Örtmüyor caddelerin sokakların üzerini, örtmüyor evlerin çatılarını tavanlarını, örtmüyor ağaçların dallarını yapraklarını. Çünkü İstanbul o kadar çok değişti ki artık doğa bile onu tanıyamıyor, “kim bu yabancı” diyor.
Artık eski İstanbul yok, trafiğindeki araçlar binlerce katına çıktı, her yeşil alanına beton binalar dikildi, insanları o kadar çoğaldı ki istihdam için fabrikalar alışveriş merkezleri yapıldı, havaya o kadar çok zararlı gaz salınıyor ki, doğa İstanbul’un burada olduğunu göremiyor.
Kutup ayısı neslinin tükenmesinden korkuluyor, ama asıl korkulması gereken insanoğlunun nesli, bu süratle gidersek doğayı mahvedersek, sağlımızı bozar, ömrümüzü beş on yıla düşürür, ölür gideriz.
Hani denilir ya; kaçınılmaz son Kıyamet...
Kıyameti kendimiz yaratacağız haberimiz yok. Yaradanın verdiği aklı kullanmadığımız sürece Kıyamet tabi ki kaçınılmaz son olacak.
4 nisan 1976 İstanbul doğumluyum, yaşamımı halen İstanbul'da sürdürmekteyim. Yirmi yaşında Anevrizma'dan dolayı beyin kanaması geçirdim, yarım saat içinde bir acil servis doktorunun karşısında olmama rağmen ilgisizlik nedeniyle yaşamımı tekerlekli sandalyede sürdürmekteyim. Zorlukların üzerine giderek çözüme ulaşan bir kişiyim ve sağlığını kaybetmiş engelli bireyler için farkındalık yaratmaya çalışan bir aktivistim. "Biz engelli değiliz biz engelleniyoruz"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder