekibinde bulunan birkaç görevli arkadaş hemen trafiği kesti ve benim tekerlekli sandalyemle karşıya güvenle geçmemi sağladılar ve bende etkinlik alanına giriş yaptım.

O bölgedeki trafik ve yol düzeni, Kaymakamlık binası ve Kültür merkezi binası olmasına rağmen biraz karışık.

Çok yakında o bölgenin de adam gibi bir düzende işlemesi için yetkililere dilekçe vereceğim, çünkü o daracık bölgeye park eden araçlar, saçma sapan yol ayrımları ve birde yetersiz tabelalar yayanın da aklını karıştırıyor sürücünün de.

Hemen birkaç dakika öncesindeyse çok çok tehlikeli bir an yaşadım, daha doğrusu bir arkadaşım yaşadı…

Etkinlik alanına geçiş yapacağım sırada Zafer Barış adlı bir arkadaşım omzuma dokunup selam verdi, bende onu görünce tekerlekli sandalyemi kaldırıma biraz daha yanaştırıp onunla sohbete başladım.

Oradan buradan sohbete başlamıştık ki, bir araç hızla geri geri gelmeye başladı, ben aracı görüyorum ama arkadaşımın sırtı dönük göremiyor.

Baktım aracın yavaşlamaya veya durmaya niyeti yok, elimle işaret edip “araba” diye bağırmam ile arkadaşım aracın arka camına anında hızlıca öyle bir tokat attı ki neredeyse camı kıracaktı… Arkadaşım alkollüydü ama sarhoş değildi, o halde olup o kadar hızlı tepki vermesi beni çok şaşırttı.

Arkadaşımın cama vurmasıyla o araç anında durdu, eğer durmasa arkadaşıma vurup bir metre ötede duran başka araca onu sıkıştırır ayağını bacağını kırardı,  ömür boyu sakat kalmasına bile neden olabilirdi.

Arkadaşımla ben aracın sürücüsüne çıkışsak da belli ki umursamazın teki, söylendik bağırdık el kol kaldırdık ama hala umursamazlığı devam etti ve sonunda “pardon” dedi suçunu kabul etti çekti gitti.

İnsanımıza ne oldu böyle, nasıl böyle oldu, niçin bu kadar dikkatsiz umursamaz. 

NOT: Bu Geleneksel günler etkinliği her yıl biraz daha benliğini kaybediyor, her yıl biraz daha ziyaretçi sayısı düşüyor… Bunun başlıca nedeni gelenekçi değil çok fazla yenilikçi olunması. Sonuçta adı Geleneksel günler ve ortaya geleneksel bir şeyler konulması gerekli, katılımı sağlanan illerin örf adet gelenek gibi maneviyata daha çok önem vermesi gerekli. Bu etkinliğe katılan tüm iller maddiyatı düşünüyor maneviyatı değil, çünkü bu etkinlik için belediye katılımcılardan kira alıyor.

28 Eylül 2017 Perşembe

2017 kırtasiye yardımı Avrupa yakası ödeme takvimi...

Avcılar: 3- 4 Ekim 2017
Arnavutköy: 5 Ekim 2017
Bakırköy: 6 Ekim 2017
Bağcılar: 9-10- 11 Ekim 2017
Bahçelievler: 12- 13 Ekim 2017
Başakşehir: 16 Ekim 2017
Bayrampaşa: 17- 18 Ekim 2017
Beşiktaş- Beylikdüzü: 19 Ekim 2017
Beyoğlu: 20 Ekim 2017
B. Çekmece- Çatalca: 23- 24 Ekim 2017
Esenler: 25- 26 Ekim 2017
Eyüp: 27 Ekim 2017
Esenyurt: 30- 31 Ekim- 1 Kasım 2017
Gaziosmanpaşa: 2- 3 Kasım 2017
Fatih: 6-7- 8  Kasım 2017
Güngören: 9 Kasım 2017
Sarıyer- Silivri: 10 Kasım 2017
Kağıthane: 13- 14 Kasım 2017
Küçükçekmece: 15- 16 Kasım 2017
Şişli: 17 Kasım 2017
Sultangazi: 20- 21 Kasım 2017
Zeytinburnu: 22- 23- 24 Kasım 2017 



NOT: Bu 250-TL'lik kırtasiye yardımı için bir birim oluşturulmalı ve o birim bu desteğin hak sahibine ulaşması için elinden geleni yapmalı… İnsanların bu yardımı almak için Edirnekapı’ya kadar gitmesi, yol masrafı yapması, eziyet çekmesi engellenmeli ve adreslerine isme tanımlanmış banka çeki gönderilmeli.