Ben annem babam tarafından
dışarı çıkartılıp akülü tekerlekli sandalyeme oturtuldum. Yanıma nüfus
kağıdımın fotokopisini alıp, hemen yüz metre uzaklıkta bulunan Zeytinburnu
rehberlik araştırma merkezine gittim. Merkez bir engelli merkezi olduğu halde,
hem binasına giriş rampasının eğimi çok dik yani tekerlekli sandalyemle o
rampayı çıkmam inmem imkansız, hem de binada işlemler ikinci katında yapılıyor.
Bir engelli merkezindeki saçmalığa bak; rampası saçma sapan tekerlekli
sandalyeliye uygun değil, hem de binalarında üst kata çıkabilmek merdivenleri
aşabilmek için asansör yok.
Hakkın kanunda yazıyor “hakkın
bu” deniyor, ama hakkını almak istediğinde sana otuz takla attırıp önüne engel
koyuyorlar.
Hep derim ya; “bu ülke var
mı? Var ülkesi… İşliyor mu? Boş ver işlemesine gerek yok.”
Bu ülkede bürokrasi
Şeytanlıklarla dolu, ellerinde imkan olsa bile işgüzarlık yüzünden gereken yapılmıyor.
Bu ülke insanı engellilere, ya düşman içinde kin besliyor, ya da işini yapmıyor
işgüzar veyahut engellilere “Allah bu adamı bu hale getirdiyse bunu hak
etmiştir” diyor.
Devlet sana para veriyor,
imkan sunuyor, ama hala engelli yaşamını zorlaştırmak için elinden geleni
yapıyorsun. Engelliye içinde kin besliyorsun “Allah lanetlemiş” diyorsun veya
işgüzarsın işini yapmıyorsun “devletin malı deniz yemeyen keriz” diye
düşünüyorsun.
10 – 16 Mayıs ülkemizde
engelli haftası olarak kutlanıyor, ama gel gelelim herkes engelli önüne engel
koymak için elinden geleni yapıyor, özellikle devlet kurumları. Dün Zeyram
binası önünde tarama yaptırmak için bir çözüm yolu düşünürken babam, ikinci
katta bulunan işlem merkezinden durumum hakkında bilgi verdi. Ram’ın müdürü de babama
“eğer parmak izi vermezse olmaz, raporunu iptal ederim” demiş. Bende hemen
cevap verdim “tamam raporumu iptal etsin, beni rehabite etmesin, ama bende bu
durumu Milli eğitim bakanlığına bildirir, bir tekerlekli sandalyeliyi basitçe
yapmış olduğu bir rampadan çıkartmaya uğraştı ve merdivenlerden ikinci kata çıkmamı
istedi, bende “hayır” deyince de, beni raporumu iptal etmekle tehdit etti” derim.
Sonra da; ya o parmak izi okuma makinesi engellinin ayağına gelecek ya da ben o
merdivenleri çıkmam, bu durumu Milli eğitim bakanlığına şikayet ederim” dedim.
Benim bu son söylediğim
söz; tehdit değil yasal hak, hakkı almayı öğrendim istemeyi değil.
Ben bir engelliyim, bir engelli
olarak konuşuyorum, çünkü ben bu engelleri bizzat yaşayan kişiyim, kimsesi
benim için en iyisinin ne olacağını bilemez. O adamlar o kurumun başında benim
için var, bana en iyisinin ne olacağının düşünmek için var ve en iyisini yapmak
zorundalar. Eğer yapamıyorlarsa çekip giderler, bu kadar basit.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder