27 Ağustos 2017 Pazar

Çankırı devlet hastanesine gidip geldim...

Bu sıralar sağlık sorunlarım iyice arttı… Dün gece saat 23:00’de annemle beraber balkonda çay içerken birden karın bölgeme çok şiddetli bir ağrı geldi. Bu öyle bir ağrıydı ki, ne nefes alabildim ne de konuşabildim.

Resmen son anlarımdı sanki… “Tamam, kalp krizinden gittim” dedim.

Annem beni hemen evin içine aldı odama götürüp pencereyi açtı… Ama hala nefes alamıyorum, aldığım nefes ise göğse gitmeden kesiliyor ve göğüs bölgemde ağrı yapıyordu.

Bir ara elimi karnım ile göğüs kafesimin ortasına koyduğumda kıkırdak gibi kemik kadar sert olduğunu fark ettim. Göğüs bölgemdeki bu sertlik aklıma “göğüs kafesimde bir problem mi var  acaba” dedirtti. 

Müdahale edecek en yakın hastane Çankırı’da ve bizi oraya ulaştıracak imkan sınırlı... Çankırı Ilgaz Kıyısin köyündeyiz, evde anne babamla yalnızız ve en yakın hastane kırk elli kilometre mesafede.

Hemen on metre mesafede bahçede otomobilimiz var, var ama onu kullanacak kimse yok...

Annem hemen köyde yaşamını sürdüren Arif dayıyı aradı ve benim için “acil hastaneye gitmemin gerektiğini” söyledi. Yaklaşık beş dakika içinde Arif dayı aracıyla birlikte evimizin önündeydi, bizde hemen üzerimize bir şeyler alıp aracın yanına gittik ve aceleyle bindik.

Yaklaşık yirmi dakikadır süren nefes darlığım ise bu sırada biraz hafifledi... Nefes almalarım biraz düzeldi ve kendime gelmeye başladım. 

Sanırım hareket etmem ve açık havaya çıkmam beni rahatlattı.

Bu sıradaysa Arif dayı köyden çıkıp Kastamonu’dan Çankırı’ya giden anayola çıktı… Arif dayı sağlam şofördür, hem aracına hem de kendine güveni sağlamdır.

Arif dayı bir ara bana “Abdullah telaşlanma sanırım bu nefes darlığı çok yüksekte olmamızdan dolayı oluyor” dedi...

Rakım yüksekliği nedeniyle ve ellenmemiş doğası nedeniyle köyümüzde oksijen oranı normalden yüksek.

Dayının dediği gibi; rakım 1300 civarı ve bu bölgenin doğası bozulmamış olduğundan bir oksijen çarpması oluyor, olabiliyor… Ne de olsa bizim şehir yaşamında havanın kirliliğine alışan vücudumuz var.

Buraya gelince vücut nereden geldiğini şaşıra biliyor ve saçmalamaya başlıyor... 

Arif dayı yol üzerindeki çalışmalardan dolayı bazen yavaşlamış olsa da otuz kilometrelik bu mesafeyi yarım saat civarı bir vakitt aldı… Saat 23:15 civarı köyden çıktık 23:45’de Çankırı devlet hastanesindeydik.

Nefesi doğru alamamaktan Akciğer'ime zarar verebileceğimi düşünmeye başladım, yeterli nefesi alamadığımdan kalbimin kan pompalamayacağını düşündüm.

Akciğerimin sönebileceğini bile düşündüm, beynime ve diğer organlara hava ve kan basıncı gitmeyeceğini düşündüm.

Herhangi bir şekilde bu ön görülerim gerçekleşir endişesi ile yanımdakilere özellikle anneme yaşadıklarımı ayrıntılı olarak anlatmaya başladım ki, hastaneye gittiğimizde kendimi kaybetmiş olursam gerekli bilgiyi o verir diye düşündüm. 

İşte ben tam bunu anlatmak istiyordum; ben sağlığı bozuk bir tekerlekli sandalyeliyim, herhangi bir acil durumda en yakın sağlık kurumu çok uzak, ulaşım imkanlarım sınırlı.

Çankırı devlet hastanesi bahçesine girince doğruca Acil servis kapısına doğru yöneldik, yöneldik ama hem karanlık nedeniyle hem de tabela yetersizliği nedeniyle biraz bocalasak da hemen bir iki dakika içinde Acil servisin kapısından girip yardım almaya başladık.

Acil servisin doktoru şikayetlerimi dinledi ve hemen yapılacakları söyledi, tedavi işlemlerini başlattı.

İlk önce bir hemşire sol kolumdan iki tüp kan alıp tahlil için laboratuvara bırakmamızı istendi, sonra da beni müşahede odasında alıp bir yatakta kalp ritmime bakıldı.

Kan tahlili ve kalp düzenimin kontrolü derken bir saat boyunca müşahede odasında bir yatakta dinlendim.

Ne kan tahlili sonuçlarımdan ne de kalbimde bir sorun çıkmadı… Sadece Karaciğer ve Pankreas değerlerim biraz yüksek ortaya çıktı. 

Bir saat süren bu işlemler sonucunda bir problem olmadığı anlaşılınca acil servis doktoru tarafından sabahleyin Dahiliye uzmanına görünmem konusunda uyarıldım ve tekrardan köye doğru dönüş yapmak için hastaneden taburcu oldum.

Gece saat 02:00 civarı köydeki evimize girip doğruca yatağa yattım ve hemen uykuya daldım. Sabah ise saat 06:00 civarı uyandım ve hemen kendime geldim, çünkü saat 08:30 civar1ı tekrardan Çankırı’da Çankırı devlet hastanesinde olmam gerekliydi.


Geceden teyzemin oğlu Salim ile konuştuk çünkü bizi o hastaneye götürecekti... Saat 08:00 civarı Salim 30 kilometre mesafede olan köylerinden bizim yanımıza geldi ve biz yola çıktık.

Yanıma sadece nüfus kağıdını aldım, sadece onun lazım olabileceğini düşündüm.

Aslında yanıma almam gereken bir belgem daha olmalıymış, o da engelli olduğumu belirten bir şey. Eğer aklıma gelmiş olsaydı, Başbakanlık engelli kartımı da yanıma alırdım, çünkü bu türden sağlık kuruluşlarında engelli olduğuma dahil ve engel seviyemin kaç olduğuna dahil bir belge şart.

Neyse! Çankırı devlet hastanesinde bu sefer Poliklinikler yazan binaya giriş yaptık… Dahiliye bölümüne gidip nüfus kağıdımla Dahiliye doktoru Eren beye randevu aldık ve beklemeye başladık.

Saat 09:00’da muayeneler başladı ve ilk önce 65 yaş üstü hastalar alınmaya başladı, eğer kartım yanımda olsaydı veya muayene konusunda bir acelem olsaydı öncelik isterdim.

Acil bir sıkıntım olmadığı için beklemeyi tercih ettim ve herhangi bir öncelik istemedim.

Yaklaşık yarım saat içinde de sıra bana geldi, odadan içeri girip Eren beye selam verdikten sonra ilk önce “Anevrizma’dan dolayı sol tarafı felç olmuş bir tekerlekli sandalyeliyim” dedim. Daha sonraysa hemen dün gece yaşadıklarımı ve Acil servise geldiğimi anlattım ve onu teşhis koymasını bekledim.

Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Çankırı devlet hastanesinde de elle veya tecrübeyle muayene yok, hemen ilk önce kan tahlili ve Karaciğer için Ultrason çekimi istedi.

Ben ilk önce kan tahlili için kan verdikten sonra, Ultrason çekimi içinde sıra numarası alıp beklemeye başladım.

Bu her iki işlem için teyzemin oğlu Salim koşturdu ve nüfus kağıdımla tüm işlemleri hemen hallediverdi... Hem kan tahlili için hem de Ultrason için bekleyen çok kişi vardı, sadece kan vermek için yarım saate yakın bekledim.

Ultrason için bolca su içmem gerektiği için bahçeye çıktık ve bir gölgede yaklaşık bir litre su içtim ve biraz bekledikten sonra saat 11:30’daki randevum için saat 11:00’de Ultrason odası önüne gittim.

O, Ultrason odası önü de kalabalıktı, saatin 11:30 olmasını beklerken ben iyice sıkıştım. Neredeyse idrarımı tutamayacak hale geldim. Yine de 11:30’a kadar dayandım ve saat 11:30’da muayene girip iki dakika içinde çekimi yaptırıp muayene odasından dışarı çıktım.

Ultrasonu yapan uzman; Karaciğerde hiçbir sorun yok, ama Safra kesende 5.5 mm. taş olduğunu belirtti.

Bir alt kata kan tahlili sonucu için geçiş yaptığımızda kan tahlilinin sonucunu öğleden sonra alabileceğimizi öğrendik.

Bu da “yaklaşık iki saat daha buradayız” demek oluyordu...

Tekrardan bahçeye çıktık ve hem karnımızı doyurup bir şeyler içtik hem de İstanbul’dan arayıp soranlarla konuştuk.

Tam iki saat sonra saat 13:30 civarı Heleşükür sabahleyin bana bakan Eren beyin karşısındaydık. Hem Ultrason filmimi hem kan sonuçlarıma bir göz attı ve sonrasında Karaciğer’inizde bir sorun yokmuş sadece Safra kesesinde 5.5 mm. taş varmış” dedi.

Eren bey; bu taş ile ilgili olarak Genel cerrahi bölümüne muayene olmam gerektiğini, düzgün kararın onun tarafından verilebileceğini söylendi.

Yani, İstanbul’a geri dönüş yaptığımda dün geceki gibi bir problem yaşamamak için, bu sorunun üzerine düşmem ve çok iyi bir muayene olmam gerekli. 
Köye geldiğimden bu yana balkonda oturuyorum, eğer evde durmayıp köyün içinde dolaşsaydım vücudum bolca sarsıntı yaşayacaktı ve “Safra kesesindeki o taş yerinden oynattım da ağrı yapmasına sebep oldum” diyecektim, ama köye geldim geleli ev içinden balkona balkondan eve. 

Hastaneden köye döndüğümüz sırada ortanca kardeşim telefon edip "ne yaptınız?" Dedi. Bende "bir sorun yok, sadece Safra kesesinde 5.5 mm civarı olan bir taş varmış" dedim... O da bana: “geçmiş olsun ağabey, köyde günlerdir evden çıkmıyor muşsun bu bahaneyle çıkmış oldun” dedi. 


Kimsesi hiç düşünemiyor mu? Acaba...

Ben tekerlekli sandalyemle köy içinde gezerken başıma bir kaza gelse, ne olacak? Bana kim yardım edecek?

Tekerlekli sandalyemin tekerlekleri patlayabilir, bir çukura düşebilirim, mıcıra çamura batabilirim veyahut tekerlekli sandalyeyi devirebilirim.

Zaten annem babam iyice yaşlandı ve bunun yanı sıra köyde de fazla insan yok, birde başıma bir şey gelirse ne olacak? Bana kim yardım edecek?

Balkondan çevreyi gözetlerken; bazen bazı sokaklarda saatlerce insan görmüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder