Bugün öğleyin evden çıktığımda hava çok güzeldi, güneşli ve sıcaktı… İlk önce Marmaray ile Yenikapı istasyonuna oradan da metroyla Kocatepe istasyonuna Forum alışveriş merkezine geçtim. Forum alışveriş merkezinden Media markt teknoloji mağazasından bir adet cep telefonum için vantuzlu tripot aldım ve metro ile Marmaray Yenikapı istasyonuna geri döndüm.
Kafama esti ve oradan Sirkeci istasyonuna gittim, asansörle yeryüzüne çıkıp ara sokakları kullanarak eski Sirkeci tren garına beş on dakikada geçiş yaptım. Gar’a gitme nedenimse bugün orada Çikolata festivali düzenleniyor oluşuydu. Facebook sosyal ağ ile o kadar çok reklamı yapıldı ki, ama orada umduğum kadar gösterişli bir ortam yoktu. Giriş ücreti 39- TL olduğunu öğrenince ben içeriye girmekten vazgeçtiğim sırada, bir güvenlik görevlisi bana buyurun size ücretsiz” dedi, bende engelimle ilgili kartımı gösterip içeriye girdim.
Yaklaşık on beş yirmi metre uzunluğunda bir koridor Pazar yeri yaratılmış genişliğiyse yedi sekiz metre gibi. Bir ya da iki çikolata markası, iki üç kahve markası o kadar, toplamda altı yedi stant var veya yok. Tam bir hayal kırıklığı, zaten bana ücretli olsaydı o parayı verip içeri girmezdim, çünkü içeriye girmekten vazgeçenler kendi aralarında “o kadar para verilir mi? İçeride doğru dürüst bir şey yok” diyorlardı.
Yaklaşık yarım saatimi Sirkeci garının o muhteşem tarihi dokusuyla göz banyosu yaptıktan ve enfes kokunu içime çektikten sonra oradan ayrıldım. Gar’dan çıkınca eve geri dönmektense Coğaloğlu’nun yıllara meydan okuyan yokuşunu kullanarak yukarıya doğru çıkıp Nuruosmaniye camisi içinden geçip Kapalıçarşı’da çalışan kardeşimin yanına gittim. Ben dışarıya çıktığımda günlük güneşlik hava o bölgede kapanmaya başlamıştı, ben bu ani değişimi o bölgenin yüksek olmasına rakımına bağlasam da, havanın bu ani değişimi İstanbul’un genelinde böyleymiş. Ben yine de kardeşimin yanına kadar gittim, on beş yirmi dakika sonra baktım hava iyice kötüleşiyor hemen geri dönüşe geçiş yaptım. Nuruosmaniye camisinden geçiş yaptım İstanbul valiliğine doğru inişe geçtiğim sırada hava gürlemeye başladı ve arkasında dolu yağmaya başladı. Öyle böyle değil; dolu öyle bir yağıyor ki taneler yerde yuvarlanıyor, kafama “pat” “pat” düşüyor ve bunun yanında rüzgar fena. Birkaç dakika süren dolu yağışından sonra yağış yağmura döndü. Çaresi yok ıslanacağım, bende hiç duraksamadan Marmaray’ın Sirkeci istasyonuna kadar yaya kaldırımını ve araç yolunu kullanarak yavaş yavaş gittim. Marmaray Sirkeci istasyonuna girdiğimde sırılsıklam oldum resmen sucuk gibiydim. Neredeyse hastalığım boyunca böyle bir yağış altında ilk defa kalıp bu kadar çok ıslanmıştım. Marmaray ile Kazlıçeşme istasyonuna geldiğimde hava yine açıktı, güneş ara sıra çıkıyor sonra kapanıyordu. Sirkeci’de tam ıslanmamış olacağım ki, birde eve yüz metre kala sağanak bir yağmura daha yakalandım.
Evin bulunduğu sokağa girdim, apartmanın önüne kadar hızlıca gelip merdivenleri çıktım ve eve girip hemen üzerimi değiştirdim, rahatladım. Özlemiş olduğum yaşadığım bu tecrübeyle güzel bir gün geçirdiğime inanıyorum. Ben engelli hale gelmeden önce sağlığımda yağmur altında birçok defa ıslanmış bir kişiyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder