Gerekli olmadığı halde almış olduğum menümü onlar masama kadar getirir. Ben giderim boş bir masanın kenarına otururum, Kfc elemanlarından bir kişide işini bırakıp benim menü tepsimi masaya bırakır işine geri döner.
Ben masadan tepsiyi kucağıma alır, içeceğimi masaya koyarım pipeti açar içecek bardağına takarım, ketçapın mayonezin tuzun kağıtlarını açar tepsinin kenarına koyarım ve tavuk parçalarını yemeye başlarım. Tüm bu işleri kimseden yardım almadan yapmayı kendim uğraşarak yapmayı yeğlerim, zorlansam da sorunlar yaşasam da kimseden yardım almayı hiç düşünmedim.
Bilirim ki; ne kadar pratik yaparsam o kadar çok daha iyi hale gelir kas sistemim.
Sadece biraz hızlı hareket eder aceleci davranırım, çünkü yemeğim soğumaya başlar, soğuduğu zaman tadı tuzu lezzeti kalmaz.
Çoğunlukla taneli yiyecekler yerim, sulu yiyecek yemem veya çatal kaşıktan dökülebilecek yiyecekler yemem, yiyemem. Tekerlekli sandalyem masaya tam yanaşamıyor bende masaya eğilemiyorum, sulu yiyecekleri masaya veya üzerime dökmektense yememeyi yeğliyorum.
Ben her ne kadar dikkat etsem de bazen üzerime dökerim, bazen de yiyeceği buz gibi yaparım... Hızlı yiyorum soğumasınlar diye, kuru yiyecekler yiyorum dökmeyeyim diye.
Ben kendi kendime tabağımdaki yiyeceği yemeye çalışırken, çevredeki gözlerin bana anlık olsa da takıldığını hissederim, çevreme baktığımda da bana göz ucuyla baktıklarını görürüm.
Bakışların bana yönlenmesinin nedeni “bravo” demek için değil veya benimle gurur duymak için değil.
Bakıyorlar, çünkü acıyorlar, bakıyorlar çünkü bana yardım etmek istiyorlar, bakıyorlar çünkü kendi kendime işimi görürken zorlandığımı görmeleri onların içini acıtıyor veya onları üzülüyor.
Bakışları nasıl çözüyorsun derseniz; bir engelli organizasyonunda katılımcılar başka bakar, bir rehabilitasyon merkezindeki sağlıkçılar başka bakar, Kapalıçarşı’da Sultanahmet’te turistler bambaşka bakar.
Bilgili bilinçli duyarlı insanların olduğu yerlerde insanların bana bakışı farklı olur, basit eğitimsiz acı dolu bakışların yoğun olduğu bakış farklı olur.
Aslında acınacak veya yardımcı olunacak bir durumum yok, sadece kimseden yardım almadan kendi işini kendisi görmeye gayret eden bir kişiyim.
Kendimle gurur duyarım, çünkü sadece sağ tarafımla işimi görmeye çalıştığım için… Sadece sağ omzumu kolumu bileğimi elimi parmaklarımı kullanarak işimi hallederim, görgü kurallarına uymaya çalışarak yemeğimi afiyetle yer içeceğimi içerim.
Kendimle gurur duyarım, çünkü kendi işimi kendim görmekte ısrarcı olup yardım kabul etmediğim için ve sonunda o işi başardığım için.
Çevrem hiçbir zaman beni ilgilendirmez… Beni kendimden başka hiçbir şey ilgilendirmez.
Olivium alışveriş merkezinde; Özsüt kafede, Hd restoranda, Köfte piyaz restoranda veya Kfc’de bir şeyler yerken içerken, bakışlar beni tabi ki rahatsız eder, ama ben hiçbir zaman kimseye kulak asmam.
Özellikle bana bakıp bakıp ben onlara bakınca gözlerini kaçırmaları çok garip… Ya adam gibi bak, ya da hiç bakma.
Benimle empati yapıp yaşadığım zorluğu sorunu yaşamayı denemelerini isterim... Bir tekerlekli sandalyede oturup sadece sağ kollarını sağ ellerini kullanarak yaşamayı, yemek yemeyi içecek içmeyi denemelerini isterim.
Vücudumdaki kasılmayı hissetmeleri içinde, tek yapmaları gereken sol kollarını omuzlarından bellerine kıvırarak bantlamaları yeterli olacaktır. Kolları bellerine bantlıyken; yürümeyi koşmayı, oturup kalkmayı, yemek yemeyi içecek içmeyi, el yüz yıkamayı banyo yapmayı, bilgisayar kullanmayı bir denesinler isterim.
Bacaklarıma ve tekerlekli sandalyeme baktıklarında, ben bazen aniden sağ bacağımı dizimi ileriye uzatır geri çekerim.
Gerildiğinden veya kasıldığından değil, sadece onların dikkatini dağıtmak için yaparım ve onları şaşırtırım. Ayağım bacağım oynayınca, şaşırıp tekrardan suratımı bakarlar, bende gülümserim.
Bizlerinde normal bir insan olduğunu kabullenmesi için, bu toplumun birkaç kırk fırın ekmek yemesi lazım…
Akülü tekerlekli sandalyem gelmeden öncede işimi kendim görürdüm, akülü tekerlekli sandalyem geldikten sonrada işimi hep kendim gördüm. Önceden de şimdi de hiç taşkınlık yapmadım, huysuzluk huzursuzluk çıkarmadım, laubali davranmadım, kimseyi garipsemedim. Ama hep dikkat çeken, izlenilen veya garipsenen ben oldum. Görgü kurallarına hep uydum, hiç bir zaman ters bir hareketim olmadı, hiçbir zaman kırıcı olmadım, hep yapıcı oldum.
Olivium alışveriş merkezine neredeyse on yıldır giderim, kimseyle ters düşmedim, kimseyle takışmadım, kimse arkamdan “Abdullah şunu yaptı”, “Abdullah bunu yaptı” diyemez.
Ben ne kadar yapıcı olmaya çalışmışsam da, çevre bana hep ön yargılı olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder