28 Kasım 2016 Pazartesi

Çocuklarınızın silahlanmasını engelleyin...

Dün internette Facebook’da Twitter’de ve blog sayfam olan unal76.blogspot.com adresimde, başlığında “çocuklarınızın silahlanmasını engelleyin” yazan bir resim paylaştım.

Paylaştığım bu resim anlatmak istediğim her şeyi anlatan bir resimdi ve bir başlık yazmam bile gereksizdi. Bu resimde üç dört yaşında bir çocuk eli rengarenk oyuncakların bulunduğu bir ortama uzanıyordu ve o küçücük eli bileğinden tutan bir el vardı. Bu küçük elin uzandığı oyuncak bir silah olduğundan büyük el onu silaha ulaşmasını engellemeye uğraşıyordu.

Yaklaşık bir ay önce aklıma gelen bu fikri anca dün yayınlayabildim.

İki üç gün önce Cumartesi günü Erey çay bahçesinde Dursun ağabeyin seyyar oyuncakçısında bir babayla üç dört yaşında oğlunu zaman geçirirken gördüm. Bu baba oğulun yanıma gittim ve “bir resim çekmek istiyorum yardımcı olur musunuz? Resimde oğlunuzun sadece eli gözükecek suratı görünmeyecek” dedim ve almak istediğim kareyi anlattım, baba da kabul etti.

Kare için bir dakika kadar uğraştık, çekimi yaptım babaya “teşekkür” ettim, ufaklığa montumun cebimde duran bir paket çikolatayı verip yanlarından ayrıldım. Tam olarak istediğim kareyi almıştım neredeyse, Özkan’dan da bu resimde bulunan silahı Photoshop efekt programında belirginleştirmesini istedim. Özkan’da istediğimi yaptı ve resmi bana geri gönderdi.

Bende dün öğleden sonra resmi ve yazacağım yazıyı hazırlayıp internette paylaşımlarımı yaptım. Bilmiyorum ama bana göre çok güzel bir paylaşımdı, ama yeterli ilgiyi görmedi gibi.

Eğer bu ülkede şiddetin vahşetin terörün suikastin azalması bekleniyorsa, kin nefret öfkenin ve düşmanlığın azalması bekleniyorsa bu resimdeki silaha ulaşmaya çalışan çocuklarımızın ellerinin büyükler tarafından  engellenmesi gerek. 

21 Kasım 2016 Pazartesi

Zeytinburnu Cumhuriyet Başsavcılığına...


Aşağıdaki dilekçeyi yaklaşık 15 gün önce hazırladım, çıktısını anca bugün bir kırtasiyeden alıp ilçemiz kaymakamlığına götürdüm ve yine hüsranla geri döndüm. 

"
17.10.2016 
Pazartesi

  ZEYTİNBURNU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA;

     1996 yılı Ağustos ayında beyin kanaması geçirdikten sonra bir acil servis doktorunun ilgisizliği sonucunda vücudunun sol tarafı felç olmuş ve sonrasında yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.

     Yaşamımın son yirmi yılını annesinin bakımına muhtaç ve onun refakati olmadan yaşamını idare edemeyen bir engelliyim. Annemin bakımı sayesinde konuşmaya görmeye hatırlamaya başladım, his kayıplarım geri gelmeye başladı ve hatta annemin uyguladığı egzersiz sayesinde adımlayarak yürümeye başladım.

     2008 yılında çıkartılmış olan bir yasayla benim gibi bireylere bakım yapan refakat edenlere, ikamet adresinin gelir düzeyine bakılarak bir maaş ödenmesi kararı alındı. Bu Bakım maaşı saçma sapan kararlar ve bahaneler gösterilerek ben dahil olmak üzere bir çok engelli ailesi alamıyor.

     Adıma kayıtlı bir mülk olmadığı ve bir iş yaşamım olmadığı halde, benim ve babamın emekli maaşı öne sürülerek evin geliri 30-TL fazla çıktı diye bu maaşı annemin alması engellendi. Eğer bu maaş refakatçiye verilecekse kayıtsız şartsız engellisine bakıyor diye verilmeli, ikamet adresinde bulunan mutfağındaki tezgahına buzdolabına, banyosundaki klozetine küvetine, balkonundaki kombisine bakılmadan verilmeli, çünkü bu maaşın adı Bakım maaşı.

     Ülkemizde yaşanan darbe girişiminden sonra ortaya çıkan tabloda, devletin kurumlarının her kademesine yerleşmiş olan FETÖ örgütünün Sosyal hizmetlerin kurumlarına da sızmış olabileceği düşüncesi içindeyim.

     Bakım maaşı alma şartlarının özellikle zorlaştırıldığını düşünüyorum... Engelli  ailelerinin evine girilerek mutfağına banyosuna balkonuna önyargı ile bakılıp maaşı almaması için kararlar verildiğini ve alınamayan bu maaşların örgüte aktarıldığı düşüncesindeyim.

     İlçemizde bulunan Sosyal hizmetler müdürlüğünün kararlarının sizin tarafınızdan incelenmesini rica etmekteyim. Eğer bir usulsüzlük tespiti yapmanız halinde ise 2008 yılı göze alınarak, maddi ve manevi haklarımızın faizi ile iade edilmesini talep etmekteyim.

     Eğer müdahaleniz mümkün değilse, gerekli düzenlemenin yapılması için konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taşımanızı istiyorum.


Adres                                                                  Abdullah Ünal 


Dilekçem Zeytinburnu kaymakamlığı giriş kapısındaki bir görevli tarafından incelendikten sonra girişinde 'Vakıf' yazan bir oda önüne götürüldüm. Yaklaşık beş dakika o kapı önünde bekledikten sonra içeriden birileri çıktı, bende onlardan sonra içeri girdim. 

O küçük oda içinde masada oturan memura dilekçemi verdim, yazdıklarımı o da inceledi ve "bu işlemle ilgili muhatap olmadıklarını, başka bir yere gitmemi" söyledi ve "tekrardan ilçe sosyal hizmetlere gidebilirsiniz" dedi. Ben de “bakın Sosyal hizmetlere gittim, zaten teftişi onlar yaptı. Sorun onlar” dediğim halde, "dilekçemi onlar için veriyorum zaten" dediğim halde papağan gibi aynı şeyi söyledi durdu. Beni başından savmak için elinden geleni yaptı yani. 

Hatta bir ara bana: "ilçemizde valiliğin bir kuruluşu yok" bile dedi, ama farkında değil, ilçemizin sosyal hizmetler müdürlüğü kapısında kocaman puntoyla valiliğin amblemi ve adı var. 

Ben bir şeyler yapmak için çabalıyorum, ama karşılığında bir karşılık yok. İnsan biraz saygı gösterir ve dilekçemi iyice inceler, beni dinler ve yönlendirme yapar. 

Hakkımı aramak için çok büyük emek sarf ettim, o dilekçeden çok umutluydum, ama dilekçem savcının kapı önüne bile gidemeden şu an çöp oldu. 

Dilekçem "savcıya verilecektir" denilerek görevli tarafından benden alınsaydı bile yazdıklarımın savcıya ulaştırılacağını bile sanmıyorum. 

Bu ülke bu zihniyetine teslim olmuş durumda, hâlâ terör dedikleri yapının zihniyeti kurumlarda kol geziyor. 

6 Kasım 2016 Pazar

Sadi Konuk'a giderken...


Bugün saat 13:10 civarı evden çıkıp hiç vakit kaybetmeden Bakırköy'de bulunan Sadi Konuk eğitim ve araştırma hastanesi gittim.



Hiç vakit kaybetmeden gittim, çünkü dışarısı çok çok soğuktu, güneş vardı parlaktı ve yakıcıydı ama soğuk esiyordu. Hemen Akşemsettin tramvay durağından Zeytinburnu'na, oradan Havaalanı metrosuyla Bakırköy durağına geçtim. Bakırköy metro durağı İncirli E-5 karayolu yanında, Bakırköy adliyesine yüz metre mesafede.


Ara sokaklardan, yan yollardan, bazen araç trafiği yolundan bazen daracık kaldırımdan Mashar Osman'a ulaştım. Mashar Osman hastane bahçesinde bulunan Dr. Sadi Konuk eğitim ve araştırma hastanesi binası içine girip bir alt kata indim, çünkü fiziksel tedavi bölümü orada. 

"Bahçelievler metro durağından Sadi Konuk'a gitmiyorsun" diyeceklere cevabım; "Bahçelievler metro istasyonunda üç adet asansörle Sadi Konuk EAH'a ulaşa bilirim ve her gidişimde o asansörlerden birinden biri kesin bozuk oluyor. 

Geçen hafta hastaneye gelip gittiğim için hiç duraksamadan ilerledim ve Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon bölümünde 1. poliklinik Filiz Yıldız Aydın hanımın odasının olduğu yere gittim. İlk önce danışmadan barkod alıp odası kapısı önüne gittim, bir baktım ekranda adım soyadım var hemen içeri girdim.


Filiz hanıma evraklarımı verip "efendim fizik tedavi hastanesinden almakta olduğum yıllık 60 seans fizik tedavi hakkımın 30 seansı bitti, şimdi ikinci 30 seans hakkımı almak için muayeneye geldim" dedim, o da ilk önce durumum hakkında benden bilgiler aldı sonra da sol tarafındaki kasılmanın şiddetini ölçmek için kolumu ve bacağımı kontrol etti. Kullandığım ilaçlar hakkında söz açılınca, "19 yıl Lioresel kas gevşetici kullandım, ama son üç dört aydır bıraktım" dedim, Filiz hanım da "Sirdalud diye bir ilaç daha var istersen kasların gevşemesi için onu deneye bilirsin" dedi.


Biraz Sirdalud hakkında konuştuktan sonra evraklarımı imzalatmak için bir diğer fizyoterapi uzman arkadaşına götürüp getirdi ve bana teslim etti. Bende Sadi Konuk'un bir diğer binasının beşinci katına çıktım, Başhekimliğe kaşelettirdim ve imzalattım.


Bakırköy engelli duyarlılığı bakımından benim gözümde sınıfta kalmış bir ilçe oldu. Son on gün içinde Sadi Konuk'a bu ikinci gidişim oldu, engelliye uygun ne doğru dürüst kaldırımı var ne de kaldırımı işgal konusunda insanının duyarlılığı var.


Yirmi yılı aşkın süre sonra ilk defa tekerlekli sandalyemle Bakırköy'ün sokaklarına giriyorum, ilçenin her yerinin saçmalıkla dolu olduğunu görüyorum.


Bakırköy metro durağından Mashar Osman Bakırköy devlet hastanesine neredeyse iki kilometre yol ilerledim, her yerde daracık kaldırım vardı, tüm kaldırımlar araçların işgali altındaydı.