11 Eylül 2017 Pazartesi

Bahçelievler devlet hastanesine giderken...

Bugün Bahçelievler devlet hastanesinde Fizik tedavi bölümünde tedavi görmekte olan halama bir saatlik bir ziyaretim oldu… Halam bir ay önce bir inme geçirdi ve sol tarafı felç oldu.


Hastane Bahçelievler diye geçiyor, ama hastane binası Mahmutbey Kocasinan'da ve o kadar şehir içinde ki hastaneyi bulana kadar “ak ile kara seçtim".

Ben pes etmeyen biri olduğumdan ne yaptım ne ettim hastaneyi buldum…

Hastaneye Ataköy Şirinevler metro istasyonunun rotasını izleyerek gittim… İlk önce Marmaray ile Yenikapı’ya oradan da Havaalanı metrosuyla Ataköy Şirinevler istasyonuna kadar yol aldım.

Ataköy Şirinevler’de metrodan indikten sonra üst geçidin Ataköy tarafındaki asansörü değil Şirinevler tarafındaki asansörü kullanarak Mahmutbey’e doğru yol aldım.

Hastaneye gideceğim rotaya iyi ki dün akşamdan cep telefonuma bakmışım ve gideceğim rotayı aklıma kaydetmişim.

Şirinevler’e asansörle geçiş yaptıktan sonra insan kalabalığının arasından sıyrılıp biraz daha sakin sokaklara geçip hastaneye doğru ilerlemeye başladım. Gideceğim mesafeyi biraz uzatsam da sessiz sakin bir ortamda ilerlemek en iyisi.

Şirinevler engeller bakımından o kadar kötü durumdaki, ne doğru dürüst kaldırımı var nede kaldırımlarının rampası… Hastaneye giderken yolculuğumun neredeyse tamamını araç trafiği yolu kenarından yaptım.

Ben özel araç kullanmayan tekerlekli sandalyeli bir engelliyim, işlerimi toplu taşıma araçlarını kullanarak hallediyorum… Özel araçla işlerimi görmek demek; trafikte yer işgali yapıp sıkışmaya neden olmak ve boşuna zaman kaybı demek, boşuna yakıt masrafı demek ve o yakıtla havayı kirletmek demek.

Bunun yanı sıra toplu taşıma araçlarında insanlara “tekerlekli sandalyemle bende buradayım”, “işlerimi kendim görüyorum” demek istiyorum. Toplum içinde ne kadar çok gözükürsem, hem onlar engellilere alışır hem ben topluma alışırım.

Bunun yanı sıra; bir engelli olarak işlerimi görmek bana haz veriyor.

Bilmiyorum, ama fizik tedaviyi o kadar şehir içine sıkıştırmışlar ki, o kadar ücra bir yere almışlar ki, bir an önce oradan ayrılması hayırlısı olur. Fizik tedavi bölümü bir beton yığını içinde, bir beton yığınına bakıyor ve çevresinde hiç yeşillik yok.

Devlet hastanesi orada olabilir, ama fizik tedavi bölümü o hastaneye hiç yakışmıyor.

Fizik tedavi bölümünün Bahçelievler devlet hastanesinden tekrardan eski yerine geri döneceği söyleniyor, ama ben öyle bir şey olacağını sanmıyorum. Çünkü E- 5 karayolu kenarında bulunan yer çok çok değerli hem de çokkkkkkk.

“Fizik tedavi” farklı bir şifa yöntemi, “moral” ön planda ve iyileşme sürecini olumlu etkiliyor… Bu süreç en fazla iki ay ile sınırlı oluyor, hastanede doğru düzgün düzenli bir şekilde tedavi görüyor eve taburcu oluyorsunuz ve tedaviye kendi imkanlarınızla devam ediyorsunuz.

Eve taburcu olduktan sonra tüm her şey sizin elinizde, ister hastanede gördüğünüz tedaviyi evde uygulamaya devam eder sağlığınıza kavuşursunuz isterseniz boş verip yatağa yatar başkalarının bakımına mecbur olursunuz. 

Ben bir tekerlekli sandalyeli olarak sorun zorlukları aşarak onun yanına gidip bir saate yakın bolca konuşup tecrübelerimi anlatıp moralimi verdim ve geri geldim. 

Halamla sohbetim sırasında öğrendim ki, tedavisini 2004- 2005- 2007 yıllarında 70. Yıl fizik tedavi hastanesinde tedavimde bana yardımcı olan sağlıkçılar yapıyor… Bana defalarca tedavi uygulamış olan uzman fizyoterapist Ercan Varzikoğlu halama da tedavi uygulamakta, baş hemşire Güller hanımda oradaymış. 
İmkan olurda halamı tekrar ziyarete gidersem sabah saatlerinde orada olmayı tercih etmem gerekli ki, Ercan beyi ve Güller hanımı görebileyim.

Bugün hastaneye giderken bir arkadaş, tepe lambası yanan ve sireni ile ortalığı ayağa kaldıran bir ambulansı sağdan solladı ve yanımda geçip gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder