4 nisan 1976 İstanbul doğumluyum, yaşamımı halen İstanbul'da sürdürmekteyim. Yirmi yaşında Anevrizma'dan dolayı beyin kanaması geçirdim, yarım saat içinde bir acil servis doktorunun karşısında olmama rağmen ilgisizlik nedeniyle yaşamımı tekerlekli sandalyede sürdürmekteyim. Zorlukların üzerine giderek çözüme ulaşan bir kişiyim ve sağlığını kaybetmiş engelli bireyler için farkındalık yaratmaya çalışan bir aktivistim. "Biz engelli değiliz biz engelleniyoruz"
Benim de çok şikayetçi olduğum bir konudur haber kanallarında haber seyrederken birden bire Cumhurbaşkanının programına canlı yayınına geçmesi. Haber ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir yerde boy gösterdiğinde tüm haber kanalları bir anda canlı yayına geçiyor, o an ki haber veya konuk ne olursa olsun bir anda yayının değiştirilmesi çok ayıp. “Bu canlı yayınlar verilmesin diyen” yok, ama tüm haber kanallarının aynı anda aynı şeyi vermesi etik değil. İnsanların beynini işgal ediyorlar, insanların hakkına tecavüz ediyorlar. Hem programcının hem konunun hem konuğun hem de izleyiciyi bunaltıyorlar. Bu bazen on dakika bazen yirmi bazen yarım saat bir saat sürüyor… Bu konu hakkında bende çok şikayetçiyim, herhangi bir belgesel seyrediyorum veya bir haber seyrediyorum, anında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canlı yayına geçiliyor. Bazen sorgusuz sualsiz, bu konunun tek suçlusu ise kanal sahipleri, çünkü canlı yayına geçmezlerse başlarına gelen gelene oluyor. Kanallarının reklam almaması, RTÜK kurallarının uygulanması, programlara konuk alamama vs. vs. gibi birçok şanssızlık başlarına gelebiliyor. Ülkemizde yazılı ve görsel medya özgür değil, baskı altında… “Ben özgürüm” diyen bile baskı altında, tehditler alıyor. Reklam alamıyor, maddi sorunlar yaşıyor. Dün akşam Haber Global kanalında Neden programında, Senem Toluay Ilgaz moderötörlüğünde birkaç yıl önce Cumhurbaşkanı adayı olmuş eski CHP milletvekili Muharrem İnce’ye çok büyük bir ayıp yapıldı, o da bu ayıbın altında kalmayıp “yumdu gözünü açtı ağzını” ve programı terk etti. Muharrem İnce bu ayıba “dur” dedi ve çok büyük bir tepki gösterdi, çünkü konuk olduğu bu programda üç defa Cumhurbaşkanının programına bağlanıldı. Kimse demesin “bugün özel bir gün” diye, çünkü bu her zaman yapılan bir ayıp. Utanmazlık. Eğer kanal sahipleri veya müdürleri baskı altındaysalar veya tehdit ediliyorlarsa bunu dile getirecekler ki, insan oldukları ortaya çıksın. NOT: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın programlarında sadece yandaş haber kanalları canlı yayın yapmıyor, çünkü onların izleyicisi cepte.
52 gün sonra bugün 13:30 ile 15:00 arası dışarı çıktım... En son 21 Mart günü dışarı çıkıp bazı işlerimi görmüştüm. Bugün yaklaşık iki kilometre boyunca sokaklarda gezindim. Hava çok sıcaktı ve güneş ışığı çoktu. Yaş kısıtlaması içinde olan biri değilim, ama 65 yaş üzeri annemle babamla yaşadığım için 52 gün boyunca kendimi evde izole ettikten sonra bugün bir buçuk saat dışarı çıktım. Çünkü bir kaç gün önce annem babam dışarı çıktı, bugünden itibaren yine izole olmaya devam edeceğiz. Saat 13:30 gibi sokağımızın yukarı tarafından yola çıktım ve gezinmeye başladım, ilk önce Olivium alışveriş merkezi önünden geçip Zeytinburnu spor kulübünün eskiden kullandığı stadın önünden geçip Stat park Erey çay bahçesinde beş on dakika kadar vakit geçirdim. Daha sonraysa ortanca kardeşimin ve teyzemin çocuklarının oturduğu sokağa gidip onları görüp eve geri döndüm. Dışarıda sadece bir trafik lambasının düğmesine eldiven olan sağ elimin dış tarafıyla bastığım halde eve girince hemen üzerimi değiştirip ellerimi yüzümü bol su sabunla yıkadım. Stat park Erey çay bahçesi bir nebze serindi, ama araç ve insan kalabalığı olmadığı için kaldırım ve yollar çok kötüydü, güneşin ısısını ve ışığını iki kat olarak yansıtıyordular. Dışarı çıkmışken eczaneye de uğrayıp Sağlık bakanlığı tarafından bir ay önce adıma tanımlanmış beş adet maskemi, kimlik numaramı ve mesaj olarak gelen kodumu vererek aldım. Evden çıkarken maske ve eldiven taktım, hem eldiven hem maske beni çok rahatsız etti. İşi gücü olmayan keyfi olarak dışarı çıkanlar o maskeyi ve eldiveni nasıl takıyor bilmiyorum, “Allah hepsine akıl fikir versin". Dışarının durumu çok kötü, neredeyse tüm işletmeler kapalı, ama eczaneler bakkal manav lokanta gibi yerler açık, açık ama müşterileri yok. Olivium alışveriş merkezi sınırlı olarak açık, ama içerisindeki dükkânların hemen hepsi kapalı. Park ve bahçeler ise kapalı ama insanlar kuralları hiçe sayıp park ve bahçelerde geziyor, banklarda çimenlerde oturuyorlar yatıyorlar. Yaşlılar yan yana sohbet ediyor, sevgililer kucak kucağa sarmaş dolaşlar, bence “bu virüs dünyada yok olur, ama ülkemizin canını yıllarca yakar". Garip değil mi? Ülkede kapalı mekan AVM'ler açık, açık hava olan park bahçe ve kafeteryalar, çay bahçeleri veya deniz kenarları kapalı.
Bugün dışarı çıkmayalı tam 45 gün oldu… 45 gündür dışarıyı odamın penceresinden görüyorum, kokluyorum, duyuyorum. Dışarıya en son 21 Mart günü birkaç saatliğine çıkmıştım, o günde yüzümde maske elimde cerrahi eldiven vardı. Dün akşam saatlerinde açıklanan bazı kararlar arasında Korona virüsü salgını nedeniyle alınan sıkı tedbirlerin yavaş yavaş yumuşatıldığı görüldü. Önümüzdeki hafta itibariyle Alışveriş merkezleri gibi, berberler kuaförler gibi yerlerin açılmasına karar verildiği, 65 yaş ve üzeri 20 yaş ve altı vatandaşların sokağa çıkmasına kademeli olarak tedbirler alınarak izinler verilmeye başlanacağı ve 7 Büyükşehir karantinanın kaldırıldığı açıklandı. Ben bir tekerlekli sandalyeliyim, güneşe, egzersize, sosyal yaşama ihtiyacım var. Annemle babam 65 yaş üzeriler, bolca yürümeye sosyalleşmeye ve güneşin ışığına ısısına onlarında ihtiyaçları var. Annemle babam güneş görmemelerinin yanı sıra 45 gündür yürüyüş yapmıyorlar, ayak bilekleri, dizleri, kemikleri, kas ve eklemleri çok kötü durumda. Üçümüz de kötü durumdayız, üçümüzün de psikolojisi çok kötü bozuldu. Sadece biz değiliz tabi ki, Türkiye'de binlerce on binlerce yüz binlerce aile bu durumda ve kimsesi bize acımıyor bizi düşünmüyor. Benim gibi tekerlekli sandalyeliler, Down sendromlular, Spastikler için gerekli özel eğitim merkezleri Milli Eğitim Bakanlığı kararıyla yaklaşık kırk gündür kapalı. Birkaç gün önce Sağlık bakanı dalga geçer gibi "bu süreç devam ediyor, bittiğinde telafiler verilecek" dedi. Sağlık bakanı olmuş, ama bilmiyor veya umursamıyor, bizlerde birkaç haftalık bir gerileme olduğun da, aylarca yıllarca uğraşılması gerekiyor ki aynı noktaya geri dönebilelim. Cumhurbaşkanı da, Sağlık bakanı da, Bilim kurulu da farkında değil, Corona virüsü sürecinin ilk günlerinde aldıkları tüm artıların hepsi şu an eksi oldu. Bu salgın süreci bitmeyecek veyahut bizler o günleri göremeyeceğiz, çünkü insanımız o kadar çok keyfi geziyor ki, kendilerinde virüs varsa oradan oraya taşıyıp duruyorlar. Olansa hapis olan bizlere oluyor. Bu durumu; Cumhurbaşkanı, İçişleri bakanı, Sağlık bakanı ve Bilim kurulu bizler gibi seyrediyor. Bir sinema salonundaymış gibi dikmişler gözlerini perdeye bakıyorlar. Kimsesi de demiyor “şu gezentileri eve sokalım” diye. Bu ülkenin tamamında bir ay sokağa çıkma yasağı olmadığı sürece, bu salgından en büyük zararı ülkemiz görecek. Polisi bekçisi bile, doktoru hemşiresi bile, şoförü medyası bile virüs saçıyor, düzgün tedbir almıyorlar. Durumun ne kadar vahim olduğunun bile farkında değiller. Bilim insanları bu virüsün Çin, Wuhan'dan çıkıp dünyanın başına bela olacağını nasıl ön göremedilerse, uygulanması gereken tedbirlerden birinin de: insanları olduğu yerde rehabilite etmek olduğu ve temasın katiyen olmaması gerektiği bilemezler.