Bugün ilaçlarımı yazdırıp almak için ilk önce sağlık
ocağına daha sonrada eczaneye gittim, gittiğime pişman da oldum.
Sağlık
ocağının olduğu binaya ulaşamıyorum, çünkü kaldırımın rampası yok, kaldırıma
çıksam bile sağlık ocağı girişindeki rampa, dar ve dik.
Bırakın tekerlekli sandalyemin o rampadan geçmesini bir
bebek arabası bile o dar rampadan geçemez. Sağlık ocağı içerine giremediğim,
bina içine giren bir bayana nüfus kağıdımı ve istediğim ilaçların listesini
verdim ve “görevliye verir misiniz o ne yapacağını biliyor” dedim.
On beş yirmi dakikayı aşkın bir süre, sıcakta sokakta
bekledikten sonra sıkıldım ve içeri haber gönderip “engelli biri bekliyor neden
evraklarım gelmedi” diye sordurttum. İçeriden her zaman benimle muhatap olan
görevli geldi ve bana doktor değişti bu yüzden bilgileri kontrol ediyor” dedi.
İşleri güçleri iki dakika muayene edip bol bol ilaç
yazmak, ilaç depolarındaki ilaçları tüketmek… Kimsesi, beni sağlık ocaklarının
insanlara sağlık verdiğine inandıramaz.
Dışarıdan konuşmak kolay, sağlık ocağına işi düşmeyen
insanlar “dır dır” öter ve “sağlık ocakları çok faydalı iş yapıyor” derler.
Sorsam “sağlık ocağında kaç defa işin oldu” desem, gık çıkarmaz. Sağlık ocağı
doktorlarının işi gücü hastayı doktora sevk etmek, bolca antibiyotik yazmak. Birde benim gibi
hastalığı olan kişileri muayene etmeden kapı önünden ilaç yazmak.
Hem sağlık kurumu binası içine girmem engelleniyor, hem
kimlik numaram girilerek iki dakikada her türlü bilgime ulaşılıp yapılacak bir
iş için neredeyse yarım saattir sıcakta sokakta ortasında bekletiliyorum.
Kızdığım öfkelendiğim için bana haksızsın gözüyle bakılabilir ama bu bir
eziyetten başka bir şey değil.
Her mahalleye bir Sağlık ocağı kuruldu, her mahallede
olması gerekli zaten. Sanki bu kurumlar sağlık hizmetinden çok bazı sektörlerin
karnını doyurmak için varlar.
Sağlık ocakları; sağlık sektörü ve çalışanlarının, eczane
ve çalışanlarının, ilaç üreticileri ve çalışanlarının istihdamını sağlamak
karınlarını doyurmak için varlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder