20 Mayıs 2017 Cumartesi

Üst geçit rampalarının hali...

Trafiğin yoğun olduğu noktalarda insanların karşıdan karşıya güvenli bir şekilde geçmesi için sunulmuş olan imkanlardan biride üst geçitlerdir.

Bu üst geçitleri kullanmak içinse iki yol vardır; biri kendi gücünüzle inip çıktığınız basamaklı merdiven yoludur, diğeriyse eğimi yüzeyi genişliği doğru düzgün olan rampalı yoldur.

Sağlıklılar için merdivenli yol kullanıma sunulmuştur… Tekerlekli sandalyeliler, hamileler, bebekliler, pusetliler, bebek arabalılar, çocuklular ve yaşlılar içinse rampalı yol kullanıma sunulmuştur.

İşte sağlıklılarla bu noktada anlaşamıyoruz; ben bir tekerlekli sandalyeli olarak üst geçit rampasını kullanmak zorundayım, ama sağlıklılar rampayı kullanmak zorunda değil.

Ben tekerlekli sandalyemle üst geçit rampası üzerinde ilerlerken sağlıklılarla karşılaşıyorum ve zaten çok dar olan bu geçiş yolunda onlara yol vermek zorunda kalıyorum.

Sağlık problemi olmayan bir insan, on metrelik bir mesafeyi neden elli altmış metreye çıkartıp kendini yorar beni zora sokar.



19 Mayıs 2017 Cuma

BKE

Dün yine evin boya işi nedeniyle gün boyunca dışarıdaydım, buralarda gezmektense Mecidiyeköy’de bulunan Cevahir alışveriş merkezine gidip orada zaman geçirdim.


Saat 18:00 civarı Zeytinburnu’na geri gelip biraz gezindikten sonra tuvalet ihtiyacımı görmek için Olivium alışveriş merkezine girdim, girdim ama pişman oldum.

Alışveriş merkezine girince doğruca en üst kata çıkıp engelli tuvaletinin olduğu koridora geçip tuvalet kapısı önüne geldiğimde kapı duvardı.

Başka kattaki engelli tuvaletine gitmektense bekledim ve içeriden kimin çıkacağını görmek istedim. Yaklaşık üç dört dakika bekledikten sonra içeriden genç bir sağlıklı çıktı, şöyle beni kabadayıca tavrıyla bana baktı ve hiç tepki vermeden sallanarak bastı gitti.

Bu davranışı üzerine arkasından yüksek sesle "iki üç metre ötede senin için tuvalet varken neden burayı kullanıyorsun, yapma bunu” dedim, o da arkasını döndü ve dik dik bakarak “istediğimi kullanırım” dedi. Ben onun bu lafı üzerine iyice sinirlendim “bıktım sizden artık şikayet edeceğim” dedim, bu sefer o yanıma kadar gelip bana “git kime şikayet edersen et” dedi.

Benden bir özür dilese, bana “kusura bakma” dese konu kapanacak, ama onun “git kime şikayet edersen et” demesi beni onu şikayet etmeye yöneltti.

Yanıma geldiğinde ona “sen hangi restoranda çalışıyorsun?” Diye sorduğumda ise bana “Bursa kebap evinde çalışıyorum” dedi. O kadar cüretkar ki o kadar cesur ki sanırsın alışveriş merkezi onun.

Beyefendinin yaşı otuzlara gelmiş, alışveriş merkezinde iyi bir restoranda çalışıyor ve böyle bir kafa yapısı sahip. Sağlığı yerinde olduğu halde Engelli tuvaletini kullanıyor, benden özür dilemek yerine haklıymış gibi üste çıkıyor.

Bende Engelli tuvaletini kullandıktan sonra o restoranın önüne gittim ve kapı önünde bekleyen güzel giyimli bir arkadaşa yaklaşıp görevini sordum, restoranın yetkilisi olduğunu öğrendikten sonra “bir şikayetim olacak, restoranınızın elemanlarının Engelli tuvaletini kullanmasını lütfen engelleyin, defalarca uyardığım halde hâlâ tuvaleti kullanmaya devam ediyorlar” dedim ve arkasından “biraz öncede bir elemanınız bana “git kime şikayet edersen et dedi, lütfen müdahale edin, çalışanlarınızı eğitin” dedikten sonra da “restoranınızı kullanan biriydim, ama artık buraya gelmeyeceğim” dedim.

Ben buna benzer sorunlar yaşadığında kayıtsız kalmayan/ kalamayan bir kişiyim, bizlere yani engellilere yapılan bu türden saygısızlıklara suskunda kalmam/ kalamam.

Ben Olivium alışveriş merkezinde üç dört mekana girip çıkmam, çünkü bana adam gibi davranmadıkları için.

21.05.2017
İki üç gün önce Olivium alışveriş merkezinde engelli tuvaletinde Bke restoranın bir çalışanı ile yapmış olduğum münakaşa sonrasında, çok sinirlenmiştim… O restoranı ve o çalışanı restoran zincirinin genel merkezine şikayet etmeye karar vermiştim, ama bugün Olivium alışveriş merkezinde o çalışan yanıma kadar gelip benden özür diledi, o gün yaptığının çok ayıp olduğunu, o gece uyku uyuyamadığını ve onu af etmemi istedi. Bende onun bu af dilemesine karşılık Bke restoran zinciri genel merkezine mail atma kararımdan vazgeçtim.

11 Mayıs 2017 Perşembe

Mehmet ağabeyle Gezi parkında...

30.04.2017
Dün Özkan ile Marmaray ile Yenikapı’ya oradan da Hacıosman metrosuyla Şişhane’ye kadar gidip asansörle Kuledibi tarafından yeryüzüne çıktık. İlk önce gezine gezine İstiklal caddesini geçip Taksim’e ulaştık, orada biraz zaman geçirdikten sonra da Gezi parkının olduğu bölgeye geçip bir bankta Özkan ile yaklaşık iki saat geçirdik. Hava sıcaktı, gökyüzü bulutsuzdu. Ve insanlar, insanlar çok keyifliydi.


Gezi parkında bankta zaman geçirdiğimiz sırada yanımıza sağ bacağı olmayan 56 yaşında Mehmet Bayrak ad soyadlı bir ağabey geldi. Ağabeyle yeni tanıştığım halde bir anda samimi olup dertlerimizi sıkıntılarımızı paylaşıp çare arayış çabalarımızı konuşur buldum kendimi.

Yaşamımız hakkında, siyasi görüşümüz hakkında, sağlıklara bakışımızda veya sağlıkların bize bakışı hakkında tüm görüşlerimiz ön görümüz bile aynı.

Mehmet ağabeyle sohbetimiz sırasında konu tedavi sürecimize geldiğinde öğrendik ki; ilk tedavimizi aynı doktorlar yapmış aynı terapistlerden tedavi almışız. Bazı tecrübelerimiz bile aynı, birçok görüşümüz ön görümüz aynı, sağlık sektörünün ikimize aynı Kader’i biçmiş aynı Alın yazısını yazmış.

Sohbetimiz sırasında bir ara konu; Baklofen pompadan açıldı, ben "ağabey 1996 yılı son günlerinde Amerikan hastanesinden Ali Zırh Omurgadan giriş yapıp ilaç vermeyi önerdi, ama ben kabul etmedim çünkü hem riski olan bir tedaviydi hem de çok aşırı pahalıydı" dedim.

Mehmet ağabey, Baklofen pompayı taktırmış, kullanan birisi... Ücreti konusunda o da şikayetçi, ama yine de taktırıp kullanmaya başlamış. Konuyu biraz daha derinleştirdiğimizde öğrendim ki; o Baklofen pompadan hiç memnun değil, neredeyse hiç faydasını görmedim, dedi.

Baklofen pompa; omurgaya takılan bir cihaz, bu cihazdan belirli aralıklarla belirli dozlarda ilaç veriliyor. Bir nevi şu an revaçta olan Botox. Botox nasıl kaslara enjekte ediliyorsa, o da omurilik kanalından istenilen bölgeye gönderiliyor.

Nafi ağabey...

Nafi Ketenci… Nafi ağabeyle birkaç yıl önce sosyal ağ Facebook aracılığıyla tanıştım… Şimdilerde ise ara sıra Nautilus alışveriş merkezinde veya Olivium alışveriş merkezinde karşılaşıp sohbet ettiğim omurilik hasarı sonucu tekerlekli sandalye kullanmaya başlamış olan bir ağabey.

Nafi ağabey Haydarpaşa Tcdd’de memur, bir tekerlekli sandalyeli olmasına rağmen hâlâ Tccd’nin aktif bir çalışanı… O da benim gibi yaşamın bizlere getirdiği sorun ve zorluklara rağmen ayakta durmaya çalışan bir gezgin bir keşifçi bir aktivist.

Nafi ağabey çok güzel bir insan, benden 13- 14 yaş büyük olmasına rağmen yaşama benim kadar hatta benden çok daha iyi bir bakışı var. O da benim gibi zorluk veya sorun ile karşılaştığında hemen “pes” diyebilecek bir yapısı yok, onunda engelliler hakkında düşüncesi benim gibi.

Dün akşam saat 22:00 civarı telefonum çaldı açtım, o… “Abdullah biz ara sıra İstanbul dışına gezilere çıkıyoruz sende bizlerle gelsene” dedi. Hatta şu an Konya’dalarmış, çok yakında da Eskişehir’e gideceklermiş. Daha sonra bana; bendeki toplu ulaşım için kullandığım kartın Refakatçi’li olup olmadığını sordu, daha sonrada “refakatçim ile bu gezilere katılabileceğimi” söyledi, Nafi ağabeye benim cevabımsa: “Hayır” oldu, çünkü benim sol tarafım felç ve yanımda sürekli bir refakatçi gerekli.


Ben bu türden gezilere gezmelere gitmeyi çok isterim… Hatta imkanım olsa, tek başıma gidip gelebilsem; kimse beni bulamaz. Ülkenin dört bir yanı benim olur.

Bu türden aktivitelere organizasyonlara gidemememin başlıca sebebi yanımda bir refakatçimin olmaması, çünkü annem babam yaşlı olduğundan beni idare etmeleri veya oralara kadar benimle gelip gitmeleri onların sağlığı bakımından çok çok zor, kardeşimse çalışıyor, gelmez/ gelemez.

Benim diğer sebebimse; gittiğim yerlerde tuvalet ihtiyacımı görebileceğim yerlerin olmaması… Ben bir bedensel engelli olarak birçok tekerlekli sandalyeli arkadaşımdan iyi durumdayım, çünkü his kaybım yok. Ama ben kendini idare etme bakımından neredeyse sıfırım. 

Birçok engelli arkadaşım kendini idare edebilir, ama bende o kabiliyet hiç yok… Onlar üzerlerini kendileri değiştirebilir veya yatağa kendileri yatabilir kalkabilir ama ben yapamam. Onlar tuvalet ihtiyacını sonda veya bez ile halledebilir, ama bana klozet şart… Onlar tuvalet ihtiyacını refakatçisiz çözebilir ama ben bir klozete oturup kalkamam.

5 Mayıs 2017 Cuma

Kadıköy Moda, Taksim İstiklal...

Son on gün içinde dün üçüncü kez İstiklal caddesine gittim, ama “bir süre gitmeme” kararı aldım.

Bunun nedeni İstiklal caddesinin birçok yerinin tadilatta olması; caddede “yol” denen bir şey yok, tramvay yolu zaten tadilatta birde sağı solu kazılmış yıkık dökük halde ve bunun yanında üç dört yeri panzerli polisler tarafından tutulmuş durumda.

Birkaç aydır bu durumda olan İstiklal caddesi, sanırım önümüzdeki altı ay boyunca tüm yaz ayları boyunca aynı durumda olacak.

Dün öğle 12:00’de evden çıkınca Erey çay bahçesine uğrayıp bir bardak çay içtikten sonra havanın güzel olmasını değerlendirmek için hemen yüz metre mesafede bulunan Marmaray’ın Kazlıçeşme istasyonuna geçtim.



İlk önce Ayrılıkçeşmesi’ne Nautilus alışveriş merkezinde engelli tuvaletinde ihtiyacımı giderdikten sonra geriye toplu taşımaya geri dönüp oradan asansörle Kadıköy Tavşantepe metrosuna indim ve Kadıköy’e geçiş yaptım.

Kadıköy’de metrodan asansörle yeryüzüne çıkış yaptıktan sonra birkaç yüz metre ilerideki Kadıköy sahiline gittim... Sahilde hemen iskelenin yanında durup bir süre uzakta devasa boyutta olan Haydarpaşa garını seyrettim, şehir hatları vapurlarını iskeleye yanaşıp yolcu aldıktan sonra uzaklaşmalarını seyrettim, martıların bir parça simidi havada kapabilmek için kavgalarını seyrettim. 

Daha sonraysa Moda tarafına doğru yaklaşık bir kilometre boyunca sahilde, banklar ve çimenler üzerinde keyif yapan insanları seyrederek ilerledim. Hafta ortası olmasına Perşembe olmasına rağmen Moda sahili cıvıl cıvıldı… Tekerlekli sandalyemle yavaşça ilerlerken etrafa göz attığımda; emekliler banklarda gençlerse çimenler üzerinde, ağaçların gölgeleri altında sohbet ediyordu.

Bir ara bir ağacın gölgesine çimenlerin üzerine tekerlekli sandalyemi yanaştırıp Marmara deniziyle tarihi Yarımada’yı seyrederek Kadıköy iskelesinin oradan almış olduğum simidi yiyip açlığımı bastırdım.

Sonra yine yavaşça Kadıköy sahiline doğru dönüşe geçtim, üzerimde kısa kollu bir tişört olmasına rağmen sıcak beni de etkilemeye başladı. Terlemiyordum, ama güneş yakıcıydı, daha tam Yaz olmadığı halde şimdiden güneşten kaçmayı tercih ettim.

Saat 17:00 civarı Kadıköy meydanındaydım, ama hava hala sıcaktı… Bende tekrardan Marmaray’a girdim ve Ayrılıkçeşmesi’nden Yenikapı’ya geçiş yapıp oradan Hacıosman metrosuyla Taksim’e gittim.

Taksim meydanında Cumhuriyet anıtı çevresinde biraz zaman geçirdikten sonra İstiklal caddesine girip geze geze etrafa baka baka kalabalığı yara yara Tünel’e kadar gittim ve sonra Taksim meydanına geri döndüm.

İstiklal caddesinde bir şeyler yapılmaya çalışıyor ama ben yapılmak isteneni tam anlamış değilim. Kim ne derse desin, İstiklal caddesi ne halde olursa olsun; insanlar İstiklal caddesini bırakamıyor.

Ben bir gezginim, gezmeden görmeden duramıyorum ve hiç sıkılmıyorum… Kalabalıkları, insanların seslerini ve koşuşturmalarını seviyorum. İnsanların içlerine girip kaybolmak istiyorum, onlarla göz göze gelmek istiyorum… Beni yabancılamalarını değil, kabullenmelerini istiyorum.