27 Nisan 2017 Perşembe

Ahtapot ile Hoş geldin boyacı...

Dün Özkan ile beraber havanın güzel olmasını değerlendirmek için Kadıköy’e gittim… Biz iki üç saat gezindikten sonra dönüşe geçtiğimiz sırada Kayhan aradı ve “ağabey Trump tower’de akşamki Hoş geldin boyacı adlı tiyatro oyununa geliyorsun değil mi?” Dedi.

Aslında bu oyun için bana Facebook’dan davetiye gelmişti, bende gitmeye niyetim olmadığı için yanıt vermemiştim. Zaten niyetim olsaydı dışarıya erkenden çıkmaz biraz geç öğleden sonra çıkardım.

Biliyorum ki; tiyatro, sinema veya konser gibi değil, kuralları var ve uymak zorundasın… Yeri geldiğinde öksürüğünü hapşırmanı hıçkırığını tuvaletini bilen tutacaksın.

Bu kurallara benim uymamın zor olacağını düşündüğümden “Kayhan ben neredeyse sabahtan bu yana oturuyorum, hiç dinlenmeden oraya gelip gece yarısına kadar durmam çok zor” dedim.


Yaklaşık beş dakika sonra Özkan ile geri dönüşe geçmiştik ki, aklımda oyuna gitmek yer etmeye başladı, ben Özkan’a “gitsem iyi olur” filan derken bu seferde Ahtapot’un başı Vedat aradı ve “yarım saat sonra Kadıköy’den metrobüse bineceğim beraber Meciyeköy’e gideriz” dedi. 

Hiç “geliyor musun? Yorgun musun? Gece dönüşü nasıl yapacaksın?” demedi, doğrudan “metrobüsle Mecidiyeköy’e geçeriz” dedi. Ben ona hep “çılgın Vedat” derim, o da takma isminin hakkını verir.

Vedat, üzerine düşen sosyal sorumluluk projeleri konusunda hassastır, görevini yerine getirir ve bunu Ahtapot gönüllülerinin de yapmasını ister. Vedat, çevresindeki kişilerin hayatı dolu dolu yaşamasını ister ve bunun için çabalar. Sadece beni zorlamaz Ahtapot grubunun tümünü etkinliklerde yer alması için uğraşır, taciz eder.

Benimde içimde niyet vardı, “tamam tamam geliyorum, seninle değil ben kendim gelirim… Zaten Ayrılıkçeşmesi Marmaray’a giriş yaptım Yenikapı’dan Hacıosman metrosuyla Şişli Mecidiyeköy’e gelirim” dedim.

Yarım saat içinde ben Marmaray ile Yenikapı’ya, oradan da Hacıosman metrosuyla Mecidiyeköy meydanındaydım. Trump tower’in nerede olduğunu tam bilmediğimden Özkan’ı aradım ve yön tarifi aldım. Özkan oraları iyi bildiğinden hemen tarifi yaptı ve neredeyse bir kilometre boyunca kaldırımı, araç yolunu kullanarak gökdelene ulaştım.

Kapı girişinde bulunan güvenlik görevlileriyle durumu paylaşınca, onlar nereye gideceğimi ve nasıl gideceğimi tarif ettiler. Ben tarif edilen yolu izlerken nereye gittiysem ben bir şey sormadan güvenlikler beni “şu asansör” “bu asansör” “şu kata” gideceksiniz” diye hep yönlendirildi.

Salon önüne geldiğimdeyse dört beş basamak vardı, Ahtapot’un elemanları “hadi tutun tekerlekli sandalyeyi çıkartalım” dedikleri an, meğer hemen köşede asansör var olduğu öğrenildi, tekerlekli sandalyemle asansöre giriş yaptım ve asansör benim bir dakika içinde o dört beş basamağı aşmamı sağladı.

Ahtapot grubu olarak 29 kişiydik, onların tamamı sahneye dört beş metre mesafede aynı sıradaydı, bense tekerlekli sandalyemle onların iki sıra arkasındaydım. Tam olarak sahnenin tümünü çok rahat görebiliyordum, hiç kafamı çevirmeden göz temasım sahnedeydi.

Oyunun adı; Hoş geldin boyacı, oyunda Erdal Özyağcılar, Berna Laçin ve Gözde Çetiner rol aldı ve sahnede her üç sanatçının da performansı süperdi, hiç duraksamadan hiç hata yapmadan on beş dakikalık bir mola vererek iki saati tamamladılar. Usta olmak böyle bir şey işte, yıllarını verip emeğinin karşılığını almak böyle bir şey işte.


Oyun sonunda her üç sanatçı da yanımıza kadar gelip bizlerle tanışıp, bizimle resimler çekilip ve hatta şaşırma pozu bile verdiler.
Ben birkaç okul gösterisi harici hiç tiyatroya gitmemiş gösteri seyretmemiş bir kişiyim…

Yaşamımın yirmi yaşından öncesi çocukluktu sonrası ise tekerlekli sandalye üzerinde geçti.


Hem bu gibi organizasyonların kuralları nedeniyle beni zorlayacağını düşünürüm, hem de tekerlekli sandalyeli oluşum nedeniyle salonlara giriş çıkışım sorunlu olabiliyor, oyunu seyrettiğim yer sorunlu olabiliyor veya hapşırma tıksırma öksürük tutması gibi problemler nedeniyle sıkıntı yaşama tehlikem sağlıklılara göre iki kat daha fazla olabiliyor.

Oyun bittikten bir kaç dakika sonra oyuncuların performansı ayakta alkışlanmaya devam ediyordu. Bizim Ahtapot tayfası ise birbirine “ne yapıyoruz” der gibi bakarken ben cep telefonumu açıp ve saatine baktığında 23:00 olduğunu gördüm. Vedat'ı gördüm ve "ben çıkıyorum" dedim, çünkü son seferi olan 24:00 olan Marmaray'ın son trenine yetişmem gerekliydi hem de beni tekerlekli sandalyemle tiyatronun olduğu bölümden basamaklardan aşağı indirecek olan asansörü kullanacak olan amca yanıma gelip "gel seni asansörle aşağı indireyim ben gideceğim" dedi.

Oyun sırasında tuvalet sorunu yaşasaydım eğer, oyunu bırakmak kapıyı açtırmak ve engelli asansörü ile inip tuvalet ihtiyacımı giderip geri gelmem en az yarım saatimi alırdı. Oyuncuların ve benim konsantrasyonu bakımından sorunlu olabilirdi.

Ama ama ama hiç sorun yaşamadan gidip oyunu seyredip geldim, saat 23:20 civarı Kayhan'la kız arkadaşı ve Seniha ile beraber salondan çıkış yapıp Şişli Meciyeköy metrosuna kadar yirmi dakikada vardık. Sonra onlar Taksim istasyonunda indiler bense Yenikapı’ya kadar gidip saat 24:00’de sona erecek olan Marmaray’ın son trenine biniş yapıp eve saat 00:20’de girdim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder