23 Şubat 2013 Cumartesi

Din tüccarlığı...

Oya teyze ile beraber annesine bakan bir bakıcı var... 
Bu bakıcının bakışlarını hiç beğenmedim. 
Koridorda çiçeklerin orada hastane sandalyesinde otururken yanıma oturdu ve “geçmiş olsun” diyerek benimle konuşmaya başladı. 

Fark ettim ki; benim görüşlerimi düşüncelerimi almak niyetinde… Ben konuştukça, o onayladı, ben konuştum o “ne güzel düşünüyorsun” dedi. Zaten bakışlarını hiç beğenmemiştim. Konuşmalarıma cevap verişleri de hoşuma gitmedi. Bu yüzden biraz mesafeli durmaya karar aldım... Anneme de “onun bakışlarını sevmediğimi o kadın benim yanıma geldiğinde bir iki dakika içinde yanımıza gel, beni çağır” dedim.

Akşam oldu ve yine çiçeklerin oradaydım… 
Yanıma, o geldi ve bana ters gelen bazı konuşlar yapmaya başladı. Bende bundan sonra ona mesafeli davranma kararı aldım.

Tahminimde haklı çıktım, çünkü bakışlarından kötü biri olduğunu anlayabildim.

Demek ki; kadının içindeki şeytan tahmin ettiğimden daha büyükmüş, ben gözlerinden şeytan olduğunu anlamıştım ama bu kadarını tahmin edememiştim.

Kadının kötülük taşıyor olması şundan…

Daha tanışalı bir gün olmuş. Düşünce ve konuşmalarımdan aldığı güçle, bana karşı biraz yobazca ve sapkınca konuşmaya başladı.

Bana dedi ki “Allah’a inancını hiç yitirme…
Her zaman şükret...
Sen Müslüman’sın, Kuran’a inanır ve Hz. Muhammet’in yolunda ilerlersin…
Ben Hıristiyan’ım, İncil’i okurum, İsa’ya inanırım ve bir Ermeni’yim, birde bunun yanında burada gizli olarak çalışıyorum, yani kaçağım” dedi.

Konuya şöyle girdi… 
“Sen rahatlamak, daha çok şifa bulmak için ve sağlığına bir an önce kavuşmak istiyorsan bu gece ve her gece yatmadan önce Allah’a ve İsa’ya dua et! İnan ki çok rahatlayacaksın... İsa’dan yardım iste... İnan ki o sana yardımcı olacak... O sana yardım etmekten çekinmeyecektir” dedi. 

Hanımefendi beni Hıristiyanlığa davet ediyor. 

Hemen içimden “yobazlık her dinde var” dedim... Daha tanışalı bir iki gün oldu.

Fikirlerimde, düşüncelerde, görünüşümde ve tavırlarımda yumuşak bir insan görünüşü veriyorsam, illaki incitilmem mi, gerek. İllaki nefsimin olmayacağı anlamı mı taşıyorum demek bu.

O, öyle söylendikçe, beni bu şekilde kırmaya devam ettikçe, ondan uzaklaştım.

Ne söylediklerine inandım ne de yaptığının güzel bir şey olduğuna inandım. Tam aksine dinime daha çok bağlandım… Bir kere onun dediği bir günah yani inandığın dini değiştirmek veya başka dine yönelmek çok günah.

Din, bir oyuncak değil ki! İkide birde değiştirilsin... 

Hastalığımdan faydalanıp beni kötü yola itmeye çalışıyor hanımefendi. Sandı ki ben zayıfım, sandı ki ben kişiliksizim, sandı ki nefsim yok, sandı ki ben çocuğum.

Saçma biri işte, onun ve onun gibilerin gideceği yer belli, Cehennem. 

Herhangi bir dinden başka dine geçmek çok büyük günahtır. 

Bu nedir? Anlamıyorum… Sizler kimsiniz ki? Neye göre veya ne için böyle yobazlıklar yaparsınız? Bilmiyorum! Anlayamıyorum!

Türkiye’de yaşıyorsun... Türk Lirasını kullanıyorsun... Bu toprakta yetişen yiyeceği yiyorsun... Etrafında yaşayan tüm insanlar, başkalarının dinini, dilini, ırk ayrımı yapmadan yaşıyor ve yahut ben öyle yaşıyorum. Neden insanları bu şekilde davranarak incitiyorsunuz... Neden düşüncelere fikirlere inançlara saygı duymuyorsunuz?

Ben ona ne Hıristiyan diye, ne Ermeni diye saygıda kusur etmişliğim var. Ama o şeytan bakışlı benim iyi niyetimi kötü yönde kullanmaya çalıştı ve beni kaybetti. Bu türden insanlar kaybetmeye mahkumdur, hangi dinden olursa olsun kaybetmeye mahkumdurlar.

Yaradan; dört din göndermiştir, dört peygamber aracılığıyla da dörtte kitap yazdırtmıştır, neden kalkıp burun sokarsınız insanları yolundan çevirmeye kalkar günaha girersiniz, bilmem neden. Kuran-ı Kerim’de, İncil’de, Tevrat’ta, Zebur’da Yaradan’ın kitabıdır, bu dördü de kutsaldır, bu dördünün birbirinden üstünlüğü yoktur. Benim için Kuran, senin için İncil, diğeri için Tevrat Zebur. 

Yaradan herkesi kitabından sorgulayacak, başka kitaptan sorgulayamayacak. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder