Marmaray gibi bir toplu ulaşım aracı beş
on dakika mesafemdeyken onu kullanmamak olmaz…
Marmaray ile Yenikapı istasyonuna, oradan
da araç değiştirip Hacıosman metrosuyla Taksim’e gidiyorum. Ben bunu neredeyse
haftada bir defa veya on günde bir defa yapar oldum. Tekerlekli sandalyemle
Taksim’de veya İstiklal caddesinde gezinmek hoşuma gidiyor.
Buralar artık eski buralar değil, sokaklarımız
Suriyelilere teslim edildi. Trafiği bir dert oldu kalabalıklaştı, insanı bir
dert oldu kalabalıklaştı. Kimin ne yaptığı belli değil, kişilikler basitleşti, vicdanlar
sıfırlandı, sokakta sağlıkla ilgili problem yaşasanız kimse dönüp bakmaz. Uyuşturucu uyarıcı madde kullananlar çoğaldı,
köşe başları garip insanlar tarafından tutulur oldu.
Buralardan sıkıldım ve “artık tekerlekli
sandalyemle yeni yerler keşfetmenin zamanı geldi geçiyor bile diye” düşünmeye
başladım. Buralar bana dar geliyor, gittiğim mekanlar kaliteyi düşürdü artık ve
tek düşünceleri birkaç Lira fazla kazanmak oldu.
Taksim veya İstiklal caddesi kalabalık
olsa da, insanları bilgili ilgili bilinçli duyarlı anlayışlı ve güler yüzlü…
Birçok mekan girişi tekerlekli sandalyeliye uygun olmasa da, sokakları
caddeleri geniş insanları benim gibilere duyarlı. Sessizler sakinler,
garipsemiyor hor görmüyorlar ve bakışları sevecen.
O bölge tarihi bir geçmişe sahip
olduğundan dokuyu bozmak istemeyebilirler, ama portatif rampalarla mekanlara
giriş çıkışımız sağlanabilir, içerlerde masalar bankolar bizlere göre dizayn
edilebilir ve rahat etmemiz sağlanabilir.
Bende o bölgenin bozulmaması tarihi dokuya
dokunulmaması taraftarıyım… Tekerlekli sandalyeliler düşünülerek rampalar
bankolar yapılabilir veya bilgilendirilmiş bilinçlendirilmiş elemanların
bizlere yardımcı olması sağlanabilir.
Taksim’de kendi işimi kendim görebileceğim
bir mekan buldum, “bulmuşken de gitmemek olmaz” diye düşünmeye başladım. Bu
mekanın ismi Starbucks coffee, bu kafe Taksim meydanının ortasında bulunan
Taksim anıtının tam karşısında.
Taksim’de bulmuş olduğum bu mekanda
kullanabileceğim bir lavabo yok, bunun nedeni de tarihi dokuyu bozmamak için
içerisinde tadilat yapılmamış olması. Ben bunu duyarlılıkla karşılıyorum ve
lavabo ihtiyacımı Demirören alışveriş merkezinde görüp tekrardan geliyorum.
"Engelli için lavabonuz neden yok” demiyorum, çünkü bende onlar gibi dokunun
bozulmaması tarafıyım.
Taksim meydanının beş on metre ötesinde
Starbucks Coffee’nin kapı girişinde eğimi yüzeyi genişliği tekerlekli
sandalyeme uygun bir rampası var, içerisi geniş ve ferah, sipariş verilen ücret
ödenen bankosu da bana uygun.
Rampası da var Bankosu da... :)
Mekanın kapı girişinde konulan eğimi yüzeyi
genişliği tekerlekli sandalyeme uygun rampasını kullanarak içeriye giriyorum.
Kasa bölümüne yanaşıyorum, orada bulunan arkadaşa siparişimi söyleyip ücretini
ödedikten sonra, salonda bir köşede birkaç dakika bekliyorum. Siparişim hazır
olunca ismimi söylüyorlar, bende gidip masa üzerine konulan içeceğimi alıp boş
bir masada yudumluyorum.
Bu, o kadar kolay oluyor ki çok mutlu oluyorum…
Bu mutluluğun nedeni; tekerlekli
sandalyelilerin bir mekana rahatça girip çıkamazlar, illaki bir veya birkaç
zorlukla sorunla karşılaşırlar. Girişler uygun olmadığından çoğu zaman mekana
giremezler, mekan içleri dar ve ortalığa saçılmış olan eşyayla ürünle dolu
olduklarından çoğu mekan içinde rahat hareket edemezler. Engelliler ürünü
seçemez kasaya gidip hesabı ödeyemezler.
Mekanlara girişimiz engelleniyor, ürünü
seçmemiz siparişimizi vermemiz engelleniyor, ücreti ödememiz engelleniyor,
mekan içinde rahat etmemiz engelleniyor.
Biz sosyal yaşamda engellendiğimiz için
Engelliyiz, sağlığımızı kaybettiğimiz için değil…
Eğer bizler duyarlılıkla bilinçli bir
şekilde düzgünce düşünülürsek, kimseye ihtiyaç duymadan kimseyi rahatsız etmeden
işimizi kendimiz halledebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder