İnsanlar beş gün izne çıktılar köye gelip mevlitlerini bayramlarını kutladılar, yemeklerini gezmelerini yapıp İstanbul’a Ankara’ya İzmir'e geri döndüler… Köyde kimse kalmadı neredeyse herkes evine döndü.
Biz ise geleli neredeyse yirmi gün oldu. Bu sefer ki gelişimde fazla sıkılmadım, çünkü yanımda hem bilgisayarım vardı, hem de akıllı cep telefonumun video çekme özelliği ile uğraşıp durdum.
Tekrar söylüyorum, isterlerse bin defa daha söylerim; bir tekerlekli sandalyeli olarak benim köy ortamında bir gün bile geçirmem işkence, sosyalleşeceğim alan yok, iki laf konuşacağım insan yok, keşfedeceğim yerler sınırlı, ilaç gibi egzersiz gibi tedavilerim aksıyor, kişisel bakımımı yapmam çok zor. Bizim köyümüzde telefon internet bile çekmiyor.
Akşam yemeği sonrası saat 23:00’e yaklaşırken balkonda oturmuş köyü seyrederken, daha iki üç gün önce köye gelmiş ve yarın İstanbul’a dönecek olan biri bana: "İstanbul'a gitmem lazım gelinim hamile ve bir sürü işim var" dedi ve sohbetin kapısını araladı.
O öyle deyince bende “ben geleli neredeyse yirmi gün oldu, sıkıldım, artık İstanbul’a gitmek istiyorum” dedim, o da bana "sen yaz aylarında köyde kalsana, ne işin var İstanbul'da, sıcakta kalabalıkta" dedi.
Benim yaşamım hakkında benim kararlarım hakkında yorum yapıyor. İnsanımızdaki can bendeki patlıcan... Sanki.
Kararlarına saygılı olmamı beklerler, ama benim kararlarıma saygılı olmazlar.
Son beş gün içinde bayram nedeniyle köye gelen herkes geri döndü, ama ben hala köydeyim. Yani, ne gereği var; günlerce haftalarca aylarca burada durmaya. Bu gidişle bu köyden daha da nefret edeceğim.
İşte insanların bana karşı duyarsızlıklarından biri de bu, onları aramama sebeplerimden biri de bu, onlardan uzaklaşma nedenlerimden biri bu.
İnsanımız sadece kendini düşünüyor ve benciller... İnsanımızda empati sıfırın da altında.
İnsanlar neden anlamıyor: "köy yaşamı bana uygun değil, istemiyorum... Ben bir tekerlekli sandalyeliyim ve bu köy bana uygun değil. Bitti.
Köyün insanının tavırları saçma, çünkü birçoğu burada körelmiş ve televizyonda saçmalık izleye izleye başkasının hayatıyla ilgilenir olmuşlar.
Sanki köyümüzdeki olanaklar yerinde bir ben yanlışım...
Köyün yerlisi bile artık köyden bıkmış durumda. Bizim köyümüze "köy" demeye bin şahit lazım çünkü. Köyün tarlasında hiç ekin yok, ağacında hiç meyve yok, bitkisinde hiç sebze yok, sokaklarında tezek yok çünkü köyümüzde hayvan yok hayvan.
Köylere veya köylüye destek yok artık... Her şey ithal her şey yapay her şey sanayileşti artık.
Bunun yanı sıra köyümüzün mimarisi tekerlekli sandalyem için uygun değil, sokağa çıkamıyorum… Yollar yamuk yumuk ve daracıklar, her an bir kaza yapabilirim... Tekerlekli sandalyem dağda taşta ilerlemez, köyün en güzel yerlerine girip çıkmaz... Köyümüzde sohbet edecek kimsenin olmaması sorun, sosyalleşecek bir yerin olmaması benim için sorun… Cep telefonum çekmiyor, internetimi kullanmak için bin takla atıyorum.
Korkarım ki; yakın zamanda bu köy ortamı zamanla beni de köreltip beni de duyarsız umursamaz düşüncesiz yapacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder