Bugün hava öyle bir sıcaktı ki yani “hava pir ısındı pir ısındı”… Bugün Çarşambaydı, ben yine kurumdaydım ve yine hem Duygu hocayla bir saat boyunca sol elim için Bireysel egzersiz çalışması yaptım, hem de Ömer hocayla bir saat Paralel barda yürüyüş yaptım, yatakta egzersiz yaptım.
Bu sıcaklık beni öyle bir etkiliyor ki, kurumdan eve
geldiğimde hiç halim kalmıyor, dinlenmek için yatıyorum ve hemen uyuyup kalıyorum.
Kuruma Çarşamba günleri gitmeye başladığım günden bu
yana, aynı seansta beraber eğitim aldığım bir amca var, Rıza amca. Bugün onunla
biraz sohbet ettim, Rıza amca 69 yaşında yaşlı bir amca olduğundan iki yıl önce
felç geçirip sol tarafı tutmaz olmuş.
Felç geçirdiğinde devletin hastanesine gittiğinde ona
tedavi başlangıcı için üç ay sonrasına gün vermişler. Rıza amca onları evinde oturarak
bekleyeceğine, üç ay sonra onu hastaneye tedavi için çağırdıklarında “size
gerek kalmadı, ben şu an yürüyorum” demiş. J
Eğer bende doğru düzgün düzenli seanslar almış olsaydım, çevremde
bana inanmış kişiler olsaydı, Rıza amca gibi bende kendini taşıyacak hale
gelebilirdim. Tabi ki farkındayım, durumum ağır olduğu için üç ayda değil de,
bir yılda iki yılda kendime gelebilirdim.
Birkaç hafta önce
Benim dünyam adlı bir film izledim, bu filmde hem görme hem de konuşma engelli
bir çocuğun, azimli bir öğretmen tarafından yaşama kazandırılması
anlatılıyordu. Bana göre; çok güzel bir Türk filmiydi, boş boş bakıp anlamak
istemeyene aşırı dramatik gelebilir. Görme ve konuşma engelli bu çocuğu hayata
bağlamak isteyen bu öğretmen, tüm zorluklara sorunlara engellere rağmen başarıyor
ve o engelli çocuğu eğitimli bilgili bilinçli duyarlı yaşamını kendi idare edebilen
bir kişi haline getiriyor.