19 Şubat 2013 Salı

Biraz Daha Işık adlı kitap nasıl çıktı?


Engelli hale gelişimin hikayesidir şu söz; bir gece yarısı yürüyerek bir acil servise gittim, doktora "sol tarafım uyuşuk, başım dönüyor" dedim, doktor bana "sen bir şeye üzülmüşün, senin bir şeyin yok" deyip, sedyeye yatırıp, koluma serum bağlayıp altı saat bekletti ve ben engelli oldum. 

Türkiye’deki birçok engellinin yaşamının şifresi bu kadar basitçe kısacık sözcüğe sığdırılabilir.

Beyin ameliyatı sonrası kendime gelip hislerimin çalışır hale gelmesi üç ay sürdü. Görmüyor, konuşamıyor, duymuyor, hissetmiyor, bilinçsizce yatağımda yatıyordum. Görmeye, konuşmaya, duymaya ve hissetmeye başladıktan sonra, bilinçlenip bilgilenmek doğruyu bulmak ve sağlığımı geri kazanmak için çok çalıştım çabaladım.

Ailemin desteğiyle zorlukları aşmaya çalışıyordum, yaşamıma zorlukla devam ettiriyordum, çünkü beynimdeki hasar çok ağırdı ve o ağır hasarı aşmak için çok çabalamam gerekliydi. Her türlü çıkış yoluna başvurduk, her çareye sarıldık, aldatıldık dolandırıldık ve sonunda ayakta durmaya ve yürümeye başladım. Bir taraftan sağlığımdaki zorlukları aşmaya çalışıyordum, diğer taraftan bilgisayar ve internette kendimi oyalamaya çalışıyordum. Bilinçli bilgili eğitimli biri olarak kendimi yetiştirdim, bilgi olarak doğru yararlı faydalı ne varsa kendime hedef seçip, o hedef yolunda ilerledim.

Diğer yandan farkındaydım ki, kendimi bir şeylerle oyalamam gerekliydi, bu yüzden kendimi bilgisayara, internete ve yaşamımı yazmaya verdim. Yaşadıklarımı yazacaktım ki, yaşadıklarımı benden sonra yaşayacak olanlara örnek olmalıydı ve yaptığım hataları yapmamalıydılar, bulduğum doğruların peşinden gitmeleri gerekliydi. Kısacası tecrübelerim onlara yol göstermesi umuduyla yazıyordum.

2002 yılı Mart ayında Danimarka Kopenhag’dan altmışlı yaşları aşmış Zeynel Kozanoğlu’yla tanıştım, daha sonra öğrendim ki, o benim dedemin çocukluk arkadaşıymış. Soyadımı internette görmüş ve benimle iletişime geçmişti. Zeynel amca, yaşamımı ve yaşadıklarımı öğrenince, bana “sen yaşamını yaz, ben onları derleyip düzenleyip kitap haline getireyim” dedi, bende bu teklifini kabul ettim. Bir yıl boyunca Zeynel amca Kopenhag’dan internetten mail attı sorusunu sordu, bense İstanbul’dan 6 metrekare küçücük odamdan cevap yazdım. Yıl 2002 idi, bilgisayarım vardı, bilgisayarı idare edebilecek durumum da vardı, ama o yıllarda internet kolay ulaşılabilinen bir teknoloji değildi ve ayrıca çok pahalıydı.  

Beyin kanaması geçirmeden önceki yaşamımı yazdım, beyin kanaması geçirdiğim günleri yazdım, hastanelerde yaşadığım zorlukları sorunları yazdım ve engelli hale geldikten sonra yaşama sarılma umudumu yazdım, sağlığımı tekrardan geri getirme çabalarımı yazdım ve karşılaştığım güçlükleri yazdım. Zeynel amca ile günde üç dört defa yazıştığımız mailleştiğimiz bile olurdu, şimdiki gibi anında mesajlaşma yapamıyorduk sadece mailleşiyorduk. Tutulmuş bir kayıt elimizde yok, ama bir yıl boyunca üç dört bin civarı mail ile mektuplaşmamız olmuştur. Ben yaşamımı yazıyor Zeynel amcaya gönderiyordum, o ise yazdıklarımı derleyip düzenleyip kitaba konulacak hale getiriyordu, ama diğer yandan da Zeynel amca Danimarka Kopenhag’dan doktorlarımı fizyoterapistlerimi araştırıp bulup, hakkımda onlardan bilgi toplamış. Zeynel amca, geçmişte öğretmenlik, gazetecilik ve Anadolu ajansı muhabirliği yapmış röportajları olan biri olarak çok tecrübeli bir kişi.

 Zeynel amca ile tanıştıktan tam bir yıl sonra Türkiye’ye İstanbul’a geldi ve kapımızın zilini çalıp odama girdi, o ana kadar Zeynel amcayı görmüş değildim, sadece internetten iki adet resmini gördüm, o kadar. Gençliği Türk aktör Tarık Akan’ın gençliğine benziyordu, şimdiki hali ise şu anki Clint Eastwood benziyordu.

Zeynel Kozanoğlu’nun ziyareti beni çok sevindirmişti, internetten tanıştığım bir kişi beni ziyarete gelmişti, 64 yaşındaydı ve yanında bana hediyede getirmişti. Hediyesi ise; üzerinde avucunun içinden ışık çıkan iki adet el resmi olan ve üzerinde de “Biraz Daha Işık” yazan bir kitaptı. Evet, o kitap benim yazdıklarımdan oluşmuş olan kitaptı, üzerinde Abdullah Ünal yazıyordu, “görüşler, anılar, beklentiler” yazıyordu. Kitabı bana uzattı ve “bu bizim kitabımız, oku bakalım, bakalım beğenecek misin” dedi.

296 sayfalık bir kitaptı bu kitap, üzerinde “Abdullah Ünal” yazıyordu ve içerisin benim yazdıklarım vardı, arka kapağında da resmim vardı. Kitabın geldiği gün, o gece pek uyuduğumu söyleyemem. Uyumak kolay mı? Bir eser bırakmıştım bu dünyaya, düşüncelerim fikirlerim hayallerim yazıya dökmüştüm sonra kitap olmuştu.

Kitabı o gece baştan aşağı okudum, kitapta benim yazdıklarımın yanı sıra, Zeynel amcanın yaşamı ve düşünceleri vardı, dünyadan engelliler konuk olmuştu, Türkiye’den ise Zeynel amcanın röportaj yaptığı Aşık Veysel gibi engelliler konuk olmuştu, birde engelli milletvekillerinden söz ediliyordu.

Kitap bir baskı yaptı yani bin tane basıldı, iki yüz civarını ben sattım, iki yüz civarı Danimarka’da satıldı, iki yüz üç yüz civarı da İzmir’de satıldı. Dağıtımı ve satışı, düzgünce organize edilmediği için geniş bir çevreye ulaştırılamadı ve “elimizde kaldı” denen tabir yaşandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder