12 Aralık 2022 Pazartesi

İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) Şile kampı tepkim...


12.12.2022 

Bugün saat 14:30’da aşağıdaki metni İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çözüm merkezine gönderdim. Kısacası; üç dört önce yaşamış olduğum ve beni çok yaralayan bir olay sonrası belediyede bulunan iletişim bilgilerimin silinmesini ve bana ulaşılmamasını istedim.

"

Sayın yetkili, 6.12.2022 günü saat 16:09’da 02124499658 numaralı hattan İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına arandım ve Şile'de bulunan engelliler kampına kışın ortasında davet edildim. Beni arayan arkadaşın suçu olmadığı için bahane uydurup 'ret' cevabı verdim ve telefonu kapattım. Beni çok kızdıran bu olaya tepkimi ise belediyeyi, başkanı ve Murat Ongun’u etiketleyerek Twitter'de paylaşım yaparak koydum.

2019 yılında iki kilometre yol giderek ve okul binasına merdivenden kollar üzerinde çıkartılarak önceki yönetim çok canımı yaktığı için Ekrem İmamoğlu'na oy vermiş bir tekerlekli sandalyeli olarak belediyenin ait rehberlerinden, özellikle engelli biriminden adıma ait ulaşım bilgilerinin çıkarılmasını istiyorum, yani artık sizin tarafınızdan aranmak istemiyorum. Çünkü resmen kışın ortasında davet ederek benimle dalga geçildiğini düşünüyorum, yaz aylarında başka illerden gelen başka siyasi partilere üye engelli arkadaşları Şile’de kampta ağırlıyorsunuz, ama sizde iki yıl öncesine ait Şile’ye kamp için kaydım olduğu halde beni kış aylarına erteliyorsunuz. Sanırım sorun, CHP’ye veya altılı masaya ortak olan partilerden birine üye olmamam, Ben hiçbir siyasi partiye üye değilim, çünkü bu ülkede siyasete üye olmak çıkara ortak olmaktır.

Teşekkürler 

"

22 Eylül 2022 Perşembe

Teksan inovatif'i yedek parça için CİMER'e şikayet ettim...

Bugün öğle saatlerinde aşağıdaki metni CİMER’e gönderdim, www.cimer.gov.tr adresine girip gerekli bilgilerimi girdikten sonra şikayetimi yaptım. 

Sayın yetkili altı yıl önce almış olduğum ve ekte faturası bulunan tekerlekli sandalye için yedek parça isteğinde bulunuyorum, ama bir türlü yeterli desteği alamıyorum. Bu tekerlekli sandalyeyi bana satan ve Türkiye temsilcisi firma yedek parça desteği vermeme konusunda ısrarcılar. Konu hakkında sahip olduğum bilgi; firmalar sattıkları ürünler konusunda kapatılmış olsalar bile veya ürünün satışına son verseler bile bir süre daha yedek parça desteği vermek zorundalar. 

Sizden ricamdır, konuyu araştırıp Ticaret bakanlığının veya ürünü satan firmanın geri dönüş yapmanız. 

Teşekkürler

 

Artık kimseye yumuşak davranmıyorum, çünkü hak gaspı yapmaya alışmışlar ve kimsesinin umurunda değilsin. Bu yüzden tekerlekli sandalyeyi aldığım Teksan inovatif medikal ürünleri san. ve tic. adlı firmayla iki defa irtibata geçtim ve yedek parça isteğinde bulundum, ama onlar tekerlekli sandalyeyi ithal ettikleri yerden yedek parçayı istemek yerine tüm işi bana bıraktılar ve beni başlarından savdılar. Beni başka firmalara yönlendirdiler, “sadece biz değil, firmanın Türkiye temsilcisinin de kapandığını” söylediler. Onlar benimle ilgilenmeyince bende şikayet ettim, şu an Ticaret bakanlığı onlarla irtibata geçecek ve ben onların beni aramasını bekleyeceğim. İki haftadır üzerilerine düşen görevi yapmadıkları için parçayı bulmaya çalışan ve başı ağrıyan bendim, bundan sonra birazda onların başı ağrısın. 











CİMER'DEN GELEN CEVAP; 

Sayın ABDULLAH ÜNAL,

T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne yapmış olduğunuz 2204343984 sayılı başvurunuz 03.11.2022 tarihinde cevaplanmıştır*

Cevap Metni: Sayın İlgili;
Başvurunuz incelenmiş olup tüketici işlemleri kapsamında bir mal/hizmet ile ilgili şikâyetinizin olduğu anlaşılmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili Yönetmelikler ile belirlenen haklarınız ve şikâyetlere ilişkin çözüm yollarıyla ilgili olarak Bakanlığımız internet sitesinde https://tuketici.ticaret.gov.tr/yayinlar/tuketici-bilgi-rehberi adresinde yer alan tüketici rehberinin ilgili bölümlerinden detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Bununla birlikte; 6502 sayılı Kanun uyarınca tüketici uyuşmazlıklarının çözüm mercileri “Tüketici Hakem Heyetleri”, “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” ve “Tüketici Mahkemeleri” dir. 01.10.2022 tarihi itibarıyla, değeri 30.000 TL altındaki tüketici uyuşmazlıklarında tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki il/ilçe tüketici hakem heyetine başvurulması zorunludur. Tüketici hakem heyetlerine başvurular masrafsız olup, şahsen veya avukat aracılığıyla; elden, posta yoluyla veya elektronik ortamda e-Devlet sistemi üzerinden tüketici hakem heyetlerine başvuru imkânı bulunmaktadır.  
Bu kapsamda; şikâyetinizle ilgili olarak, e-Devlet şifrenizle https://tuketicisikayeti.ticaret.gov.tr bağlantısından veya yazılı dilekçeyle tüketici hakem heyetine başvuru yapabilirsiniz.
Diğer taraftan; ilgili mevzuata aykırı işlem yaptığını düşündüğünüz işletmede (satıcı/sağlayıcı/üretici/ithalatçı) şikayetiniz kapsamında Bakanlığımızca denetim yapılması talebinizin bulunması halinde, şikayetinize esas oluşturacak bilgi ve belgelerle (fatura, sözleşme, sipariş formu, garanti belgesi, kargo gönderi veya teslim fişi, fotoğraf,…vb) birlikte yazılı olarak veya elektronik ortamda (CİMER, e-Devlet) işletmenin bulunduğu yerdeki Ticaret İl Müdürlüğüne başvurabilirsiniz. Bununla birlikte, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na göre, kişinin açık rızası olmaksızın kişisel veriler işlenemez, anonim hale getirilemez ve aktarılamaz. Bu kapsamda, başvurunuzda 6698 sayılı Kanun kapsamında kişisel bilgilerinizin kurum/kuruluş ve firmalarla paylaşılmasına ilişkin açık yazılı beyanınıza da yer verilmesi gerekmektedir.
Bilgilerinizi rica ederiz.


Ticaret Bakanlığı
Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü 

8 Ağustos 2022 Pazartesi

Ah şu taksiciler...

Dün Kadıköy’e Ayrılık çeşmesi Nauitilus alışveriş merkezine gitmek için saat 17:00 civarı evden çıktım. Saat 17:30 gibi de her zaman kullandığım Muammer Aksoy caddesinin Süleymaniye Kadın Doğum ve Çocuk hastanesi önündeki trafik ışıklarını kullanarak Kazlıçeşme Marmaray’a geçiş yaptım. 

Süleymaniye Kadın Doğum ve Çocuk hastanesi önündeki trafik ışığından karşı kaldırıma geçiş yaptığım sırada bir taksi sürücüsü yanan kırmızı ışıkta durmadı, bende bana yanan yeşil ışığa güvenerek durmadım. Ben geçişimi tamamlarken taksi sürücüne baktığımda bana el hareketi yaparak bağırdığını gördüm, bende yolun ortasında durdum ve bana yanan yeşil ışığı elimle gösterdim.
 
Bugün Twitter’de birçok haber sitesinde İstanbul Taksiciler Esnaf Odası başkanı Eyüp Aksu’nun röportajında “taksi plaka fiyatları çok düşük” sözlerini görünce aşağıdakileri yorum olarak yazdım. Haber ile ilgilenen birçok kişi yorumumu beğenip yorum yazdı. Gerçi bugünkü paylaşımımı dün İstanbul Emniyeti’ne de yaptım, İstanbul Büyükşehir Belediyesine de yapmıştım.
 
Bilmiyorum bu taksici esnafına kim “dur” diyecek, neredeyse her çıkışımda taksicilerin yaptığı bu ihlallere rastlıyorum. Defalarca kırmızı ışıkta geçen taksiye rastladım ve hepsinde de sürücüler tarafından canım hiçe sayıldı. 
 
Twitter; 
Sayın Eyüp Aksu; öncelikle bir başvuru yapın ve taksilerinizin ambulans itfaiye jandarma polis araçları gibi geçişlerde önceliğe sahip olabilmesini isteyin, şoförlerinizin birçoğu ne yaya geçidi nede trafik ışığı tanıyor, bir tekerlekli sandalyeli olarak söylüyorum.
 
Twitter; 
En son dün 17:26'da Zeytinburnu Muammer Aksoy caddesi üzerinde bulunan Süleymaniye Kadın Doğum ve Çocuk hastanesi önünde bulunan trafik lambasından tekerlekli sandalyemle geçiş yaparken ihlal yapan taksi bana çarpmamak için zar zor durdu. 

23 Temmuz 2022 Cumartesi

Surp pırgiç işgal Twitter sonrası CİMER'e de...



Dün saat 18:00’de tekrardan sorun yaşayınca Twitter hesabımdan aşağıdaki metni yedi parça halinde göndermiştim, bugün saat 11:24'de CİMER’e de gönderdim.


Sayın yetkili resimdeki araç yolunu işgal etmiş bu alan, hem araç yolunu daraltıyor kazalara neden oluyor, hem yaya geçidini işgal edip yayanın kaldırıma geçişini engelliyor. Bu işgalin kaldırılması sizden ricamdır. 

Bir tekerlekli sandalyeli olarak bölgedeki kaldırıma ulaşmak için yaşadığım sorun ve zorlukları çekmiş olduğum aşağıdaki videoda göre bilirsiniz, ne zaman o bölgeden geçsem aynı sorunu yaşıyorum ve bunu sadece ben yaşamıyorum. 

https://youtu.be/OdaRSqvOyck 

31.07.2019 saat 16:30'da tekerlekli sandalyemle bu yaya geçidinden karşıya geçiş yaptığım sırada araçların sıkıştırması nedeniyle o yeşil alanın betonuna çarptım ve tekerlekli sandalyemin ayaklığını kırdım. Bölgedeki kameraları izlediğinizde görebilirsiniz. 

Bu yaya geçidinden Surp Pırgiç Ermeni hastanesine veyahut Marmaray'ın Kazlıçeşme istasyonuna gitmek için kaldırıma geçmek istenildiğinde araç aralarında kalıyorsun, çünkü o yeşil alan yolu daraltıyor ve kaldırıma ulaşmayı engelliyor. 

Bu yol üzerinde ilerleyen motorlu araçlar, o yeşil alanın yolu daraltması nedeniyle karşı şeride geçiyor kazalara neden oluyor. Bazen yayanın bile sağlığından olduğu anlar bile oluyor. Bölgedeki kameralardan veya tutulmuş kaza tutanaklarından kontrol edebilirsiniz. 

Bölgedeki diğer engel ve işgaller belediyenin (@zeytinburnubld) çözüm merkezi ile paylaşılmıştır ve kaldırılmıştır, ama bu işgal için herhangi bir işlem yapılamamıştır Zeytinburnu belediyesi ile görüşüp onay alabilirsiniz. 

Her defasında olduğu gibi 22.07.2022 saat 17:55’de tehlikeler atlatarak ve yine araçlar arasında kalarak geçişimi tamamladım. Bölgedeki kameralardan durumu kontrol edebilirsiniz. 


Tekrardan canım yanmadan veya canlar yanmadan, canım burnuma geldiği için araç yolundaki bu işgali ilgili olabilecek CİMER dahil neredeyse tüm kurumlara şikayet etmiş oldum. 




30 Mayıs 2022 Pazartesi

Engellilerle ortak derdimiz...


1996 yılından beri bu pencerede ayaktayım,
1996 yılından beri bu 5-6 basamağı inip çıkıyorum... 

Bir kaç gün önce teyzemin ortanca kızı ve ailesiyle beraber Erey çay bahçesinde bir saatlik bir sohbetim oldu. Sohbetimiz güzeldi, ama hava serindi ve ikizleri Aras ile Asya'nın hemen canı sıkıldı. İstediğimiz halde daha fazla sohbete devam edemedik. 

Sohbet sırasında bir ara teyzemin kızı bana "Abdullah ağabey o evde oturmak için neden ısrar ediyorsun?" Dedi. Bu lafın üzerine ben nereden geldiğimi şaşırdım, afalladım ve "hayır, ne alaka! Ben böyle bir şey demedim, yıllarca uğraştığım halde o evden asıl ayrılmak istemeyen evdekilerdi. Defalarca söyledim ama evdeki kimse benden yana tavrını koymadı. Demek arkamdan böyle konuşuyorlar, ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum, o evi değiştilerelim diye ben baskı uyguladım, ama hepsinin keyfi yerinde olduğu için bana kulak asmadılar. Gerçi büyük kardeşim 2016 yılında o lafı benim gözüme bakarak arkadaşım Vedat Kürşün'e de söylemişti" dedim. 

Canım çok yandığı için teyzemin kızına yumdum gözümü açtım ağzımı ve devam edip "ben yıllarca uğraştım, ama o evden çıkmak için kimseyi razı edemedim, çünkü hepsinin keyfi yerindeydi, yiyip içiyor gezip tozuyorlardı. Defalarca uyardığım halde kimsesi o evden çıkmak için bana destek olmadı, 1996'dan beri o merdivenleri çekiyorum," dedim. Benim en güzel 25-26 yılım güneş görmeden, apartmanın girişinde 5-6 basamağı inip çıkmakla geçti, tuvaleti banyosu mutfağı dar bir evde geçti ve bitti. Şu an ekonomik sıkıntı içine sokunca duruma beni ortak etmeye çalışıyorlar" dedim ve aşağıdakilerinin bazılarını gözlerim yaşararak ekledim. 


"

Yedi sekiz ay önce yine büyük kardeşimle şöyle bir konuşmam oldu... Bana 25 yıldır umursamadıkları bir konuyu açtı ve "ağabey babam iyice ağırlaştı, annem zaten sana bakıyor, bu yüzden annemin işleri iyice arttı. Bu saatten sonra benim ev almam çok zor, küçük kardeşimizin de öyle bir niyeti yok. Biz şu an sizin oturduğunuz evi satıp veya kiralayıp, üzerine ekleme yapalım başka bir yerden iki katlı düzayak bir yere geçelim. Hem bizim aile hem sizin aile beraber oturmayı düşünelim artık" dedi. 

O gün bugündür, aylardır ben bir türlü kendime gelemedim, çünkü beni ve annemi 25-26 yıl güneş görmeyen, tekerlekli sandalyemle kendim girip çıkamadığım bir evde hapis tutulurken hiç kimsesinin aklına gelmedik. Şu an insan yerine koyuluyoruz.

Ben, 1996 yılında tekerlekli sandalyeli hale geldikten sonra babama defalarca mantıklı seçenekler sunarak “bu evi satıp düzayak ev alalım” dedim, “bu evi kiraya verip düzayak eve kiraya gidelim” dedim, “bu evi ipotek edip ev alalım” dedim. Ama isteklerime 25 yıl boyunca babam ve evdeki herkes uyarılarıma kayıtsız kaldılar, herkes bana "hayır" dedi. 

Benim tanımlanmış haklarımı 2002 yılından bu yana vermeyen siyasi partiye oy verdiler, şu an ekonomi dahil her şey mahvolduktan sonra evi değiştirmeyi veya ev almayı düşünüyorlar. 


En son 2013 yılında apartmanın girişinde bulunan 5-6 basamağın önünde anne babama "şu merdivenden kurtulalım, iyice yaşımız ilerledi" dedim, her ikisi de bana "biz sana bakıyoruz, yaşlanmayacağız, kimin yaşlanacağını Allah bilir" gibi saçma sapan laflar dediler. Bende o gün bir karar verdim ve konu hakkında bir daha ağzımı açmadım, açanın da ağzını kapattım. 

Bir diğer konuya gelirsem; benim 2004 yılında yürüyebilme umudum ortaya çıktı, on beş yıl boyunca defalarca "egzersizlerimde ve yürümelerimde yardım edin destek verin de, kendimi taşıyacak hale geleyim veya yürüyeyim” dedim, ama yine beni kimsesi umursamadı. Bana egzersiz konusunda annem harici kimsesi bir kez bile yardım etmedi, elini sürmedi. Babam yılda bir kaç kez yardım etti, ama her iki kardeşim bana hiç elini sürmedi. Sonuçta ben yürüyemedim, çünkü annemin gücü bir yere kadar yetti, benim gücümse artık tükendi ve bende bıraktım. Çok iyi hatırlıyorum, 2004 yılından sonra üç defa yoğun bir yürüye bilmek için egzersiz çalışmasına başladım ama üçünde de yarıda bıraktım. Çünkü, savaş lider ve ordu ile olur. Ben ya tek başıma ya da annemle beraber egzersize kalkıştım ve gücümüz bir yerde tükendi.

Annem de bazı konularda hatalar yanlışlare yaptı... Neredeyse tüm söylemlerimde hep babamın tarafında oldu, kardeşlerimin tarafında oldu, bir kez bile "Abdullah" demedi. 

Annemle ne zaman konuyu konuşsam, bana "ortanca kardeşin yıllardır kira ödüyor, keşke ona ev alsaydık" dedi, "küçük kardeşin evlenmedi gitti" dedi ve hatta annem bana 2010 yılında "anne engelli bir arkadaşım önerdi, Başakşehir tarafında evler var bakalım" dediğimde, bana "ben torunlarımdan ayrılmam, o kadar uzağa gidemem" demişti. Sanki ben kendimi düşünüyorum, kendinin de hayatının mahvolduğunun farkında değil. 

 

"Şu an yaşım neredeyse yirmiden elliye dayanmış, bu saatten sonra bu evde tıkılı kalsam ne olur, kalmasam ne olur. Yarın bir gün ölüp gittiğimde bu evi anında satıp kendilerine iyi bir ev alırlar artık." Ne yapıyım, ne diyeyim. 

 

2013 veya 2014 yılı içinde anne babamla apartmanın merdiveninden inerken amcam geldi ve anneme "sen bırak, babasıyla beraber aşağı biz indirelim" dedi. Babam tekerlekli sandalyemin arka tarafında, amcam ön tarafta, o 5-6 basamağı inmeye kalktık ama öyle bir savrulduk ki, neredeyse iki üç metre sonra yolun ortasında durabildik. 1996 yılından bu yana 19-20 yıldır eve girip çıktığım o merdivenden inip çıkmayı kolay sanan amcam, o gün bana "Abdullah bu merdivenler zor oluyormuş, biz bu evi değiştirmeyi düşünelim artık" dedi, ama o gün o konu kapandı. 

Yine aynı günlerde Olivium alışveriş merkezinde babam yanıma geldi ve "yıllarca bana evi değiştirelim dedin ama ben kabul etmedim, düşüncesiz davrandım" dedi. Bende “baba sen sadece kendini suçlama, bu dünyada herkes kendini düşünür. Hadi sen düşünemedin, hadi sen beni dinlemedin, hadi umursamadın ama amcam, kardeşlerim neden hep kendini düşündü, akrabalarım neden annemle beni umursamadılar, neden kimsesi sana akıl vermedi?” Dedim. “Sen canını sıkma, bu sadece seninle ilgili değil” dedim. O günlerden sonra hem amcamın hem babamın umurunda olmadığımı anladım, daha doğrusu daha doğrusu benimle ve annemle kan bağı olan herkesin umurunda olmadığımızı anladım.

Eğer; amcam, babam, kardeşlerim ve akrabalarım, annemle beni önemseselerdi, zamanında iyi bir eve taşınmış olsaydık veya egzersizlerimde bana doğru dürüst destek olunsaydı, annem bu kadar yıpranmaz, yorulmazdı ve bende kendime bakacak hale gelirdim. 

ANNEMİ BEN DEĞİL, BİZE HİÇ YARDIM ETMEYEREK ASLINDA ANNEMİ ONLAR YORDU... 


Farkındalar mı acaba? 25-26 yıldır benim halledemediğim tüm işleri annemin hallettiğini... Tırnaklarımın kesilmesi, banyo klozet işlerimi, soyunup giyinme işlerimi, yemek içecek ihtiyacımı annemin hallettiğini, yataktan tekerlekli sandalyeye kalkarken veya tekerlekli sandalyeden yatağa yatarken hep anneme ihtiyacımın olduğunu. 

Annem, 25-26 yıldır iki kişilik yaşam sürüyor. Hadi bana acımadı kimsesi, anneme neden acımadılar? 

Bunun yanı sıra; 25 yıldır istediğim zaman eve girip çıkamadığım için veya evimize tanıdıklarım gelemediği için hiçbir zaman sosyal yaşamım olmadı, olamadı. Hiç bir zaman, arkadaşım dostum sevgilim eşim çocuğum olmadı, çünkü annem babam hep yanımda olduğundan kimseyle sıkı fıkı olamadım. 

Yanıma gelmek isteyen gelmedi/ gelemedi, çekindi...

Şimdi anne babama kardeşlerime bunu desem, “sana engel mi olduk, saçmalıyorsun” derler, şu an “arkadaşım dostum sevgilim gelecek siz üç beş saat bir yerlere gidin rahatça sohbet muhabbet edelim, yiyip içelim, eğlenelim, film seyredelim" desem, kabul ederler mi? Acaba. Anne babamı bırak, kardeşlerim bile karşıma dikilir. 

Ben beyin kanaması geçirdiğim günden beri 25-26 yıldır his kaybı olmayan bir kişiyim, ben beyin kanaması geçirdiğim günden beri 25-26 yıldır maddi yükünü kendi taşıyan birisiyim, ben beyin kanaması geçirdiğim günden beri 26 yıldır akıl fikir zeka bakımından kendini yönetebilen birisiyim. Ne olurdu bu evde beni çürütmeselerdi, beni kendine bakabilecek hale getirselerdi. 

Kardeşlerim, babam ve yakın akrabalarım, 25-26 yıl boyunca o kadar çok kendilerini düşündüler ki, o kadar çok beni ve annemi umursamadılar ki, artık bende bittim annem de. 

Babam ve kardeşlerim 25-26 yıl boyunca çok güzel bir şekilde hayatlarını yaşadılar, ama ben yürüyebilmek için annemle egzersiz ve yürümeler yaptım. Şu anda da apartmanın merdiveninden inip çıkmak için yeğenimi çağırıyorum, o beni dışarı çıkartıyor eve sokuyor. Eve girmek istediğimde yeğenimi bulamazsam, o apartmanın girişindeki beş altı basamağı annemle beraber yalnız çıkıyorum, eğer düşsek herkes "neden bizi çağırmıyorsunuz?”, “neden beklemiyorsunuz?” Derler. 

Hiç farkında değiller ben 25-26 yıldır onların keyfini bekliyorum. 

 

 

Ben 25-26 yıldır güneş görmeyen, rampası olmayan, banyosu mutfağı balkonu dar, resimdeki o pencerede hapisken; amcam Ali Osman Ünal her şeye karışıp her dediğimize karşı geldi, tek derdi dernek vakıf Cami Kabe oldu ve babamı hep baskı altında tuttu. Babam Hüseyin Ünal ise amcamın yolundaydı hep, gezdi tozdu eve istediğinde uğradı, annemle beni bir kez bile dinlemedi ve hep başkalarının ne dediğini önemsedi. Kardeşim Ercan Ünal evlenip gitti, hayatını yaşadı. Diğer kardeşim Ertan Ünal eve uğramadı, hayatını yaşadı. Tüm muhafazakarlar gibi bizim ailede sülalede sadece kendini düşündü, gezdiler tozdular, yediler içtiler, hayatlarını yaşadılar. Onların gözünde terör örgütü liderleri Fethullah Gülen, Abdullah Öcalan kadar bile değerim olmadı. Annemle beraber hiçbir zaman insan yerine konulmadık, annemle beni bu evde çürüttüler, çürüttüler, çürüttüler. 


11 Nisan 2022 Pazartesi

Bakım maaşı için Cimer'e...


Aşağıdaki metni CİMER’e gönderdim. Göndermiş olduğum bu başvurumu Danimarka’da yaşayan Zeynel amcanın kızı Beyhan ablayla beraber hazırladık. Ben kaba taslak olarak bir metin hazırladım, Beyhan ablaya gönderdim, o da düzeltmeler yapıp bana gönderdi. 

"

Sayın yetkili ben 26 yıldır annesinin bakımına muhtaç yaşayan yüzde 79 engelli Abdullah Ünal (46). 

2008 yılında TBMM tarafından bakıma muhtaç engellisine bakana 'Bakım maaşı' adı altında destek verilmeye başlandı. Kanunun çıktığı günlerde başvuru yapmıştık, ama o yıllarda Zeytinburnu sosyal hizmet görevlileri tarafından yapılan araştırmalar sonrasında evin geliri otuz Türk Lirası (30- TL) fazla çıktığından annemin bu maaşı alamayacağı sonucuna varıldı. 

Hatta 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Zeytinburnu kaymakamlığına evimizin gelirinin bilerek yüksek çıkartıldığını belirttiğim bir dilekçeyle savcılığa başvurum söz konusu oldu, ama bu girişimim savcıya ulaşamadan savcılık kapısı önünde bir görevli tarafından dilekçem okunarak engellendi. 

Şu an sizden istediğim, 2008 yılından bu yana kanunen hakkım olan bakım maaşının hangi gerekçe ile bana ödenmediğinin araştırılması ve eğer kanun kapsamında ise bu maaşın tarafıma bağlanmasıdır. Kendi devletimi mahkemeye vermeme adına bu başvuruyu yapıyorum. Gerekirse haklarımı günlük yasal faizi ile alma yolunda kanuni yollarla da arayacağım belirtmek isterim. 


3.06.2022 

10 Nisan günü 2022 tarihinde CİMER’e Bakım maaşı konusunda durumumun tekrardan araştırılması için bir başvurum olmuştu, çünkü 2008 yılında Bakım maaşı kanunlaştığı günlerde başvurumda evin geliri 30- TL yüksek olduğu için başvurum ret edilmişti. 

Engellisine bakan kişiye verilen bu maaş; iki üç evi, lüks arabası, iş yeri olan bir çok AKP MHP üyesi olan Bakım maaşını alabiliyor.  

Neredeyse üç ay önce CİMER’e bu başvurum sonrası bugün saat 11:40’da kapımıza bir hanımefendi geldi, annem gelip tamamen kendisinin bakımına bağlı yüzde 80 engel raporu olan tekerlekli sandalyeli beni kapı önüne hanımefendinin karşısına getirdi ve onunla görüşmeye başladım. 

Aile ve sosyal hizmetler bakanlığı tarafından yönlendirilen bu hanımefendi CİMER’e başvurum hakkında bana bilgi verip ne yapacağım konusunda beni yönlendirdi. Bana; şu anda evde dört kişi yaşadığını, babamın işçi emeklisi olduğunu ve aldığı maaşı söyledi, benim malulen emekli olduğumu ve aldığım maaşı söyledi, bizimle yaşayan kardeşimin asgari ücretli olduğunu ve aldığı maaşı tek tek belirtti. Hatta bunları, ondan önce ben söyledin, çünkü okuduğu kağıtta ne yazdığının farkındayım. 

Sonra hesap makinesiyle rakamları hesapladı: “evin gelirinin 12.000- TL küsur olduğunu, bunu evde yaşayan dört kişiye böldüğünde de kişi başına 3.150- TL düştüğünü, Bakım maaşı alabilmek için bu rakamın 2835- TL olması gerektiğini” söyledi. 

Bu sebeple de kişi başına gelirin 2835- TL’ye düşürülmesi için bir şeyler yapılması gerektiğini, mesela asgari ücretli kardeşimin evden ayrılması olabileceğini” söyledi. Eğer bunlar yapıldığında sınır olan kişi başına 2835- TL’yi tutturabileceğimizi” söyledi. 

Sonrasında hanımefendi “başvurumun olduğu taktirde Bakım maaşı alabileceğimi, ama konu hakkında tekrardan CİMER’e baş vurmamamı" istedi. 

Ben, hanımefendinin bana verdiği o taktikleri uygulamadığım için 2008 yılından bu yana Bakım maaşı alamıyorum. 

1 Ocak 2022 Cumartesi

İç edilen haklarım...

Adaletinizi seveyim... 

1) 1996 yılında beyin ameliyatım sonrası yoğun bakım sürecim 31 gün, koma sürecim ise iki ay sürdü. Bu süreçler bitince anında Kasımpaşa ve Beşiktaş askerlik şubelerinden ‘askerliğe elverişsizdir’ (çürük) raporu almak gerekti, çünkü 20 yaşımdaydım ve askerliğe alınmam gerekliydi. Bunun için yatalak olduğum halde beni 3-4 defa zorla askerlik şubelerine getirttiler, “hastalığım gerçektir, TSK’yı aldatmıyorum, kandırmıyorum” ispatı yapmaya çalıştım. 


2) Kaslarımın, eklemlerimin güçlenmesi veya yürüyebilmek için İstanbul'un en iyi hastanesi olan 70. Yıl Fizik tedavi ve Rehabilitasyon hastanesinde 2004 yılında, 2006 yılında ve 2007 yılında üç defa yattım, hepsinde de tedavim bitmeden "yoğunluk" bahanesiyle taburcu edildim ve yerime basit tedavisi olanlar alındı. Hatta son yatışımda beni yirmi günde taburcu edip yerime Ayakta tedavi alabilecek birini almışlardı. Benim gibi hastalarda profesyonellerin gözetimi altında uzun süreli yatılı bakım önemlidir. Benim gibi tedaviye ihtiyacı olan yüzlerce binlerce hatta on binlerce kişi varken, saçma sapan birilerine tedavi vererek hastane odalarını otel odası gibi kullandırtılıp bizlerin hakkını gasp edip onlara hizmet veriyorlar. 


3) 2008 yılında çıkan bir yasayla 'bakıma muhtaç aile bireyine bakan kişiye Bakım parası adı altında bir maaş ödenmesi kararı' alındı. Yüzde 80 engelli olan bana bakan anneme, devlet tarafından verilmesi gereken bu Bakım parası verilmedi. Buna neden olaraksa; 2008 yılında evimize gelen o zaman ki "Fethullah Gülen hoca", şimdilerde "FETÖ örgütünün elamanları" tarafından evimizin baştan aşağı kontrol ettikten sonra "evin gelirinin 30- TL fazla çıkartılması" oldu. Tanımlanmış bu hakkın verilmek istenmemesinin nedeniyse; kendilerinden olmayışımdı. Kısacası; 2008 yılından bu yana bana tanımlanan beş yüz altı yüz bin TL başkalarına özellikle FETÖ örgütüne gidiyor. 2016 yılında Fethullah Gülen’in darbe girişiminden üç dört ay sonra 2008 yılındaki konuyla ilgili 'ilçe sosyal hizmetler kurumu çalışanlarının incelenmesi' için Zeytinburnu kaymakamlığına, savcılığa suç duyurusuna benzer bir dilekçe vermeye kalktım, ama bu girişimim savcının kapısı önünde duran bir görevli tarafından engellendi. Dilekçem kapı önünde duran kişi tarafından okundu ve “dilekçeyi teslim aldık” denilerek savuşturuldum. Eğer dilekçem işleme girseydi, biliyorum ki bana bir bildirim gelirdi. Savcıya vermek istediğim dilekçenin içeriğinde: '2008 yılında yüzde seksen engelli olduğumdan dolayı annem bana baktığı için Bakım maaşı alma hakkımın olduğunu ispatlamaya çalıştım, ama o yıllarda görevliler tarafından kapı önünde engellendiğim' yazıyordu. 


4) 2018 yılında yüzde 80 engelli raporum olduğu halde, ÖTV'den muaf olabilmek için Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma hastanesine (EAH) ve Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesine (EAH) onlarca muayeneye girdim, ama hastaneler benim engel yüzdemi bir puan düşürdü. Sol tarafım felç, beyin hasarlı olan bana "sen tertibatlı araç al kullanırsın" dediler ve ÖTV indirimi yapmayıp, "ÖTV indirimi veya engelli plakası alamazsın" dediler. ÖTV muafiyeti alan o kadar çok sağlıklı var ki, birçoğu rüşvetle, sahte belgeyle veya araya giren birileriyle bunu yapıyorlar. ÖTV indirimini telefonla alan bile var, kimse merak etmesin. 


5) İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) ait, bizlerin rehabilitasyonu için kurulmuş Florya özürlüler kampında bir hafta kalmak için defalarca başvurdum, ama bana sıra 2009 yılında bir kez geldi. Her başvurumda bana “Türkiye’nin tamamına yetişmeye çalışıyoruz, talep yüksek” cevabı almıştım. Merak etmesinler ben biliyorum orada her yıl zaman geçirenleri, ayrıca neden tüm ülkeye yetişmeye çalışıyorlar? 


6) 2012 yılı içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Alo153’den tekerlekli sandalyeli engelli taşıyan araç talep ettim, “bir hafta önceden aramanız gerekiyor” cevabı aldım, bir hafta öncesinden araca ihtiyacım olacağını nereden bileceksem. Acaba yönettikleri belediyenin partisine üye olsaydım, o bir hafta bir saate düşer miydi? 


7) İlçe belediyesine havuz terapisi için başvurdum, maddi olarak devletin veya belediyenin her ihtiyacını karşıladığı AKDEM’in havuzunda ilk seans terapimi yaptılar, ikinci üçüncü seans terapimi yaptılar, sonrasında havuzda bir tamir çalışması yapıldı ve bana bir geri dönüş yapılmadı. Neden acaba? 


8) 2011 yılında ilçe belediyemizin Kültür merkezinden, sosyalleşmek için sinema, tiyatro, konser aktivitesi için bir kaç defa bilet talep ettim, hep “biletlerimiz bir ay öncesinde tükendi, bilet almak için ay başında başvuru yapmanız gerek” dediler. Sanki aktiviteler aylar öncesinden belli oluyormuş gibi. Sonuçta bir tekerlekli sandalyedeyim, bir kenarda oturup sergileneni seyredeceğim. Tanıdıklarına giden biletler havada uçuşuyor bilmiyorum sanki. 


9) 2012 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) başkanlığına yeni anayasa çalışmalarına katkı sağlamak amacıyla engellilerin dezavatajları konuları hakkında göndermiş olduğum iki adet taahhütlü mektubuma “alınmıştır” cevabı bile gelmedi. TBMM başkanlığı Cemil Çiçek'e gönderdiğim taahhütlü mektuplara cevap gelmediği gibi. Acaba bir siyasi partiye üye olsaydım insan yerine konulur muydum? 


10) Sağlığımın daha iyiye gitmesi için havuz terapisi almam gerekti, bunun için 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) başvurdum, “bu havuz terapilerine 16 yaşından büyükleri alamıyoruz” dediler. Engelliler arasında yaş ayrımcılığını ilk defa duydum. 


11) 2009 ila 2011 yıları arasında Açıköğretim okudum, 24 adet sınavıma binaların ikinci üçüncü katında girmek zorunda bırakıldım. “Ben tekerlekli sandalyelim” deyip raporumun fotokopisini defalarca taahhütlü olarak Halk eğitim müdürlüğüne, il ve ilçe eğitim müdürlüklerine, Ankara Milli eğitim bakanlığına gönderdiğim halde, bana bir kez bile cevap verilmedi. Gelen bazı cevaplardaysa bana "sınava sınav yerinde girilir" oldu. Partilerine üyeliğim olsa; sınavlarım okul girişinde yapılırdı, hatta her sınavda evimden bile alınıp kendi odalarında sınava girerdim. Şunu hiç unutamıyorum; orta okulu okuduğum Ayhan Şahenk orta okulunda küçük kardeşim tek başına beni tekerlekli sandalyemle 20- 25 basamaklı merdivenden geri geri çıkartırken Ergun Nart’ın gülümseyerek bana bakmasını.


12) 2018 yılında Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) henüz beş yıl önce hizmete giren Marmaray raylı sistem toplu ulaşım ağı için bir başvuruda bulundum. “Ağın sadece Kazlıçeşme ve Ayrılık çeşmesi istasyonlarında birer asansör var ve onlar bozulduğunda biz tekerlekli sandalyeliler bu ağı kullanamıyoruz ve eve geri dönüyoruz” dedim. Hatta öneri olarak, “alternatif asansör yapılsın veya karayollarındaki gibi rampalı bir üst geçit yapılsın” sundum. BİMER'den bana gelen cevapsa: “Marmaray ağını biz yapmadık, lütfen bu ağı yapan şirketlere başvurun” oldu. Kendilerinin yapması gerekli yazışmayı ne yazık ki bana yaptırmayı uygun gördüler. 


13) 2019 yılında sol tarafım felç olduğu için 23 yıldır sol omzumu, kolumu, elimi ve parmaklarımı tam olarak kullanamıyorum, yani sadece sağ tarafımı kullanabiliyorum. Manuel tekerlekli sandalyenin sol tekerini itemem veya çekemem, yani ev dışında dışarıda illa ki akülü tekerlekli sandalye kullanmam şart. Bu yüzden ev dışında akülü tekerlekli sandalye kullanıyorum, buna da mecburum. Bende bulunan sağlık raporunda "Akülü tekerlekli sandalye kullanabilir" yazısı kutucuğu işaretli değil, işaretli olmadığı için bir tekerlekli sandalye alırken devletin verdiği indirim gibi imkanlarından yararlanamıyorum. Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesinde girmiş olduğum fiziksel muayenede hanımefendi bana: "sen ayakta durabiliyorsun, fizik tedavi gördüğün taktirde yürüyebilirsin, devletin verdiği akülü tekerlekli sandalye imkanından faydalanamazsın" dedi. Bu devlet, bu hükümet bana ve benim gibilere hem gerekli yeterli fiziksel tedaviyi vermiyor, hem yaşamımda büyük yeri olan akülü tekerlekli sandalye için "imkanlardan faydalanamazsın" diyor. NOT: Sol tarafımın kendine gelebilirdi, ama gerekli tedavi hiç bir zaman uygulanmadığı için ben normal bir hayata geri dönemedim. 


14) Devlet, hükümet veya belediyeler tarafından engelli için sunulan plan gibi, proje gibi, geri ödemesiz hibe gibi birçok imkan, yalan veya istenilen şartları saçma sapan. Engelli için sunulan birçok plan, proje veya hibelere başvurum olduğu halde hepsinden olumsuz yanıt aldım. Başvurularımın, ya onlarda ya da bende belgesi var, gerektiğinde veya istenildiğinde ulaşıla bilinir. 2019 yılında “Engelli ve Hükümlüye 50.000-TL hibe almak için İŞKUR’u arayın” dendi, ama tırt çıktı. Şartlarını sormak için bile aradığımda bana "böyle bir şeyin olmadığı" söylendi. 


15) Corona Covit- 19 ilk aylarında kronik ve sağlığında sorun yaşayanlar için bir düzenleme yapıldı ve raporu olanlar ilaçlarını, hastaneye veya sağlık ocağına gitmeden de eczaneden alabilme hakkı verildi. Bu düzenlemeden ben yararlanamadım, çünkü 24 yıllık beyin hasarlı bir kişi olmama rağmen 24 yıldır kullandığım ilaçlarım olmasına rağmen benim bir raporum yok. 24 yıldır her ay, hastaneye veya sağlık ocağına gidiyorum ve ilaçlarımı yazdırıyorum. Defalarca beyin hastalıkları uzmanlarına, fiziksel tedavi uzmanlarına veya Eğitim ve Araştırma Hastanelerine (EAH) başvurduğum halde, bana hep "hayır" cevabı verildi, neden olarak da "sağlık kuruluşlarına her ay gidebilecek kadar sağlığın yerinde" dendi, bu yüzden doktorlar uzmanlar profesörler tarafından bu hakka sahip olmamın gereksiz olduğu ön görüldü. NOT: Şu anda olağanüstü bir durum var ve ben kas gevşetici Lioresel ilacımı, kas ağrılarım için kullandığım Cabral ağrı kesici ilacımı aylardır almıyorum/ alamıyorum. 


16) 2020 yılının ilk aylarında dünyanın başına bela olan Corana Covid-19 salgınına önlem olarak 2021 yılı Haziran ayında ‘acil kullanım onaylı’ BiONTech aşı sıram gelince ilk dozumu Yedikule Göğüs Hastalıkları hastanesinde oldum. Sağlıkçı olan bazı tanıdıklarım bana; sağlık sorunlarım olduğu için ölü hücreden üretilen Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını olmamı önerdiler, “canlı hücreden Almanya Pfizer BiONTech aşısı sende tepki verebilir, aşı olmak için acele etme” dediler. Bana aşı hakkı tanımlandıktan sonra bir hafta boyunca Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısı için randevu almaya çalıştım, ama randevu verilmedi, ama bazı engelli tanıdıklarım sağlıkçı yakınlarının araya girmesiyle Çin’in Sinovac şirketinin CoronaVac aşısını yaptırdılar. Bu ülke böyle bir ülke işte, bu haksızlıklara tepki gösterince bana kızıyorlar. Baktım Sinovac'ın CoronaVac için randevu alamıyorum, bende BionTech aşısının canlı hücreden üretildiğini bile bile randevumu alıp aşımı oldum. Belki bir zararı olmayacak belki de olacak, bilemiyorum, bunu sağlıkçı veya bir bilim insanı olmadığım için bilmem de imkansız, daha doğrusu piyasada olan bu aşıların acil kullanım onaylı olması nedeniyle kimse bilemez. Benim hak gaspını sevmeyen bir yapım var, birilerini araya sokup Çin’in CoronaVac aşısını olmadım.