Dün evden çıkınca her zamanki gibi
sokağımızın köşesinde okulların bulunduğu bölgede eczane önünde kaldırımda
yerimi aldım. Hava tekrardan soğumuş olsa da o kaldırımda on dakika geçirmeden
edemiyorum, çünkü öğrencilerin beni tekerlekli sandalye üzerinde oturur halde
görerek farkındalıklarının artacağını, bilinçleneceklerini ve engellilere karşı
daha duyarlı olacaklarını düşünüyorum.
Dünkü o on dakikam içinde canımı sıkan
üzüldüğüm bir olayla karşılaştım. Tekerlekli sandalyemle kaldırımın bir
köşesinde durmuş etrafa bakınırken hemen yarım metre bir metre yakınımda olan biri
16- 17 diğeri 12- 13 yaşlarında iki Suriyeli çocuk konuşuyordu. Çocuklardan küçük
olanı hemen yakında bulunan okulda öğrenci, büyük olan diğeriyse buralarda
dolaşan ufak tefek işler yapıp para kazanan sessiz sakin ürkek bir çocuk.
Okulda okuyan çocuk, bizimkine Türkçe
kelimeler öğretiyor “nerelisin?” derlerse “Aslen Hataylıyım” dersin “nerede
yaşıyorsun?” derlerse “İstanbulluyum burada yaşıyorum” gibi.
Bir yandan çevreye bakıyorum diğer
taraftan kulağım bu ikisinde.
Bu ikisi ayaküstü dilimizi öğrenmek için
pratik yaparken dikkatimi çeken ve garipsediğim bir şey oldu, ama o iki
Suriyeli çocuk yaşananlara sessiz kalmayı ve boyun eğmeyi uygun gördü.
Sanırım kanıksamışlar, “Alın yazımız, Kaderimiz”
demişler.
Vicdanı baskın insanlar için “Suriyelileri
ülkeye alalım” veya “o çocuklara çok acıyorum” demek çok kolay… Onları ülkeye
almak sorun değil, asıl sorun onların barınma ihtiyaçlarını çözmek, doğru
dürüst eğitimlerini vermek, sağlık
hizmetlerini düzgünce vererek hastalıkları kontrol altında tutmak veya onlara iş
istihdamı yaratmak.
Neyse… Bizimkilere geleyim.
Suriyeli çocuklar pratiğe devam ederken
yanlarından okuldan çıkıp evine giden bizim çocuklarımız var; bu iki çocuğa el
hareketi yapıyorlar, ayak hareketi yapıyorlar, vuruyor veya vuracak gibi
yapıyorlar, tekmeliyor veya tekme atacak gibi yapıyorlar. Suriyeli çocuklara
edilen küfrün haddi hesabı belli değil, aşağılayan sözlerin biri bitiyor biri
başlıyor.
Duyduklarımsa; şişko, sivilceli, pis
köpekler, para verin piçler, hastalıklı köpekler, ağzınıza sıçayım, şerefsizler,
orospu çocukları, ananızı avradınızı bacınızı s... gibi ortalık küfür kıyamet
aşağılayıcı söz.
O Suriyeli iki çocuğa bunları yapanlarsa
daha dokuz on yaşında olan bizim çocuklarımız; örf adetlerimizle büyüttüğümüz
çocuklarımız, öpüp kokladığımız “akıllı”, “gıkı çıkmaz”, “vicdanlı”, “duyarlı”,
“hoşgörülü” dediğimiz çocuklarımız, üzerine toz kondurmadığımız yaramazlık
yapmayan küfretmeyen çocuklarımız. Fenerbahçeli Galatasaraylı Beşiktaşlı
Trabzonsporlu, İstiklal marşında saygı duruşu yapan bağırarak marş söyleyen
çocuklarımız, kışın okula yazın kuran kursuna gönderdiğimiz çocuklarımız.
Hayır, hiç de öyle değil…
Kin nefret öfke aşıladığımız
çocuklarımız, saçma sapan şiddet içerikli çizgi filmler veya diziler
seyrettirdiğimiz çocuklarımız, “amcana pipini göster” “dayına küfret” dediğimiz
çocuklarımız, yanına oturup iki dakika
bile ilgilenmediğimiz çocuklarımız, televizyon seyrederken veyahut misafir
geldiğinde rahatsız olmamak için sokağa çıkarttığımız diğer odaya gönderdiğimiz
çocuklarımız.
Akşam eve geldiğimde bu kötü durumu
annemle paylaştığımda, annem bana “anne babaları da o Suriyeli çocuklardan
memnun değil, sevilmiyorlar, onları isteyen yok” dedi.
Ta baştan beri düşüncemdir, birçok defa
çeşitli mecralarda yazdım da; bu Suriyeli sığınmacıları ülkeye alıp “geç
istediğin yerde yaşa” demek ve onlara “misafirimizsiniz” demek hata. Madem
misafirler, onları ülkeye almadan önce devasa bir kamp yapıp ve onları o
bölgede tutarsın.
Şu an ülkede kaç Suriyeli göçmen var,
neredeler, nasıllar, ne iş yapıyorlar bilen yok ve kimsenin de umurunda değil.
Evinize aldığınız misafirinize bu
şekilde davranır mısınız “geç istediğin yerde otur” der misiniz, yoksa evi
derler toparlar “buyur geç oturalım” mı? Dersiniz.
Kimse caka satmasın, insanımızın büyüğünde de küçüğünde de vicdan da yok, hoşgörü de yok duyarlılık da yok… Eğer varsa; haberiniz olsun üç beş kişisiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder