Bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli günlerinden birini daha yaşadı… Birkaç ay önce T.B.M.M. tarafından kabul edilen 18 maddelik Başkanlık sistemi bugün halk oylamasına sunuldu. Çok yüksek bir katılım oranıyla bu referandum yüzde elli bir “Evet” olarak halkın onayını aldı ve Anayasa değişikliği kabul edildi.
Birileri ile yolun ayrıldığı aşikar, yoksa Akp Mhp Bbp yüzde altmış civarı çıkması gerekirdi… Ya Mhp tabanı Bahçeli gibi düşünmüyor, ya da şu an terör örgütü ilan edilmiş olan F-tipi yapılanması oyunu Akp'den sakındı.
Ben normalde oy kullanmaya giden biri değilim, 2010 yılında yine bir referandumda oy hakkımı kullanmıştım, bugünde oy hakkımı kullandım. 2010 yılında yapılan referandumda da “Hayır” demiştim bugünde “Hayır” dedim, eğer yarın bir referandum yapılsın yarında “Hayır” derim.
Referandumda tercihimi neden “Hayır” olarak kullandığıma gelirsem; çünkü bu ülke neredeyse yüz yıl önce Atalarımız tarafından zar zor kurulmuş ve Cumhuriyetle yönetilmiş bir ülke, çünkü ben tek adam rejimine karşıyım, çünkü ben eğitimsiz bir toplumun bir kişinin ağzından çıkan her şeyi doğru kabul etmesine karşıyım, çünkü ben Başkan olacak kişinin iki dudağı arasından çıkacak yanlış bir sözle ülkenin tamamının görüşüymüş gibi algılanmasına karşıyım.
Öğleyin saat 12:00 civarı cüzdanımda bulunan nüfus kağıdımı ve davetiyem olan oy kağıdımı tekrardan kontrol ettikten sonra cüzdanıma koyup evden dışarı çıktım ve hemen oyumu kullanacağım Saniye Sezgin ilköğretim okulu binasına doğru yola çıktım. Yaklaşık bir kilometre boyunca sokakları aşarak vardığım okul binasında oyumu kullanacağım sandığın giriş katta olmasıyla daha da mutlu oldum.
Oraya kadar refakatçisiz giden ben, bina önünde oyunu kullanmış evine geri dönmekte olan birkaç yıl önce edinmiş olduğum arkadaşım Utku ile karşılaştım. O hemen tekrardan benimle içeri yöneldi ve tüm işlemleri beş dakika içinde halledip çıktık.
Binanın girişinde bulunan ve öylesine yapılmış olan kapının solunda olan rampayı Utku’nun gözetimi altında kendi başıma çıkarak bina içine girip sandığımın bulunduğu odaya hemencecik ulaştım. Evraklarımı Utku sandık görevlilerine teslim ettikten sonra tercihimi yapacağım “Evet” “Hayır” yazılı oy pusulamı ve Tercih mührünü alıp etrafı perde ile çevrili bölmeye gittik. Utku kağıdı masanın üzerine koydu, ben mührü kağıtta kahverengi renkte olan “Hayır” yazan tarafına bastım. Daha sonra Utku o kağıdı zarfın içine koyup beraber sandığın başına geçtik, ben oyumu kullandığıma dahil imzamı attım, Utku ise zarfı sandığa attı.
Ben bu işlemleri yapamaz mıydım? Tabi ki yapardım, ama zorlanırdım… O üç beş dakikayı on dakikaya kadar çıkartırdım.
Bilerek yanımda kimse olmadan oyumu kullanmaya gitmek istedim ve bunu da yaptım. Bana Utku’nun faydası işlemleri hızlandırmak oldu ve yönlendirmesi iyiydi, çünkü o bir sağlık çalışanı.
Birileri ile yolun ayrıldığı aşikar, yoksa Akp Mhp Bbp yüzde altmış civarı çıkması gerekirdi… Ya Mhp tabanı Bahçeli gibi düşünmüyor, ya da şu an terör örgütü ilan edilmiş olan F-tipi yapılanması oyunu Akp'den sakındı.
Ben normalde oy kullanmaya giden biri değilim, 2010 yılında yine bir referandumda oy hakkımı kullanmıştım, bugünde oy hakkımı kullandım. 2010 yılında yapılan referandumda da “Hayır” demiştim bugünde “Hayır” dedim, eğer yarın bir referandum yapılsın yarında “Hayır” derim.
Referandumda tercihimi neden “Hayır” olarak kullandığıma gelirsem; çünkü bu ülke neredeyse yüz yıl önce Atalarımız tarafından zar zor kurulmuş ve Cumhuriyetle yönetilmiş bir ülke, çünkü ben tek adam rejimine karşıyım, çünkü ben eğitimsiz bir toplumun bir kişinin ağzından çıkan her şeyi doğru kabul etmesine karşıyım, çünkü ben Başkan olacak kişinin iki dudağı arasından çıkacak yanlış bir sözle ülkenin tamamının görüşüymüş gibi algılanmasına karşıyım.
Öğleyin saat 12:00 civarı cüzdanımda bulunan nüfus kağıdımı ve davetiyem olan oy kağıdımı tekrardan kontrol ettikten sonra cüzdanıma koyup evden dışarı çıktım ve hemen oyumu kullanacağım Saniye Sezgin ilköğretim okulu binasına doğru yola çıktım. Yaklaşık bir kilometre boyunca sokakları aşarak vardığım okul binasında oyumu kullanacağım sandığın giriş katta olmasıyla daha da mutlu oldum.
Oraya kadar refakatçisiz giden ben, bina önünde oyunu kullanmış evine geri dönmekte olan birkaç yıl önce edinmiş olduğum arkadaşım Utku ile karşılaştım. O hemen tekrardan benimle içeri yöneldi ve tüm işlemleri beş dakika içinde halledip çıktık.
Binanın girişinde bulunan ve öylesine yapılmış olan kapının solunda olan rampayı Utku’nun gözetimi altında kendi başıma çıkarak bina içine girip sandığımın bulunduğu odaya hemencecik ulaştım. Evraklarımı Utku sandık görevlilerine teslim ettikten sonra tercihimi yapacağım “Evet” “Hayır” yazılı oy pusulamı ve Tercih mührünü alıp etrafı perde ile çevrili bölmeye gittik. Utku kağıdı masanın üzerine koydu, ben mührü kağıtta kahverengi renkte olan “Hayır” yazan tarafına bastım. Daha sonra Utku o kağıdı zarfın içine koyup beraber sandığın başına geçtik, ben oyumu kullandığıma dahil imzamı attım, Utku ise zarfı sandığa attı.
Ben bu işlemleri yapamaz mıydım? Tabi ki yapardım, ama zorlanırdım… O üç beş dakikayı on dakikaya kadar çıkartırdım.
Bilerek yanımda kimse olmadan oyumu kullanmaya gitmek istedim ve bunu da yaptım. Bana Utku’nun faydası işlemleri hızlandırmak oldu ve yönlendirmesi iyiydi, çünkü o bir sağlık çalışanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder