1 Temmuz 2015 Çarşamba

Taksim Starbucks coffee


Marmaray gibi bir toplu ulaşım aracı beş on dakika mesafemdeyken onu kullanmamak olmaz…

Marmaray ile Yenikapı istasyonuna, oradan da araç değiştirip Hacıosman metrosuyla Taksim’e gidiyorum. Ben bunu neredeyse haftada bir defa veya on günde bir defa yapar oldum. Tekerlekli sandalyemle Taksim’de veya İstiklal caddesinde gezinmek hoşuma gidiyor.

Buralar artık eski buralar değil, sokaklarımız Suriyelilere teslim edildi. Trafiği bir dert oldu kalabalıklaştı, insanı bir dert oldu kalabalıklaştı. Kimin ne yaptığı belli değil, kişilikler basitleşti, vicdanlar sıfırlandı, sokakta sağlıkla ilgili problem yaşasanız kimse dönüp bakmaz.  Uyuşturucu uyarıcı madde kullananlar çoğaldı, köşe başları garip insanlar tarafından tutulur oldu.

Buralardan sıkıldım ve “artık tekerlekli sandalyemle yeni yerler keşfetmenin zamanı geldi geçiyor bile diye” düşünmeye başladım. Buralar bana dar geliyor, gittiğim mekanlar kaliteyi düşürdü artık ve tek düşünceleri birkaç Lira fazla kazanmak oldu.

Taksim veya İstiklal caddesi kalabalık olsa da, insanları bilgili ilgili bilinçli duyarlı anlayışlı ve güler yüzlü… Birçok mekan girişi tekerlekli sandalyeliye uygun olmasa da, sokakları caddeleri geniş insanları benim gibilere duyarlı. Sessizler sakinler, garipsemiyor hor görmüyorlar ve bakışları sevecen.

O bölge tarihi bir geçmişe sahip olduğundan dokuyu bozmak istemeyebilirler, ama portatif rampalarla mekanlara giriş çıkışımız sağlanabilir, içerlerde masalar bankolar bizlere göre dizayn edilebilir ve rahat etmemiz sağlanabilir.

Bende o bölgenin bozulmaması tarihi dokuya dokunulmaması taraftarıyım… Tekerlekli sandalyeliler düşünülerek rampalar bankolar yapılabilir veya bilgilendirilmiş bilinçlendirilmiş elemanların bizlere yardımcı olması sağlanabilir.

Taksim’de kendi işimi kendim görebileceğim bir mekan buldum, “bulmuşken de gitmemek olmaz” diye düşünmeye başladım. Bu mekanın ismi Starbucks coffee, bu kafe Taksim meydanının ortasında bulunan Taksim anıtının tam karşısında.

Taksim’de bulmuş olduğum bu mekanda kullanabileceğim bir lavabo yok, bunun nedeni de tarihi dokuyu bozmamak için içerisinde tadilat yapılmamış olması. Ben bunu duyarlılıkla karşılıyorum ve lavabo ihtiyacımı Demirören alışveriş merkezinde görüp tekrardan geliyorum. "Engelli için lavabonuz neden yok” demiyorum, çünkü bende onlar gibi dokunun bozulmaması tarafıyım.

Taksim meydanının beş on metre ötesinde Starbucks Coffee’nin kapı girişinde eğimi yüzeyi genişliği tekerlekli sandalyeme uygun bir rampası var, içerisi geniş ve ferah, sipariş verilen ücret ödenen bankosu da bana uygun.

Rampası da var Bankosu da... :)

Mekanın kapı girişinde konulan eğimi yüzeyi genişliği tekerlekli sandalyeme uygun rampasını kullanarak içeriye giriyorum. Kasa bölümüne yanaşıyorum, orada bulunan arkadaşa siparişimi söyleyip ücretini ödedikten sonra, salonda bir köşede birkaç dakika bekliyorum. Siparişim hazır olunca ismimi söylüyorlar, bende gidip masa üzerine konulan içeceğimi alıp boş bir masada yudumluyorum.

Bu, o kadar kolay oluyor ki çok mutlu oluyorum…

Bu mutluluğun nedeni; tekerlekli sandalyelilerin bir mekana rahatça girip çıkamazlar, illaki bir veya birkaç zorlukla sorunla karşılaşırlar. Girişler uygun olmadığından çoğu zaman mekana giremezler, mekan içleri dar ve ortalığa saçılmış olan eşyayla ürünle dolu olduklarından çoğu mekan içinde rahat hareket edemezler. Engelliler ürünü seçemez kasaya gidip hesabı ödeyemezler.

Mekanlara girişimiz engelleniyor, ürünü seçmemiz siparişimizi vermemiz engelleniyor, ücreti ödememiz engelleniyor, mekan içinde rahat etmemiz engelleniyor.

Biz sosyal yaşamda engellendiğimiz için Engelliyiz, sağlığımızı kaybettiğimiz için değil…

Eğer bizler duyarlılıkla bilinçli bir şekilde düzgünce düşünülürsek, kimseye ihtiyaç duymadan kimseyi rahatsız etmeden işimizi kendimiz halledebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder