1 Ocak 2025 Çarşamba

Benim 2025 yılından beklentim, Başkanlık sisteminin etkilerinin daha net görülmesi çünkü 1996 yılından bu yana benim çok canım yakıldı...


2025 yılına gelindiğinde, bana 1996 yılından bu yana yapılan eziyetler iki elin parmaklarını çoktan aşmıştı. 1996 yılında bir acil servis doktorunun ilgisizliği sonrası tekerlekli sandalyeli hale geldikten sonra, ülkeyi yöneten tüm hükümetler ve beraber hareket ettikleri Fethullah Gülen yapılanması ile bana çok eziyet ettiler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan benim, tanımlanmış tüm haklarımı iç edip her iki tarafta çevrelerine dağıttılar. Ben ise ortada kaldım, çünkü benim ne bir siyasi parti üyeliğim vardı ne de Fethullah Gülen yapılanması ile ilişkim. Beni bu ülkeden de soğuttular, vatandaşlığımdan da soğuttular, dilimden dinimden de soğuttular, ayrımcılığı sevmeyen yapımdan da soğuttular.  


1) 1996 yılında beyin ameliyatım sonrası yoğun bakım sürecim 31 gün, koma sürecim ise iki ay sürdü. Bu süreçler bitince anında Kasımpaşa ve Beşiktaş askerlik şubelerinden ‘askerliğe elverişsizdir’ (çürük) raporu almak gerekti, çünkü 20 yaşımdaydım ve askere alınmam gerekliydi. Yatalak olduğum halde, zar zor konuşup gördüğüm duyduğum halde, kalça ve diz eklemlerim kısıtlı olduğu halde beni bir binek arabanın bagaj kısmına yatar pozisyonda 3-4 defa zorla askerlik şubelerine getirttiler, o haldeyken “hastalığım gerçektir, Türk Silahlı Kuvvetlerini aldatmıyorum, kandırmıyorum” ispatı yapmaya çalıştık. Bu türden zorbalığı anca bir cani örgüt yapardı ve Fethullah Gülen ve ona tapanların gerçek yüzü 15.07.2016 günü her şey ortaya çıktı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nden binlerce asker görevinden uzaklaştırıldı. Şundan çok iyi eminim; 1996 yılında yatalak halde olan bana eziyet eden askerlerin tamamı onlardandı. 


2) 2004 yılında aynı beyin MR’ı filmime, İstanbul’un en büyük dört hastanesinin dört beyin cerrahı dört ayrı görüşte bulundu. Uzmanlardan biri “ameliyat ol orada olan kitleyi alalım” dedi, diğeri “olursan masada kalırsın” dedi, bir diğeri “olmana gerek yok, orada sadece zararsız bir kan yumağı var” sonuncusu da "yaşamının bundan sonrasını bu şekilde sürdüreceksin" dedi. Sanırım TIP ülkemizde her okulda başka eğitimi olan bir dal. Yine 2004 yılı içinde amcam Ali osman Ünal’ın tenkitleriyle 70. Yıl Fizik tedavi ve Rehabilitasyon hastanesinde 60 gün yatılı tedavi gördüm ve sağlığım düzelmeye başladı. Bu nasıl bir sağlık sistemi, dört büyük hastanenin dört büyük Nöroloji uzmanı ayrı karar verip benim hayatımla oyun oynuyor. 


3) Kaslarımın, eklemlerimin güçlenmesi veya yürüyebilmek için 70. Yıl Fizik tedavi ve Rehabilitasyon hastanesinde 2004, 2006 ve 2007 yıllarında üç defa yatılı tedavi gördüm, üçünde de tedavim bitmeden "yoğunluk" bahanesiyle taburcu edildim ve yerime basit tedavisi olanlar alındı. Hatta son yatışımda beni yirmi günde taburcu edip yerime ayaktan tedavi alabilecek birini almışlardı. Benim gibi hastalarda profesyonellerin gözetimi altında uzun süreli yatılı bakım önemlidir. Tedaviye ihtiyacı olan yüzlerce binlerce hatta on binlerce kişi varken, saçma sapan birilerine tedavi vererek hastane odalarını otel odası gibi kullandırılıp bizlerin hakkını gasp edip onlara hizmet veriyorlar. 


4) 2008 yılında çıkan bir yasayla 'bakıma muhtaç aile bireyine bakan kişiye Bakım parası adı altında bir maaş ödenmesi kararı' alındı. Yüzde 80 engelli raporum varken, 1996 yılından bu yana bana bakan anneme devlet tarafından verilmesi gereken bu Bakım parası verilmedi. Buna neden olaraksa; 2008 yılında evimize gelen o zaman ki "Fethullah Gülen hoca", şimdilerde “FETÖ örgütünün elamanları" tarafından evimiz baştan aşağı kontrol edildikten sonra "evin gelirinin 30- TL fazla çıkartılması" oldu. Tanımlanmış bu hakkın verilmek istenmemesinin nedeniyse; kendilerinden olmayışımdı. Evleri, iş yerleri, lüks arabaları olanlar bu maaşı alabiliyordu ama biz alamıyorduk. Kısacası; 2008 yılından bu yana bana tanımlanması gereken yüz binlerce TL başkalarına, siyasetçiler sayesinde FETÖ örgütüne gidiyor. 2016 yılında Fethullah Gülen’in darbe girişiminden üç dört ay sonra 2008 yılındaki konuyla ilgili Zeytinburnu kaymakamlığına, savcılığa suç duyurusuna benzer bir dilekçe vermeye kalktım, ama bu girişimim savcının kapısı önünde duran bir görevli tarafından engellendi. Dilekçem ile ben, savcının kapısı önünde duran kişi tarafından bir odaya götürüldük, dilekçem okundu ve “dilekçeyi teslim aldık” denilerek savuşturuldum. Savcıya vermek istediğim dilekçenin içeriğinde: '2008 yılında yüzde seksen engelli olduğumdan dolayı annem bana baktığı için Bakım maaşı alma hakkımın olduğunu ispatlamaya çalıştığım’ yazıyordu ve ‘dilekçemin görevli tarafından kapı önünde engellendiğim' yazıyordu. Bu durumu tarih ve saat vererek 12.05.2016 tarihinde #1600566583 Başvuru Detayı ile CİMER’e de bildirdim. 


5) Sağlığımın daha iyiye gitmesi için havuz terapisi almam gerekti, bunun için 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesine başvurdum, “bu havuz terapilerine 16 yaşından büyükleri alamıyoruz” dediler. Engelliler arasında yaş ayrımcılığını ilk defa duydum, çünkü o havuz bizim eve iki yüz metre mesafede ve hem küçükler için hem büyükler için havuzları var. 


6) 2009 yılı öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait, bizlerin rehabilitasyonu için kurulmuş Florya özürlüler kampında bir hafta kalmak için defalarca başvurdum, ama bana sıra 2009 yılında bir kez geldi ve anne babamla gidip bir hafta rehabilite olduk. Her başvurumda bana “Türkiye’nin tamamına yetişmeye çalışıyoruz, talep yüksek” cevabı almıştım. Merak etmesinler ben biliyorum orada her yıl zaman geçirenleri. Ayrıca neden tüm ülkeye yetişmeye çalışıyorlar? Oyu benden alıyorsunuz, onlardan değil. Onlar kime oy verdiyse, gitsinler o belediyeye. Eğer düşüncem yanlış ise, onların oy verdiği belediyeler de beni rehabilite etsinler. 


7) 2009 ila 2011 yıları arasında Açıköğretim okudum, 24 adet sınavıma binaların ikinci üçüncü katında girmek zorunda bırakıldım. “Ben tekerlekli sandalyelim” deyip raporumun fotokopisini defalarca taahhütlü olarak Halk eğitim müdürlüğüne, il ve ilçe eğitim müdürlüklerine, Ankara’ya Milli eğitim bakanlığına bile gönderdiğim halde, bana bir kez bile cevap verilmedi. Gelen bazı cevaplardaysa bana "sınava sınav yerinde girilir" oldu. Fethullah Gülen yapılanması içinde yer alsaydım veya siyasi partilere üyeliğim olsa, sınavlarım okul girişinde yapılırdı, hatta her sınavda evimden bile alınırdım. Şunu hiç unutamıyorum; orta okulu okuduğum Ayhan Şahenk orta okulunda küçük kardeşim tek başına beni tekerlekli sandalyemle 20- 25 basamaklı merdivenden geri geri çıkartırken okul müdürü Ergun Nart’ın gülümseyerek bana bakmasını.


8) 2012 yılı içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Alo153’den tekerlekli sandalyeli engelli taşıyan araç talep ettim, “bir hafta önceden aramanız gerekiyor” cevabı aldım, bir hafta öncesinden araca ihtiyacım olacağını nereden bileceksem. Acaba TBMM’de herhangi bir siyasi partiye üye olsaydım, yönettikleri belediyenin partisine üye olsaydım veya tanıdığım bir meclis üyesi olsaydı, o bir hafta bir saate düşer miydi? 


9) İlçe belediyesine havuz terapisi için başvurdum, maddi olarak devletin veya belediyenin her ihtiyacını karşıladığı AKDEM’in havuzunda ilk seans terapimi yaptılar, ikinci üçüncü seans terapimi yaptılar, sonrasında havuzda bir tamir çalışması yapıldı ve bana bir daha geri dönüş yapılmadı. Neden acaba? 


10) 2011 yılında ilçe belediyemizin Kültür merkezinden, sosyalleşmek için sinema, tiyatro, konser aktivitesi için birkaç defa bilet talep ettim, hep “biletlerimiz bir ay öncesinde tükendi, bilet almak için ay başında başvuru yapmanız gerek” dediler. Sanki aktiviteler aylar öncesinden belli oluyormuş gibi. Sonuçta bir tekerlekli sandalyedeyim, bir kenarda oturup sergileneni seyredeceğim. İnsanı sanattan da soğutuyorlar, sosyal ortama girme çabasından da soğutuyorlar. Biz engelliler sağlıklılarla aynı ortamda bulunmadığımız sürece insanımız engelliyi kabullenmeyecek. 


11) 2012 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına engelliler için yeni anayasa çalışmalarına katkı sağlamak amacıyla engellilerin dezavatajları konuları hakkında göndermiş olduğum iki adet taahhütlü mektubuma “alınmıştır” cevabı bile gelmedi. TBMM başkanlığı Cemil Çiçek’e gönderdiğim taahhütlü mektuplara cevap gelmediği gibi. Acaba, herhangi bir siyasi partiye üye olsaydım veya Fethullah Gülen yapılanması içinde yer alsaydım, TBMM tarafından insan yerine konulur muydum? 


12) 2018 yılında Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) henüz beş yıl önce hizmete giren Marmaray raylı sistem toplu ulaşım ağı için bir başvuruda bulundum. “Ağın sadece Kazlıçeşme ve Ayrılık çeşmesi istasyonlarında birer asansör var ve onlar bozulduğunda biz tekerlekli sandalyeliler bu ağı kullanamıyoruz ve eve geri dönüyoruz” dedim, hatta öneri olarak, “alternatif asansör yapılsın veya karayollarındaki gibi rampalı bir üst geçit yapılsın” sundum. Onlardan gelen cevapsa: “Marmaray ağını biz yapmadık, lütfen bu ağı yapan şirketlere başvurun” oldu. Kendilerinin yapması gerekli yazışmayı ne yazık ki bana yaptırmayı uygun gördüler. Bir ulaşım ağında tek bir çıkış alternatifinin olması nasıl bir düşüncesizlik, bunun farkındalar mı? Eğer özel bir mekanda tek bir çıkış olsa orayı anında uyarırlar veya kapatırlar. 


13) 2018 yılında yüzde 80 engelli raporum olduğu halde, ÖTV'den muaf olabilmek için Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma hastanesine ve Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesine onlarca muayeneye girdim, ama hastaneler benim engel yüzdemi bir puan düşürdü. Sol tarafım felç, beyin hasarlı olan bana "sen tertibatlı araç al kullanırsın" dediler ve ÖTV indirimi yapmayıp, "ÖTV indirimi veya engelli plakası alamazsın" dediler. Bu ülkede ÖTV muafiyeti alan o kadar çok sağlıklı var ki, birçoğu rüşvetle, sahte belgeyle veya araya giren birileriyle bunu yapıyorlar. Bu ÖTV indirimini telefonla alan bile vardır. 


14) 2019 yılında sol tarafım felç olduğu için 23 yıldır sol omzumu, kolumu, elimi ve parmaklarımı kullanamıyorum, yani sadece sağ tarafımı kullanabiliyorum. Manuel tekerlekli sandalyenin sol tekerini itemem veya çekemem, yani ev dışında dışarıda illa ki akülü tekerlekli sandalye kullanmam şart. Bu yüzden ev dışında akülü tekerlekli sandalye kullanıyorum, buna da mecburum. Bende bulunan sağlık raporunda "Akülü tekerlekli sandalye kullanabilir" yazısının kutucuğu işaretli değil, işaretli olmadığı için bir tekerlekli sandalye alırken devletin verdiği indirim gibi imkanlarından yararlanamıyorum. Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesinde girmiş olduğum fiziksel muayenede hanımefendi bana: "sen ayakta durabiliyorsun, fizik tedavi gördüğün taktirde yürüyebilirsin, devletin verdiği akülü tekerlekli sandalye imkanından faydalanamazsın" dedi. Bu devlet, bu hükümet bana ve benim gibilere hem gerekli yeterli fiziksel tedaviyi vermiyor, hem yaşamımda büyük yeri olan akülü tekerlekli sandalye için "imkandan faydalanamazsın" diyor. Sol tarafım kendine gelebilirdi ama gerekli tedavi hiçbir zaman uygulanmadığı için ben normal bir hayata geri dönemedim, akülü tekerlekli sandalyeyi tek tarafı felç olanlara veriyorlar ve şansa bak benimde sol tarafım felç. 


15) Devlet, hükümetler veya belediyeler tarafından engelli için sunulan plan, proje, hibe gibi birçok imkanların şartları saçma sapan. Engelli için sunulan birçok imkana başvurumda olumsuz yanıt aldım. Başvurularımın ya onlarda ya da bende belgesi var, gerektiğinde veya istenildiğinde ulaşılabilinir. En son 2019 yılında “Engelli ve Hükümlüye 50.000-TL hibe almak için İŞKUR’u arayın” dendi, ama tırt çıktı, çünkü şartları sormak için aradığımda bana "böyle bir şeyin olmadığı" söylendi. 


16) 2020 yılında Corona Covit- 19 salgını ilk çıktığında kronik ve sağlığında sorun yaşayanlar için bir düzenleme yapıldı ve raporu olanlar ilaçlarını, hastaneye veya sağlık ocağına gitmeden de eczaneden alabilme hakkı verildi. Bu düzenlemeden ben yararlanamadım, çünkü 24 yıllık beyin hasarlı bir kişi olmama rağmen veya epikriz raporumda ‘sağlığımın geri gelmeyeceği’ yazmasına rağmen kullandığım ilaçlarımın bir raporum yok. 1996 yılından bu yana 24 yıldır her ay, hastaneye veya sağlık ocağına gidiyorum ve ilaçlarımı yazdırıyorum. Defalarca beyin hastalıkları uzmanlarına, fiziksel tedavi uzmanlarına veya Eğitim ve Araştırma Hastanelerine başvurduğum halde, bana hep "hayır" cevabı verildi, neden olarak da "sağlık kuruluşlarına her ay gidebilecek kadar sağlığın yerinde" dendi, bu yüzden doktorlar uzmanlar profesörler tarafından bu hakka sahip olmamın gereksiz olduğu ön görüldü. 2020 yılında olağanüstü bir durum mevcut ve ben kas gevşetici Lioresel ilacımla kas ağrılarım için kullandığım Cabral ağrı kesici ilacımı sağlıkçıların inadı yüzünden alamadım. Demek ki neymiş; doktorlarımızda, uzmanlarımızda, profesörlerimizde ön görü yokmuş ki, bir pandemiyi görememişler. NOT: 1996 yılındaki epikriz raporumda ‘sağlığımın ömrün boyu geri gelmeyeceği’ yazdığı halde, sağlıkçılarımızın bana bu zulmü yapmalarındaki sebep ne olabilir. 


17) 2020 yılının ilk aylarında dünyanın başına bela olan Corana Covid-19 salgınına önlem olarak 2021 yılı Haziran ayında ‘acil kullanım onaylı’ BiONTech aşı sıram gelince ilk dozumu Yedikule Göğüs Hastalıkları hastanesinde oldum. Sağlıkçı olan bazı tanıdıklarım bana; “sağlık sorunlarım olduğu için ölü hücreden üretilen Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını olmamı” önerdiler, “canlı hücreden Almanya Pfizer BiONTech aşısı sende tepki verebilir, aşı olmak için acele etme” dediler. Bana aşı hakkı tanımlandıktan sonra bir hafta boyunca Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısı için randevu almaya çalıştım, ama randevu verilmedi, ama bazı engelli tanıdıklarım sağlıkçı yakınlarının araya girmesiyle Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını yaptırdılar. Bu ülke böyle bir ülke işte, bu türden haksızlıklara tepki gösterince bana kızıyorlar. Baktım Sinovac'ın CoronaVac için randevu alamıyorum, bende BionTech aşısının canlı hücreden üretildiğini bile bile randevumu alıp aşımı oldum. Oldum, çünkü neredeyse bir buçuk yıl oldu ve ben ve annem babam bir türlü yaşantımızda normale dönemedik, herkes gezip tozarken biz evimizden dışarıya çıkamamıştık hâlâ. 

30 Eylül 2024 Pazartesi

Abdi İpekçi spor kompleksi açıldı...

Dün Zeytinburnu'nda yenilenmiş olan Abdi İpekçi Spor salonunun yeni kompleksinin açılış töreni vardı. Açılışı sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapacağı için buralar karışıktı, neredeyse her yer kapalıydı. 

Ben, Marmaray'ın Kazlıçeşme istasyonuna gidip Ayrılık çeşmesi'ne geçip Nautilus alışveriş merkezine gittim. Marmaray'ın Kazlıçeşme istasyonuna gidene kadar da çok zorluk çektim, çünkü o açılış nedeniyle bölgede yaya geçidi ve trafik ışıklarıyla araç yolları kapalıydı.

Bunun yanı sıra Kazlıçeşme istasyonu ve istasyona giden son yüz metre de çok kalabalıktı, istasyona varana kadar defalarca toplanmış olan beş altı kişilik insan kalabalığını aşmak zorunda kaldım. Bazısı hemen yol verdi geçtim, bazısı umursamadı bekletti. Özellikle üç dört kişilik bir grup istasyona giden kaldırımı kapattığı için beni deli etti. 

 
Her zaman üç dört dakika içinde gittiğim o mesafeyi on dakikada gittim. Bölgede zaten daracık bir kaldırım var, ya kaldırımda durup muhabbet ediyorlar ya da yan yana yürüyüp arkadan gelenleri engelliyorlar. Sağlığı yerinde olan yürüye bilenler kaldırımdan araç yoluna inip o yan yana olan üç dört kişilik grupları geçiyor, ama biz tekerlekli sandalyeliler ya on defa "pardon yol verir misiniz" diyeceğiz ya da onlarla beraber hareket edeceğiz. 

Tam istasyona ulaştım bu seferde ayaklarımda bacaklarımda kasılma titreme başladı, çünkü hem o öbek öbek gruplaşmaların umursamazlıklara sinirlendim beni çileden çıkardı hem de onları geçerken çukurları hızlı geçmek zorunda kaldım. 

Bir değil iki değil üç değil, yüz metre içinde beş altı grubu aşmak zorunda kaldım. Hatta istasyon içinde kasılan titreyen ayak ve bacaklarım için bana yardımcı olmak isteyenleri durdurup "sorun yok birazdan geçer" dedim. Hem düşüncesizce umursamazca kaldırımı kapatıyorlar hem de yardım etmeye çalışıyorlar. 

Ben kaldırımın ortasında olan onları aşmak zorunda mıyım, ben otuz defa "pardon" demek zorunda mıyım? 


 


19 Ağustos 2024 Pazartesi

Üç trafik canavarlığını yer ve zaman bildirerek CİMER'e şikayet ettim...

Aşağıdaki metni bu sabah doğrudan CİMER’e gönderdim, çünkü sorunlara doğrudan müdahale edecek ve sözü tek dinlenilen kurum Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi. Dilekçemin içeriğine EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ kurumunu seçerek doğrudan muhatabı seçtim.  

 

Sayın yetkili

Ben yüzde 79 engelli raporu bulunan bir tekerlekli sandalyeliyim, İstanbul Zeytinburnu'nda ikamet etmem dolayısıyle de sürekli Marmaray'ın Kazlıçeşme istasyonunu kullanarak yolculuk yapıyorum. Bu yüzden sürekli İstanbul Zeytinburnu Muammer Aksoy caddesini kullanıyorum.

 

Size sürekli kullandığım ve sorun yaşadığım bir trafik canavarlığını bildirmek istiyorum, artık son günlerde iyice zıvanadan çıkmış bu sorunu, size yer ve zaman bildirerek şikayetçi olmak istiyorum. Lütfen müdahale edin veya ettirin, sonrasında da yaptığınız işlemi lütfen bana bildirin.

 

31.07.2024 günü saat 14:30'da üç araç, 2.07:2024 günü saat 17:00'de bir araç ve son olarak dün akşam 18.08.2024 saat 23:07'de bir araç İstanbul; Zeytinburnu; Muammer Aksoy caddesi üzerinde bulunan Süleymaniye Kadın Çocuk hastanesi önündeki trafik ışığından karşı tarafa geçmeye çalışırken Yedikule tarafından gelip kırmızı ışığı umursamayan araçlar tarafından hayatım tehlikeye uğradı, beni ezecek derecede ve sözlü olarak tacizlere maruz kaldım.

 

Tüm bu araçlar beni tekerlekli sandalyede gördüğü halde ne yavaşladılar nede durdular, dün geceki yaşadığım sonrası, bundan sonra elime taş alıp kırmızı ışıkta geçen beni ezmeye çalışan araçlara atacağım çünkü canımı korumak zorundayım.

 

Sizden ricamdır; kural tanımaz bu trafik canavarlarını uyarmanız, yoksa çok yakında o trafik ışığında büyük bir sorun çıkacak.

 

Son bir ay içinde bu trafik canavarlığı o kadar çok canımı yaktı ki, artık dayanamıyorum. Bu durum çok canımı sıkıyor, çünkü yer aynı ve kişiler farklı olmasına rağmen tüm sürücüler umursamaz. 

 



29 Temmuz 2024 Pazartesi

Şile Engelliler Kampı'nda beş günlük bir macera...




22.07.2024 

Sabah saat 07:30'da uyandım, beş on dakika sonra annem geldi, saat 08:30 civarında ortanca kardeşim geldi ve saat 09:00'dan sonra annemle kardeşimle birlikte çantalarımızı alıp evden beraberce çıktık. Ben AKDEM'e tekerlekli sandalyemle onlar ise araba ile gittik. 

AKDEM binası içinde Şile Engelliler Kampı’na iki ailenin beklediğini gördük ve biz oraya vardıktan sonra da iki üç aile daha geldi. Saat tam 10:00'da otobüs geldi ve binadan çıkıp otobüse yönlendik ve eşyalarımızla beraber otobüse bindik. Otobüs, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin şehir içinde kullandığı sarı otobüslerden idi, ben tekerlekli sandalyemle rampalı olan orta kapısından bindim, ama otobüs içinde benim için ayrılmış yere tam yanaşamadım çünkü 15 günlük tatile gider gibi iki üç bavulla gelmiş olanlar vardı ve bavullarını engelli için ayrılmış bölüme koymuşlardı. Başka bir tekerlekli sandalyeli gelince o bavullar mecburen o bölgeden biraz daha değişik bir yere taşındı ve o tekerlekli sandalyeli ile ben yerimize yarım yamalak yerleştik. Kimsesinde umursama yok, ne olur sanki o bize ayrılmış bölgeye dokunmasanız. 

Şile'ye yolculuğumuz 10:30 ile 12:00 arası sürdü, Şile ilçesinde Sofular köyü ve Alacalı’yı geçip saat tam 12:00’de Şile Engelliler Kampı önünde idik, hem de tam dört otobüs. Yaklaşık yirmi dakika civarı da orada bekledikten sonra kamp içine girebildik çünkü herkesin inip kayıt yaptırması ve oda numarası ile anahtarı alıp otobüsle tekrardan kamp içine dağılması gerekti. Ben çantalarımıza bakarken annem hemen dışarı çıktı ve benim kimliğimle işlem yaptırıp 56 numaralı odanın anahtarını alıp beş dakika sonra otobüse geri geldi. 

Dışarısı çok sıcak, klima yüzünden otobüsün içi serin idi...

Otobüs numaramıza yakın bir yerde bizi ve çevresindekileri indirdi, bizde hemen annem ile evimize girdik. Evimiz elli metrekare filan, bir artı bir iki odalı, klimalı, buzdolaplı, gardıroplu, sebil su cihazlı, televizyonlu, masası sandalyesi olan balkonlu, Amerikan mutfaklı birçok güzel bir ev. 

Bugün Pazartesi, iki gün önce geçen haftaki ziyaretçiler çıktığı için sebildeki su, yatak örtüleri yenilenmiş, her yer tertemiz yapılmış idi, tuvalet kağıdı ıslak mendil, havlu kağıt konulmuştu. Kampta bu evlerden 74 adet var, kamp içinde her yer ve ev içinde her yer tekerlekli sandalyeye ve görmeyenlere uygun. 

Kamp içinde araç yolu olsa da pek otomobile rastlamadım, bir otopark ve içinde araçlar var, sanırım o araçlar kamp çalışanlarına ait. 

Saat 12:00'de annem ile beraber kamp içinde bulunan bir binaya giderek öğle yemeğimizi yedik, ben bir masaya yanaştım annem ise yemeğimizi alıp masama yanıma geldi. Mercimek çorbası, döner, pilav ve ayran vardı. 


Saat 14:00'de bir salonda bilgilendirme (Brifing) toplantısı yapıldı, o toplantıya sürpriz bir isimle katıldım. O toplantıya bir saat önce karşılaştığım ve uzun yıllardır tanıdığım Adnan Saygılı ağabeyim ile katıldım. Güzel bir sunum yapıldı ve beraber o sunumu dinledik. Çok güzel bir brifing idi ve salonda yüz kişi filan vardı. Bu beş günlük tatilde ne var ne yok, ne nerede nasıl, ne zaman etkinlik var, hepsi tanıtıldı. Kamp süresince tüm imkanlardan haberdar edildik ve bunun yanı sıra şikayetlerde alınıp çözümleri için notlar alındı. 

Kampta aşırı kalabalık derecede tekerlekli sandalyeli var, yaşlı genç çocuk ve çoğu da benim gibi akülü tekerlekli sandalye kullanıyor. Bunun yanı sıra zihinsel faaliyeti yeterli olmayan çocuk ta çok. 


23.07.2024 

Bugün Şile Engelliler Kampı'nda ikinci günüm ve her şey çok güzel, hem annem için hem benim için her şey yolunda. Dün akşam kamp içinde bizim eve yakın bir alanda bir etkinlik düzenlendi. Bu organizasyonda müzik eşliğinde herkesin eğlenmesi sağlandı. Bol bol oyun havası çalınıp katılımcıların güzelce eğlenmesi sağlandı. Karaoke yapıldı, Ankara havaları çalındı, Doğu havaları çalındı, Trakya havaları çalındı ve tüm herkesin meydanda oynaması sağlandı. 


24.07.2024

İstanbul Büyükşehir Belediyesi; Şile Engelliler Kampında var olan ücretsiz ortak imkanlar.


- Ücretsiz WİFİ... 

- Sabah öğle akşam yemek ve 16:00 17:00 arası ara öğün var... 

- Kafeteryada sınırsız çay kahve var... 

- Kampta her evde sürekli sıcak su ve klima var... 

- Akülü tekerlekli sandalyem için portatif şarj istasyonları var... 

- Kampta her evde buzdolabı, TV ve her odada gömme gardırop var... 

- Kampta 24 saat hemşire ile sağlık hizmeti var, duruma göre hastaneye sevk yapılıyor... 

- Randevu ile kuaför hizmeti var... 

- El emeği kursları var… 

- Fitnes aerobik egzersiz salonu ve eğitmenleri var… 

- Kamp içinde gezine bileceğin bisiklet hizmeti var.. 

- Her evde odalarda tavanda, namaz kılanlar için Kıble yönünü gösteren işaretler var. 

- Hemen her gün profesyonel kişiler tarafından bilinçlendirme bilgilendirme seminerleri düzenleniyor.


25.07.2024 

Bugün Şile Engelliler Kampı'nda saat 11:00'de toplantı salonunda bir seminere daha katıldım. Bu toplantının konusu; Engelli Yasal Hakları idi. Konuşmayı bir avukat yaptı ve bu sunumun tamamını ekranda yazı ve görüntü ile destekledi. Toplantı sonunda da ona ulaşılabilecek iletişim bilgileri verildi. 

Şile Engelliler Kampı’na geldikten birkaç gün sonra akünün performansı tamamen düştü. Evde gece sabaha kadar şarjını dolduruyorum, ama kamp içinde üç yüz beş yüz metre ilerledikten sonra akü birdenbire bitmeye başladı. Son aylarda aküde performans düşüşü vardı, her nedense buraya geldiğimde bun düşüş ikiye üçe katladı.  Bir gün içinde iki defa akü şarj etmeye başladım. İstanbul’a döner dönmez parasını bulup hemen aküyü yenilemem lazım. 


26.07.2024 

Bugün saat 11:00'de bir seminer daha yapıldı. Bugünkü konferans salonundaki seminerde 'İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK DAİRE BAŞKANLIĞI Bağımlılıkla Mücadele ve Rehabilitasyon Şube Müdürlüğü tarafından görevli iki hanım kişi tarafından hem uyuşturucu alkol sigara ve teknoloji bağımlılığı anlatıldı. 

Şile Engelliler Kampı'nda odanın duvarları ve tavanları tertemiz çünkü odalarda sigara içmek yasak. Bu yasağa herkes uyuyor ki odada is kir leke koku yok. 

Adnan ağabey ile sohbet ederken bir ara bana; "Apo yarın eve dönüyoruz, inan ki burada parayla kalma imkanım olsa parasını verir burada on beş gün daha kalırdım", bende "sen merak etme ağabey aynı şeyi bende düşünüyorum" dedim. 

Bu kamp tam biz tekerlekli sandalyeliler için, keşke para vererek de kalabilsek burada. Çünkü tüm imkanlar biz engellilere göre uyarlanmış. Ne yerler var, bir sürü para saçarak rezillikler yaşadığımız; girişi, balkonu, tuvaleti, banyosu, mutfağı hiç uygun olmayan. Yine para saçarak yemek yiyemediğimiz, çay kahve içemediğimiz. 

Anneme, Adnan ağabey ile aramızda geçen bu konuşmayı anlattım ve annem bana dedi ki: "bir hafta yetmedi herhalde size" oldu. Annem her zaman ki gibi yanlış anlama ustası, hiç farkında değil buranın biz tekerlekli sandalyeliler ve tüm engeller için kusursuz olduğunun. 


27.07.2024

Saat 06:00'ya gelirken uyandım, bir daha da uyku tutmadı ve televizyonu açıp zaman geçirmeye başladım. Saat 08:00'e gelirken de annem geldi ve beni yataktan kaldırıp tekerlekli sandalyeme oturttu. Gerçi beş gündür aynısını yapıyoruz, bugün sadece biraz daha erken uyandım. 

İlk önce annem eşofmanımı giydirdi sonra lavobaya gidip elimi yüzümü yıkadım ve tişörtümü giyip evden çıktım. Doğrudan annem ile beraber kahvaltı salonuna gittim, o ikimize kahvaltı alırken bende masa seçip masaya yerleştim. Annem kahvaltıyı getirdikten sonra on beş dakika içinde yeme işlemini halledip evimize gittik. Annem kahvaltı öncesi eşyaları çantalara toplamıştı, bende her şeyimi kahvaltıya gitmeden çantamı toplamıştım. Lavabo tuvalet işimizi hallettik ve tekrardan her şeyi kontrol edip çantaları alıp kampın giriş kapısı önüne kadar gittik. 

Bir baktık orada İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait beş altı otobüs vardı, her otobüsün camına nereye gideceği yazıyordu. Denildiği saat 10:00'da bizim otobüsün yolcuları tamamdı, ama diğer otobüslerin yolcuları tamamlanmadan yola çıkmadık. 

Saat tam 10:30'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait toplu taşıma otobüsleri Şile Engelliler Kampı'nın kapısından çıktı, Şile bölgesinin ormanlarını hep beraber aşıldı, otobana çıkınca ve sonrasında Beykoz'da İETT garajında mola verince otobüsler İstanbul’a dağıldı. 

Kamptan 10:30'da çıktık, saat tam 12:30'da kampa gitmek için bizi aldıkları yerde Zeytinburnu ZEYRAM önündeydik. Şile Engelliler Kampı'na giderken bir buçuk saatte gittik, Zeytinburnu'na geri dönerken iki saatte döndük. 

Engelliler arasında da çok yabani acımasız var... Karşındaki bir zihinsel engelli veyahut fiziksel olarak kendine hakim değil, ama sen ona bu kusurlarından dolayı gülmüyorsun, gülümsemiyorsun, onu önemsemiyorsun, o yokmuş gibi davranıyorsun, hatta onu tersliyorsun veya ona surat yapıyorsun. 

Yaşı yirmilerde bir tekerlekli sandalyeli vardı, belli ki zihinsel bir sorunu var ve çok az da olsa fiziksel sorunu var. Kimseye zararı olmayan bir çocuk, kimsesine de zarar verecek bir çocuk değil. Sadece bir kalabalık görünce yaklaşır dilinin döndüğünce selam verir veya eliyle “ne yapıyorsunuz?” Der. O zihinsel engelli böyle diye kalkıp onu dışlamak insanlık dışı resmen acımasızlık vicdansızlık utanmazlık. Dört beş günlük kamp maceramda aynı tekerlekli sandalyeli o zihinsel engelliyi defalarca tersledi. O çocuk ne zaman yanlarına yanaşsa onu kovdu. 

Şile Engelliler Kampı'nda o kadar rahat bir beş gün yaşadım ki; evime kendim girip çıktım hem de anahtarla kapıyı kilitleyip açarak. Amerikan mutfak olduğu için her işimi çok daha rahat şekilde kendim gördüm. Lavabo işlerim çok rahattı, el yüz yıkama veya diş fırçalama gibi. Annemle tuvalete klozete gidişim gelişim daha sorunsuzdu, neredeyse hiç sorun yaşamadım. Kafeteryada çay kahve alırken veya soğuk su gibi ihtiyacımda sebilden hep kendim hallettim, sadece içeceğimin masaya konulması konusunda birilerinden ricacı oldum. Kamp veya ev içerisinde tekerlekli sandalyemle hiç zorluk çekmeden her yere girip çıkıp kimseden yardım istemeden gezindim. 

Engelliler arasında da çok yabaniler acımasızlar var... Karşındaki bir zihinsel engelli veyahut fiziksel olarak kendine hakim değil, ama sen ona bu kusurlarından dolayı gülmüyorsun, gülümsemiyorsun, onu önemsemiyorsun, o yokmuş gibi davranıyorsun, hatta onu tersliyorsun veya ona surat yapıyorsun. Ondan bir selamı eksik ediyorsun. Yaşı yirmilerde bir tekerlekli sandalyeli var, belli ki zihinsel bir sorunu var ve az da olsa fiziksel sorunu var. Kimseye zararı olmayan bir çocuk, kimsesine de zarar verecek bir çocuk değil. Sadece bir kalabalık görünce yaklaşır dilinin döndüğünce selam verir veya eliyle “ne yapıyorsunuz?” Der. O kadar. O zihinsel engelli böyle diye kalkıp onu dışlamak insanlık dışı, resmen acımasızlık vicdansızlık utanmazlık. Dört beş günlük kamp maceramda aynı vicdansız o tekerlekli sandalyeli o zihinsel engelli çocuğu defalarca tersledi, ne zaman yanlarına yanaşsa onu kovdu.  Bu çatışmalarına ne zaman şahit olsam; gözüm yaşardı. 


Giriş - çıkış kapısı


Evleri

Evleri 

Odamın anahtarı

Balkonu 

Öğle yemeği 

El beceri kursu 

Oyun salonun 

Dolunay 

Kümes 

Kamp Etkinlik Panosu


Üç boyutlu tablo 


Kuş yuvası, Lamba, Tablo 


Kafeterya; akülü tekerlekli sandalye şarj istasyonu 


Toplantı, Brifing, Seminer salonu 


Yemek salonu 


Evin içinden 


Üç boyutlu bisiklet tablosu 


Oyun salonundaki tablolar 


Tuvalet, dolap ve oda 


Salon; TV, gömme dolap ve Amerikan mutfak 


Cadde, Bisiklet yolu, Kaldırım, Sarı çizgi 


                                      Evin önü; 56 numara 


Cadde, Bisiklet yolu, Kaldırım, Sarı çizgi 



Yemekhane ve Kafeterya 


Yemekhane ve Kafeterya önünden

16 Temmuz 2024 Salı

Şile Engelliler Kampı (22.07.2024)

Bugün saat 13:10’da 02124499613 nolu numaradan arandım ve “22.07.2024 Pazartesi günü saat 10:00’da AKDEM’in önünden Şile engelliler kampı için kalkacak olan otobüs ile kampa götürüleceğim” söylendi. 

Bir hafta önce kampa gideceğim tarihi öğrenmiştim, bugün de saati, kiminle gideceğimi, yanıma alacaklarımı ve orada beş gün kalacağımı konuştum. 

İlk önce “kampa gelip gelmeyeceğim” tekrar soruldu, sonrasında “kampa iki kişi geleceğimi” söyledim ve sonrasında annemin kimlik numarasını verip işlemi tamamladım. 

Konuştuğum görevli ile bu iki üç dakikalık konuşma biraz mesafeli idi, çünkü beni aradığı numara engellediğim bir numaraydı, araması bana bir bildirim ile ulaştı ve bende arayıp “ben Abdullah Ünal biraz önce beni aramışsınız” dedim, o da “evet” dedi. 

Sanırım 2022 yılında Millet ittifakı içindeki DEVA partilileri Haziran ayında yazın ortasında, ben ise kışın ortasında 6 Aralık’ta Şile Engelliler Kampı’na davet edildiğimde kızdığım için engellediğim numaralardan biriydi. 

Aradan geçen iki yıla rağmen hâlâ onlara kızgınım, hâlâ içimdeki nefreti öfkeyi atamıyorum, 2019 yılında zorluklar çekerek sorunlar yaşayarak oy verdiğim Ekrem İmamoğlu yönetimindeki Engelliler Müdürlüğü, Millet ittifakı içindeki diğer siyasi partilere üye engellilere öncelik verdi ve beni kaybetti. 

Ben, Ekrem İmamoğlu öncesindeki yönetimlerden çok çektim, çok canımı yaktılar, çok aşırı ayrımcılık yaptılar. Hep kendilerini düşündüler ve şu an o kendilerini düşünenler yine öncelikliler. 

Beni ve birçok engelliyi partilerine üye olmadığımız için yıllarca süründürdüler veya başka siyasi partilere üye olmadığımız için bizi insan yerine koymayanlar, bizi her türlü etkinlikten, organizasyondan uzak tuttular. 

Ben bu ülkede siyaseti sevmeyen bir kişiyim çünkü siyaset çıkar ilişkisidir, bunun yanı sıra belediyeciliğin de siyasetle ilgisinin olmadığını bilen biriyim ama her ne hikmetse bu ülkede belediyecilik siyasetle beraber ilerliyor. 

Beş yıl önce 2019 yılında sorunlar yaşayarak, zorluklar çekerek tekerlekli sandalyem ile iki kilometre mesafe yapıp bir okulun ikinci katına merdivenden eller üzerinde çıkartılarak Ekrem İmamoğlu’na oy verdim. Sırf yıllardır yapılan ayrımcılıktan kurtulmak için, Ekrem İmamoğlu’na oy verdikten sonra ve Ekrem İmamoğlu kazanınca çok rahatladım, çünkü Engelliler müdürlüğü tarafından 2019 öncesi yapılan ayrımcılıklardan kurtulduğumu düşündüm. 

Bunu yapmak bir hataymış veya yanlışmış, çünkü Ekrem İmamoğlu yönetiminde olan Engelliler Müdürlüğü de aynı hatayı yanlışı yaptı. 

2020 yılında Nisan ayının ilk haftasında Şile Engelliler Kampı’na çağrıldım ama o günlerde Corona Covit-19 virüsü pandemisi ortaya çıktı, dünyada ve Türkiye’de yer yerinden oynadı, bende kampa gitmedim. 

Hatta hastalığa yakalanma korkum nedeniyle iptal ettiğim için “kampa siz gelmemişsiniz”, “2020’ki daveti siz iptal etmişsiniz” gibi tenkitlerle veya suçlamayla karşı karşıya kaldım. 

Sanki keyfi olarak kampa gidişimi iptal ettim. 

2020 Nisan ayında Corona Covit-19 pandemisi varken kampa katılıp 65 yaş üzeri anne babamı riske mi atsaydım? Yüzde 79 engelli raporu olan kendimi riske mi atsaydım? Bazen gerçekten Yaradanın verdiği aklı kullanamıyorlar. 

Bunun yanı sıra birde 2022 yılında beni kampa kışın ortasında 6 Aralık günü davet ettiler, Engelliler müdürlüğü yaz aylarında Haziran’da Temmuz’da ittifakta beraber yürüdükleri DEVA, Gelecek, İyi parti gibi partilere üye olanları öncelikli rehabilite ettiler. 

Beni davet ettikleri Aralık ayında hiç o bölgeye gittiler mi? Şile’nin kışını ayazını soğuğunu serinliğini rüzgarını hiç gördüler mi? 

Bu tavır bu ayrımcılık bana 2019 yılı öncesi çok yapıldı, bu ayrımcılık oy verdiğim yönetim tarafından bana yapılması beni çok incitti. 

Aslında bu tür kamplardan faydalanmak için ‘İstanbul’da ikamet’ şartı zorunlu, ama hem 2019 yılı öncesinde hem şu an Florya Engelliler kampında da, Şile Engelliler Kampında da, İstanbul dışından gelen engellilerin rehabilite edildiği biliniyor. 

Ekrem İmamoğlu yönetiminin Engelliler müdürlüğü beni kampa kışın ortasında kampa çağırmaları resmen bir dalga geçmeydi veya Pandemi nedeniyle kampı iptalimi iki de birde tenkit etmeleri beni çok yaraladı. 

Engelliler müdürlüğü 2019 yılından bu yana çok işler başaran, başarıdan başarıya koşan Ekrem İmamoğlu’na olan sevgimi saygımı sempatimi yitirmeme neden oldular. Ve burada tek olduğumu sanmıyorum. 

14 Aralık 2023 Perşembe

CK Boğaziçi elektrik'i CİMER'e şikayet ettim...




"Sayın yetkili ben elli gün önce vefat eden babamın evinde yaşayan yüzde 79 raporu olan tekerlekli sandalyeli engelli bir vatandaşım. 12.12.2023 günü saat 09:00 ila 14:30 arası CK Boğaziçi elektrik dağıtım tarafından elektriğimiz usulsüzce kesilerek mağdur edildik. 

Babamın vefatı nedeniyle elektrik sözleşmesi bize haber verilmeden iptal edilmiş ve “size ihtarname gönderdik” denilerek kandırılmaya çalışılıyoruz. Bizim evimizde babam öldüğü günden beri aylardır birileri 7/24 var ve gönderildiği söylenen ihtarnameyi almadık, almadım, eğer aldıysak CK Boğaziçi elektrik imzamızın olduğu belgeyi size veya bana ulaştıra bilir. 

Elektriğimizin kesildiği gün 12.12.2023’de sağlığım için kullandığım cihazları çalıştıramadım, elektriğimizin kesildiği gün altı saat evimizin neredeyse her yeri tamamen karanlıktı, elektriğimizin kesildiği gün buzdolabının veya dondurucunun içindeki yiyecekler içecekler zarar gördü, elektriğimizin kesildiği gün bilgisayarıma zar zor elektrik buldum ve modemimin çalışmaması nedeniyle cep telefonumun interneti ile CK enerji sayfasına girip 467- TL verip üye oldum. Abone üyeliğim sonrası bir saat sonra apartmanımıza sessizce gönderilen çalışanla elektrik saatimizin mührü sökülüp yeni abone için elektrik verildi ve bize de “elektriğiniz verildi” denilmeden gizlice yapıldı. 

Sizden ricamdır, konu hakkında Enerji ve tabii kaynakları bakanlığını ve ihtarname göndermeden usulsüzce evimizin elektriğini kesen ve annemle beni mağdur eden CK Boğaziçi elektrik şirketinin bu yaptığının bir zorbalık olduğunu ve bana özür mektubu göndermesi konusunda uyarmanızı istiyorum."

13 Aralık 2023 Çarşamba

Zorba CK Boğaziçi Elektrik Dağıtım...

Dün sabah 09:00’da uyanıp televizyonu açmaya kalktığımda elektriğin kesik olduğunu fark ettim. Hem televizyonun ışığı hem de alıcı kutusunun ışığı yanmıyordu. Bir tekerlekli sandalyeli engelli olduğum için annemin gelip yataktan beni kaldırıp tekerlekli sandalyeme oturtmasını bekledim. 

Beş on dakika geçtikten sonra annem “elektrikler yok” diyerek yanıma geldi ve konuştuğumuz sırada sokaktaki evlerin televizyonlarının çalıştığını görünce apartmanın boşluğuna çıkıp evin sigortasını kontrol etti. İlk önce apartman içindeki bizim dairenin sigortasını kontrol etti, çünkü ev içindeki sigorta kontrol için çok zorlu bir yerde. Annem apartman içindeki sigortayı kontrol ettiğinde saatimizin mühürlendiğini, saat üzerine bir kağıt yapıştırıldığını görmüş. 

Annem, o yapıştırılmış kağıdı bana getirdiğinde kağıdın üzerinde BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM yazdığını gördüm, Hizmet numarası bölümüne bir şey yazılmadığını gördüm çünkü elektrik kesme işlemi yasal olmadığını fark ettim ve açıklama bölümünde 'DİKKAT Bu tesisata ait elektrik sözleşmesi iptal edilmiştir. Yeniden elektrik hizmetinin açılabilmesi için bu adreste oturan kişi tarafından perakende satış şirketine başvurularak abonelik alınması gerekmektedir.' Yazıyordu. O an beynimden aşağı buz gibi su dökülmüşe döndüm ve birkaç saniye düşündükten sonra babamın elli gün önce vefatı nedeniyle elektriğimizin kesildiğini anladım. 

İlk önce o kağıdın resmini kardeşlerime gönderdim, hemen arkasından bize elektriği veren şirketi CK BOĞAZİÇİ ELEKTRİK'in telefon numarası 4446255’i arayıp durumu anlattım. Elektriğimizin tahmin ettiğim gibi babamın vefatı nedeniyle kesildiğini öğrendim. Hemen anında karşımdaki kişiye “arkadaşım bana bir ay önce 12.11.2023 tarihinde ihtarname gönderdiğinizi söylüyorsunuz, apartmanın kapısına bırakıldığını söylüyorsunuz, ama bu evrak bana ulaşmadı veya bana ulaştığına dahil elinizde bir imzam var mı? Ben biliyorum bunun sizinle bir ilgisi yok ama bu şirketin yaptığı usulsüzlük. Ben bir engelliyim, kullanmam gereken cihazlar var, evimiz güneş almadığı için karanlık, buzdolabımız var dondurucu var. Siz ihtarname göndermeden elektriğimi kesemezsiniz, lütfen susun ve savunma yapmayın” deyip telefonu kapattım. 

Telefonu kapatma nedenim, susup cevap verememiş olması, sustu çünkü ben en son “ihtarnameyi almadım, ihtarnameyi aldığıma dahil imzamı gösterin” demiş olmam. Elektrik saatimiz üzerine konulan kağıtta Hizmet numarası bölümü boş, çünkü elektrik kesme işlemi ihtarname almadığım için yasal değil. 

4446255 konuştuğum sırada şöyle bir şey de oldu, adresimdeki elektrik kesintisi için nedenini ve benim sözleşme sahibinin oğlu olduğumu onaylamak için bana deniliyor ki “sözleşme sahibinin sözleşmede yazan telefon numarasının son dört hanesini söyler misiniz”, ben “beyefendi ben otuz yıl önce hangi telefon numarasının kaydının olduğunu nereden bileyim, sözleşmeyi nereden buluyum” diyorum. Telefondaki arkadaş bana o sözleşmeyi birkaç kez sordu, ben de her defasında “nereden biliyim” cevabını verdim. en son “orada yazanı soruyorsun ama nereden biliyim, bana onu söyle lütfen. Bunu kimse bilemez” dedim. Tabi ki biliyorum o arkadaş kimliğimi doğrulamaya çalışıyor ama böyle otuz yıllık bir sözleşme sorusu salakça bir soru. 

Ben durumu bu şekil kovalarken, kardeşlerim de aynı yöntemleri deniyorlardı, çünkü ev soğudu evde her yer saatlerce karanlıkta, buzdolabında dondurucuda yiyecekler var. Ben annemle üst kat komşumuzdan kablo çekip buzdolabına soğutucuya dondurucuya elektrik almayı düşünürken, kardeşim Ercan Zeytinburnu Veliefendi’deki elektrik idaresine gitmiş ve “elektriğin açılması birkaç gün sürebilir ama yeni abonelik açarsanız sıra size gelince gün içinde elektrik alabilirsiniz” denmiş. Abonelik almak için evrakı doldururken DASK poliçesi numarası istenmiş, evin DASK’ı olmadığı için orada abone olma işi yattı. Kardeşim eve gelince “DASK isteniyor ama internetten abone olunca DASK poliçesi istenmiyormuş” dedi. 

Ben evin elektriği kesildikten beş saat sonra 12:30 civarında bilgisayarımın içindeki enerjiyle kullanarak, modemin elektriği olmadığından cep telefonumdan internet alarak bilgisayarımdan internete bağlanıp www.ckenerji.com.tr sayfasını açıp üye oldum ve 467-TL vererek adıma abonelik açtım. İnanılmaz veya komik ama internetten bu aboneliğim sırasında bana DASK poliçesi sorulmadı. 

Saat 13:43’de ben 4446255’den bir görevliye “abone oldum elektriğim ne zaman gelecek” konuşması yaparken modemimin ışığı birden yanmaya başladı, yani benim aboneliğimin elektriği geldi. 

15 Mayıs 2023 Pazartesi

14 Mayıs 2023 seçimi...

Dün sabah kahvaltıyı yapar yapmaz hemen dışarıya çıktım. Biraz sokakta zaman geçirdikten sonra tekerlekli sandalyemle sokağın yukarı tarafına Belediye sokağa eczanenin önünde kaldırımda bir köşeye yanaştım. 


Orada, hem bir buçuk saat boyunca bolca güneşlendim çünkü hava çok güzeldi, hem de oy kullanmaya gidenleri seyrettim. Bugün Türkiye genelinde hem Cumhurbaşkanlığı hem Milletvekilliği seçimi olduğundan her yer çok kalabalıktı, insan ve araç sirkülasyonu hiç durmadı. 


Ben tekerlekli sandalyeli olduğum için oyumu kullanacağım Fatma Süsligil okulunun bahçesine saat 14:30 civarında girip etrafı gözlemledim. Okul binası içine ise küçük kardeşimle girdim, ben bahçeden okula doğru giderken küçük kardeşim yanıma geldi ve onunla beraber binaya girdim. 


Okulun içinin daha çok kalabalık olduğunu görünce şaşırdım ve kardeşimi takip ederek oyunu kullanacağım odanın önüne kadar gittim. Koridorda bir ara çoktandır görmediğim çocukluğumdan tanıdığım kasetçi Levent ağabeyi gördüm, onunla selamlaşıp tokalaştıktan sonra kardeşimi takip etmeye devam ettim. 


Kardeşimle beraber kalabalığı aşarak sandığımın olduğu oda önüne gittikten sonra ben sıraya girmeyip bir köşede bekledim. Ama seçim davet kağıdımı, kimlik kartımı ve engelli kimlik kartımı kardeşime verip içeriye gönderdim, onlarda hemen evraklarımı alıp beni öne aldılar öncelik verdiler ve bir dakika sonra içeriye girdim. 


İçeriye girince sandık kurulu ile karşı karşıya geldim, göz göze gelip selamlaştıktan sonra mühür, zarf, milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı pusulası bana teslim edilip kucağıma konuldu. 


Bende tekerlekli sandalyemle perde arkasında oyunu kullananın dışarı çıkmasını bekledikten sonra perdenin arkasına yöneldim. Oyumu kullanacağım yer çok dar bir alandı, ama tekerlekli sandalyemle masaya kadar zar zor yanaşıp ilk önce kucağımdakileri masaya koyup sonrasında mührü sol elime sıkıştırdım. 


Sonra biraz geri çıkıp mührü sandık kurulu başkanına geri uzattım, çünkü manevra yapacağım alan yoktu. Sandık başkanı benden mührü aldıktan sonra biraz daha geri çıktım ve "madem kardeşim yanıma gelemiyor, ben pusulaları katlayıp zarfa koyamam, buyurun içeri girin zarfa koyun" dedim. Sandık görevlisi olan o da içeri girip pusulaları zarfa koydu, ben ise pusulaları zarfa koyana kadar bekledim, onu seyrettim ve zarfı ondan alıp geri geri çıkıp sandığa attım. 


Eğer bir hırsız, bir kapkaççı veya eli çabuk biri değil ise sandığa attığım o evraklar benimdi… :) 


Ben perdenin arkasında oyumun işlemlerini hallettikten sonra bir avukat odaya girdi ve “neden orada yabancı biri var” demeye başladı, sandık grevlileri ile tartışmaya başladı. Ben zarfımı sandığa sokuştururken avukat sandık görevlilerine “neden sandıktan birileri yardım ediyor, refakatçisi yok mu?” Dedi, kardeşim de ona “biz engelli kartımızı da verdik ama ağabeyimin yanında gitmeme izin vermediler” dedi, avukat “içeriye yabancı girmemesi gerek” filan diye sandık görevlileri ile tartışırken ben zarfımı sandığa sokup odadan çıktım. 


Ben avukat ile tartışmasını bilir, onu yerin dibine sokardım herkesin içinde, ama o bir avukat ve polis çağırıp beni gözaltına aldırtma yetkisi var, yani bu yüzden de SALAĞA yatıp o bölgeden uzaklaştım. 


Sandık kurulunda her partiden biri var, benim de aklım başında ve sadece sol tarafım felç, oyumu kullanmışım ve zarfa sokulmasını takip etmişim sandığa atmışım. Avukat, sen benim tekerlekli sandalyemle oy kullanmam için ortamdaki fiziksel engelleri kaldıracağına, oyunu iradesi ile basan, zarfa konulmasını takip eden ve sandığa iradesi ile atanın oyunu iptal ettirmeye çalışıyor. 


Onu bunu bilmiyorum; oy vermeye sandığa giderken kimseyle selamlaşmayacaksın, çünkü karşı görüşte olanlar hemen teyakkuza geçip sizi mimliyor ve oyunuzu kullandırmamak için avukatlarla tepenizde bitiyorlar. 


Sanıyorum nedeni; çocukluk arkadaşım kasetçi Levent ağabeyim okul içinde selam verdi, benimle tokalaştı diye sol tarafı felç tekerlekli sandalyeli olan beni anında mimlediler ve sandığıma giderken avukat arkamdan gelmeye başladı, "oy vereceği yerde kimse olmayacak" demeye başladı. 


NOT: Benden sonra annem gidip aynı sandıkta oyunu kullandı, ama babam kullanmadı çünkü sol tarafı felç bir tekerlekli sandalyeli olan bana bunu yapanlar, Alzheimer hastası babama kim bilir nasıl muamele yapar. Oysaki babam, beni mimleyenlerin zihniyetindeydi.