16 Ağustos 2013 Cuma

T.C.C.B.


Dün gece geç saatlerde aşağıdaki mektubu yaklaşık 15 yıldır kullanmakta olduğum unal76@yahoo.com adlı e-mail adresimden, Cumhurbaşkanlığının e-mail adresi olan cumhurbaskanligi@tccb.gov.tr e-mail adresine gönderdim ve Cumhurbaşkanından çıkartmak istediğim kitap için bana yol göstermesini veya destek olmasını istedim. Eğer internet yoluyla bir cevap alamazsam, bu yazdıklarımı birde taahhütlü mektup olarak Çankaya köşküne göndereceğim. 

 

Sayın Cumhurbaşkanım; ben Abdullah Ünal 37 yaşındayım ve İstanbul’da yaşıyorum...

20 yaşında beyin kanaması geçirdikten sonra yaşamını tekerlekli sandalyede sürdürmeye başlayan bir engelliyim. Bilgili bilinçli eğitimli bir kişiyimdir, medeni modern çağdaş bir kişiliğim vardır.
 
30 Ağustos 1996 günü gecesi, baş dönmesi ve vücudumun sol tarafımda uyuşma şikayetiyle Surp pırgiç ermeni hastanesi acil servisine gitmiş, ilgisizlik ve umursamazlık sonunda bir sedye üzerinde altı saat bekletildikten sonra, “başka hastaneye götürün” denilerek baştan savılmış bir kişiyim. Bir otomobilin arka koltuğunda Cerrahpaşa tıp fakültesine sevkim yapılırken de oturur pozisyonda istiğfar için kusmuğum ciğerlerime gitmiş ve sonrasında komaya girmiş bir kişiyim. Ciğerlerime giden bu kusmuk daha sonraki tedavi sürecimde karşıma enfeksiyon olarak bana geri döndü ve beni yoğun bakımda komada aylarca tuttu. Cerrahpaşa tıp fakültesi acil servisinde beni karşılayanlar, kasılmalarımı görünce ve kustuğumu öğrenince beyin kanaması geçirdiğimi anlamış ve hemen yoğun bakıma aldırmışlar.
 
Sayın Cumhurbaşkanım beyin kanaması geçirip ameliyat olalı şu an 17 yıl olmuş durumda, bu 17 yıl boyunca birçok sorunla zorlukla karşılaştım, bugünlere gelene kadar çok uğraş verdim ve şu an sağlığım neredeyse düzeldi. Konuşamıyordum göremiyordum duyamıyordum hissedemiyordum, ama ilk altı ay içinde bu algılarım geri geldi. Yatalaktım, ilk bir yıl boyunca gördüğüm tedaviler sonrasında oturur hale geldim. Ayağa kalkamıyordum, ilk beş altı yıl boyunca evde uygulanan fizik tedavi egzersizle ayağa kalktım. Yürüyemiyordum, ilk yedi sekiz yıl uygulanan fizik tedavi rehabilitasyon ve egzersizle paralel barda adımlamaya başladım. Hastalığımın ilk altı yedi yılında ev içinde annem babam olmadan işlerimi halledemez durumdaydım, ama sonraları yaşamımı kendim idare etmeye başladım. 
 
Altı yedi yıl ev içinde yaşamımı sürdürdükten sonra, 15- 20 günde bir ev dışına çıkmalarım başladı, dışarıya çıkıyordum ama kollarımı tam olarak hareket ettiremediğim için kardeşlerim yanımdan hiç ayrılmaz beni korur kollarlardı. Şu an bağımsız olarak yürüyebilmek için, hala Paralel bar, Walker ve Tripod ile çabalıyorum, egzersizlerle uğraş vermekteyim. 
 
Beynimdeki hasar o kadar büyük ki, aradan geçen 17 yıla rağmen hala vücuduma hükmetmeme izin vermiyor. Bu hasarın bu kadar yıl sonra bile iyileşmemiş olmasının nedeni, Surp pırgiç ermeni hastanesinde boşu boşuna saatlerce bir sedye üzerinde bekletilmiş olmam ve Cerrahpaşa tıp fakültesine ambulansla değil bir otomobilin arka koltuğunda gönderilmiş olmamdır. Eğer acil serviste daha erken müdahale edilip çare bulunamadığında başka hastaneye gitmem istenseydi. En önemlisi de “başka hastaneye götürün” denildiğinde sevkim ambulansla yapılsaydı, yatar pozisyonda olacaktım ve kusmuğum ciğerlerime değil dışarıya gidecekti.
 
17 yıl boyunca hiç boş durmadım, hep kendimi geliştirdim, hep kendimi eğittim, bilgilenip bilinçlenip ve kendimi yazmaya adadım. Yazıyordum çünkü yaşadığım sağlık problemim başkalarının başına gelebilecek bir problemdi ve yaşadıklarımı insanlıkla paylaşmam gerekliydi.
 
Türkiye’de ve dünyada engellilik hiçbir zaman sona ermeyecek, bu toplum her zaman engelli doğurmaya devam edecek. Durmadan dinlenmeden ev içindeki yaşamımı yazdım, ev dışındaki yaşamımı yazdım, engellilerin yaşadığı zorlukları sorunları yazdım, yapılması gerekenleri yazdım, yapılan yanlışları yazdım, engelliliğimin verdiği tecrübeyle her gördüğümü yazdım.
 
Bu yazma bilincine sahip olmamdaki en büyük nedense, 2002 yılında Danimarka Kopenhag'da yaşayan Türk bir yazarla tanışmış olmam. Sayın Zeynel Kozanoğlu ile sadece internetten bir yıl boyunca yazışarak Biraz Daha Işık adlı kitap çıkartmış olmamız. 2003 yılında Biraz Daha Işık adlı kitap çıkınca ben durmadım ve yazmaya devam ettim.
 
Yürüme umudumun ortaya çıkmasıyla yürüyebilmek için çabalarımı yazdım…
Sağlık sistemimizin doğrularını yanlışlarını yazdım…
Engellilerin evlerde veya sokaklarda yaşamını yazdım…
Akülü tekerlekli sandalyemle ev dışında yaşadığım zorlukları kolaylıkları yazdım…
Çevrede ve yapılarda engelliler için yapılması gerekenleri yazdım…
Engellilerin, çevreye ve sağlıklı insanlara bakışını yazdım, sağlıklı insanların ve çevrenin, engellilere bakışını yazdım…
Açıköğretim’de iki yıl boyunca 24 adet sınava girdim ve bu çabalarımı da yazdım…
Kamu ve özel sektördeki yapılarda olması gerekenleri olmaması gerekenleri yazdım.
 
Kısacası bir engellinin yaşamını en ince ayrıntısına kadar yazmış bulunmaktayım. Bu tecrübelerimi yazmış olmam, hem şu anki neslin bilinçlenmesi için hem de gelecek nesillere bırakılacak miras olarak büyük şans.
 
Yaklaşık on yıldır durmaksızın yazıyorum ve hala yazmaya devam ediyorum. Birikimlerimi bir yıldır kitap olarak yayınlanması için uğraş verdim, ama bir türlü sonuca ulaşamadım. İlk kitabımı çıkartan, yazar ve yayınevi “yayın ve dağıtım için organizasyon yapamayacaklarını” belirttiler, ulaştığım bazı yayınevleri geri dönüş yapmayıp olumlu bir yanıt vermediler, bazı yazarlara internet yoluyla ulaştım geri dönmediler. Yazdıklarımın derlenip düzenlenmesi basılıp dağıtımının yapılması yüksek maliyeti bulacağından bunu karşılamam mümkün değil.
 
Ben yazdıklarımın geniş bir çevreye ulaşmasını istediğimden, ülkemizin en yüksek makamında görevde olan siz Abdullah Gül’den yardım ve destek istemeye karar verdim. Yazdıklarım konusunda maddi bir beklenti içinde değilim, sadece tecrübelerimi ne kadar çok kişiye ulaştırırım çabası içindeyim.
 
Şu an elimde 2003 yılı Mart ayı ile 2013 yılı Temmuz ayı arası yazılarımın toplamı 1200 sayfa civarıdır. Bu 1200 sayfa, Times New Roman yazı tipinde 12 puntodur. Bu yazdıklarımı bir kitap haline getirmek istiyorum, ya yaşamım ele alınıp yazılarımın tamamı kullanılabilir veyahut yazdıklarımın bir bölümü alınıp engellilerin yaşamı olarak kullanılabilir.
 
Sayın Cumhurbaşkanım toplumumuzun engelliler hakkında bilgilenip bilinçlenmeye ihtiyacı var. Toplumumuz engellilere karşı eğitilmediği taktirde, gelecek engelliler ve sağlıklı insanımız için çok daha karanlık olacak.
 
Sayın Cumhurbaşkanım bilgisayarımda bulunan birikimlerimi kitap haline getirmek için sizden yardım istiyorum. Bir yayınevi desteği almam konusunda yardım edin kitabımı kendi adıma çıkartayım veyahut bir yazarla ilişiğe geçmemi sağlayın yazdıklarımdan yaşamımı ele alsın ve tüm yükü üstlensin. Sayın Gül eğer sizin desteğinizi alırsam, ulaşacağım çevre inanın ki çok daha geniş olur ve toplumumuz çok daha çabuk bilinçlenir.
 
Ben kendimi usta bir yazar olarak görmüyorum, sadece bir engelli olarak yaşamını yazmayı görev edinmiş bir kişiyim. İnanıyorum ki yazdıklarım insanlığımıza bilgi bilinç kazandıracak ve gelecek neslimiz bugünlerden çok daha iyi olacak. Yazdıklarımın sadece Türkiye’de değil Dünyada bulunan tüm insanlığın ilgisini çekeceğine inanıyorum.
 
Sayın Cumhurbaşkanım benim herhangi bir siyasi görüşüm veya üyeliğim yoktur, çünkü engelliğin sağı solu orta yolu veya başka yönden bir bakış açısı yoktur, engelliliğin vicdani olarak bakıma ihtiyacı eğitime bilgiye bilince ihtiyacı vardır.
 
Sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 vizyonu varsa eğer, bu vizyonun en ön sırasında biz engelliler olmalı, çünkü biz engelliler nüfus bakımından ülkemizin yüzde 10’luk bir kesimini oluşturuyoruz. Ve bu toplumun bir an önce eğitimi gerek ki, gelecek nesiller bizim bu adımı attığımızı algılayıp alkışlasın.
 
Ben bir Türk olarak, nasıl Amerika’da bin sekiz yüzlü yıllarda yaşamış engelli Helen Keller’in yaşamını Türkçe okuyabiliyorsam, şimdilerde onlarda benim yaşamımı kendi dillerinde okuyabilir.
 
Sayın Gül desteğinizi alabileceğimi düşündüğüm için bu mektubu size gönderiyorum.
 
                                                                                                                                                                                       Abdullah Ünal
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder