Engelli hale gelişimin hikayesidir şu söz; bir gece yarısı yürüyerek bir acil servise gittim, doktora "sol tarafım uyuşuk, başım dönüyor" dedim, doktor bana "sen bir şeye üzülmüşün, senin bir şeyin yok" deyip, sedyeye yatırıp, koluma serum bağlayıp altı saat bekletti ve ben engelli oldum.
Türkiye’deki birçok
engellinin yaşamının şifresi bu kadar basitçe kısacık sözcüğe sığdırılabilir.
Beyin
ameliyatı sonrası kendime gelip hislerimin çalışır hale gelmesi üç ay sürdü. Görmüyor,
konuşamıyor, duymuyor, hissetmiyor, bilinçsizce yatağımda yatıyordum. Görmeye, konuşmaya,
duymaya ve hissetmeye başladıktan sonra, bilinçlenip bilgilenmek doğruyu bulmak
ve sağlığımı geri kazanmak için çok çalıştım çabaladım.
Ailemin
desteğiyle zorlukları aşmaya çalışıyordum, yaşamıma zorlukla devam ettiriyordum,
çünkü beynimdeki hasar çok ağırdı ve o ağır hasarı aşmak için çok çabalamam
gerekliydi. Her türlü çıkış yoluna başvurduk, her çareye sarıldık, aldatıldık
dolandırıldık ve sonunda ayakta durmaya ve yürümeye başladım. Bir taraftan
sağlığımdaki zorlukları aşmaya çalışıyordum, diğer taraftan bilgisayar ve
internette kendimi oyalamaya çalışıyordum. Bilinçli bilgili eğitimli biri olarak
kendimi yetiştirdim, bilgi olarak doğru yararlı faydalı ne varsa kendime hedef
seçip, o hedef yolunda ilerledim.
Diğer
yandan farkındaydım ki, kendimi bir şeylerle oyalamam gerekliydi, bu yüzden
kendimi bilgisayara, internete ve yaşamımı yazmaya verdim. Yaşadıklarımı yazacaktım
ki, yaşadıklarımı benden sonra yaşayacak olanlara örnek olmalıydı ve yaptığım
hataları yapmamalıydılar, bulduğum doğruların peşinden gitmeleri gerekliydi.
Kısacası tecrübelerim onlara yol göstermesi umuduyla yazıyordum.
2002
yılı Mart ayında Danimarka Kopenhag’dan altmışlı yaşları aşmış Zeynel
Kozanoğlu’yla tanıştım, daha sonra öğrendim ki, o benim dedemin çocukluk
arkadaşıymış. Soyadımı internette görmüş ve benimle iletişime geçmişti. Zeynel
amca, yaşamımı ve yaşadıklarımı öğrenince, bana “sen yaşamını yaz, ben onları
derleyip düzenleyip kitap haline getireyim” dedi, bende bu teklifini kabul
ettim. Bir yıl boyunca Zeynel amca Kopenhag’dan internetten mail attı sorusunu
sordu, bense İstanbul’dan 6 metrekare küçücük odamdan cevap yazdım. Yıl 2002
idi, bilgisayarım vardı, bilgisayarı idare edebilecek durumum da vardı, ama o
yıllarda internet kolay ulaşılabilinen bir teknoloji değildi ve ayrıca çok
pahalıydı.
Beyin
kanaması geçirmeden önceki yaşamımı yazdım, beyin kanaması geçirdiğim günleri
yazdım, hastanelerde yaşadığım zorlukları sorunları yazdım ve engelli hale
geldikten sonra yaşama sarılma umudumu yazdım, sağlığımı tekrardan geri getirme
çabalarımı yazdım ve karşılaştığım güçlükleri yazdım. Zeynel amca ile günde üç
dört defa yazıştığımız mailleştiğimiz bile olurdu, şimdiki gibi anında
mesajlaşma yapamıyorduk sadece mailleşiyorduk. Tutulmuş bir kayıt elimizde yok,
ama bir yıl boyunca üç dört bin civarı mail ile mektuplaşmamız olmuştur. Ben
yaşamımı yazıyor Zeynel amcaya gönderiyordum, o ise yazdıklarımı derleyip
düzenleyip kitaba konulacak hale getiriyordu, ama diğer yandan da Zeynel amca
Danimarka Kopenhag’dan doktorlarımı fizyoterapistlerimi araştırıp bulup, hakkımda
onlardan bilgi toplamış. Zeynel amca, geçmişte öğretmenlik, gazetecilik ve
Anadolu ajansı muhabirliği yapmış röportajları olan biri olarak çok tecrübeli
bir kişi.
Zeynel
Kozanoğlu’nun ziyareti beni çok sevindirmişti, internetten tanıştığım bir kişi
beni ziyarete gelmişti, 64 yaşındaydı ve yanında bana hediyede getirmişti. Hediyesi
ise; üzerinde avucunun içinden ışık çıkan iki adet el resmi olan ve üzerinde de
“Biraz Daha Işık” yazan bir kitaptı. Evet, o kitap benim yazdıklarımdan oluşmuş
olan kitaptı, üzerinde Abdullah Ünal yazıyordu, “görüşler, anılar, beklentiler”
yazıyordu. Kitabı bana uzattı ve “bu bizim kitabımız, oku bakalım, bakalım
beğenecek misin” dedi.
296
sayfalık bir kitaptı bu kitap, üzerinde “Abdullah Ünal” yazıyordu ve içerisin
benim yazdıklarım vardı, arka kapağında da resmim vardı. Kitabın geldiği gün, o
gece pek uyuduğumu söyleyemem. Uyumak kolay mı? Bir eser bırakmıştım bu dünyaya,
düşüncelerim fikirlerim hayallerim yazıya dökmüştüm sonra kitap olmuştu.
Kitabı
o gece baştan aşağı okudum, kitapta benim yazdıklarımın yanı sıra, Zeynel
amcanın yaşamı ve düşünceleri vardı, dünyadan engelliler konuk olmuştu,
Türkiye’den ise Zeynel amcanın röportaj yaptığı Aşık Veysel gibi engelliler
konuk olmuştu, birde engelli milletvekillerinden söz ediliyordu.
Kitap
bir baskı yaptı yani bin tane basıldı, iki yüz civarını ben sattım, iki yüz
civarı Danimarka’da satıldı, iki yüz üç yüz civarı da İzmir’de satıldı.
Dağıtımı ve satışı, düzgünce organize edilmediği için geniş bir çevreye
ulaştırılamadı ve “elimizde kaldı” denen tabir yaşandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder