27 Şubat 2017 Pazartesi

Dernekleşmek için 2. Ahtapot çalıştayı...

26.02.2017
Gece 02:30 civarı anca uyuyabildim, saat 04:10’da uyandım ve saat 06:00’ya kadar uyanık kaldım. Bugün İstanbul Kurtköy’de Okan üniversitesinde Ahtapot gönüllüleri grubunun yapmış olduğu dernekleşme Çalıştay’ının ikincisine katıldım.

Saat 07:30 civarı Ahtapot’tan arkadaşlarım Ebru, Kayhan, Onur ve Ebru’nun yakın arkadaşı Arzu ile beraber Okan üniversitesinin yerleşkesine doğru yola çıktık. Pazar sabahı olması nedeniyle açık olan trafiğinde İstanbul’un caddelerini hızla aşarak yarım saat kırk dakikada oradaydık.

Bir can arkadaşımızın üniversitede sözünün geçmesiyle yerleşkede son derece güzel bir şekilde ağırlandık. Bircan, Ahtapot grubunun hem değerli bir üyesi yapı taşı hem de Okan üniversitesinde görevli bir arkadaş. Yaklaşık kırk kişiydik, kahvaltı ve öğle yemeği, çay kahve gibi tüm ikramlarda tüm yük Bircan ve çalışma öğrencilerindeydi. Son derece her şey dört dörtlüktü, hazırlıkları süperdi.

Kampüs çevresinde o kadar çok mağazadan dükkanda satın alınıp sonra sokağa terk edilmiş  köpek vardı ki, onlarcaydı yüzlerceydi. Gelen geçen araçların peşlerinden koşup duruyorlardı, sevgi saygı gülümseme okşanma veya bir kaç parça yiyecek bekliyorlardı. Ben o canlara "köpek" diyorum, ama bakamayacağı bir canlıyı sahiplenip sonra da sıkıldığı için onu uçsuz bucaksız o dağın taşın başına terk edenler asıl köpek.

Saat 10:30 civarı başlayan Çalıştay’ı, Vedat Kürşün ve Buse adlı arkadaş sunumunu yaptı. Ahtapot’a yakın zamanda katılmış olan Jennifer ise tüm gün boyunca her şeyin yolunda gitmesi için koşuşturup durdu. Jennifer bir yabancı olmasına rağmen benden çok daha iyi bir Türkçe’si vardı, onu taktir ettiğimi ise bana Çalıştay’a katıldığım için plaket verilirken mikrofon aracılığıyla tüm katılımcılara “Jennifer bir yabancı olmasına rağmen benden çok daha iyi bir Türkçe’si var” dedim. Jennifer ve salonda bulunan herkes tüm güzellikleri hak ediyor, çünkü yüzlerinde gülümseme azim ve hırs vardı.

Neredeyse tüm gün boyunca, ara sıra verilen kısa molalarla yaklaşık yedi saat boyunca dernekleşme süreci ve sonuçları konuşulup tartışıldı. Başta Vedat olmak üzere Buse’in Jennifer’in ve Bircan’ın üzerilerinden bu yorgunluğu atmaları hiç kolay olmayacak, sanırım bir gün boyunca yataktan çıkamayacaklar. Ben bile gelişmeleri takip edeceğim diye gün boyunca bir kez ayağa kalkıp vücudumu birkaç dakikalığına dinlendirebildim. Sanırım bu gece deliksiz bir uyku uyurum gibi.

Çok güzel bir Çalıştay oldu, her şey noktasından virgülüne en ince ayrıntısına kadar tartışılıp irdelenip incelendi. Ve Mayıs ayında tekrardan bir Çalıştay’da beraber olunmak üzere anlaşıldı ve herkes akşam 18:00 civarı evlere dağıldı.

25 Şubat 2017 Cumartesi

Kapalıçarşı'ya giderken...

24.02.2017
Bugün saat 16:00’dan sonra Marmaray ile Sirkeci istasyonuna gittim, oradan da Kapalıçarşı yanında bulunan kardeşimin çalıştığı atölyeye Coğaloğlu’nun paket taşlarından oluşan yokuşunu tırmanarak çıkarak gittim. Hem gezinme olsun diye o bölgeye gittim hem bu güzel havayı değerlendirmek amacıyla yola çıktım.


Kapalıçarşı’ya giderken Marmaray Sirkeci istasyonunda çok kötü bir an yaşadım… İnsanımız biz engellilerin peşini bırakmayacak, ne gelişecekler ne de engelli duyarlılığı için farkındalıkları artırmayı düşünecekler.


İnsanımızın bizi anlaması için engelliliği bire bir yaşaması lazım.

Kapalıçarşı’ya gitmek için, ilk önce 7-8 sağlıklıyla beraber beş dakika civarı asansör bekledikten sonra Gülhane çıkışına gidip yeryüzüne çıktım, orada bulunan tuvalet önünde beş dakika kadar bekledikten sonra baktım ki içeride bulunan çıkmayacak bende tekrar asansörle Marmaray’a iniş yapıp bu seferde Sirkeci Coğaloğlu çıkışı asansörüne gittim. Her iki asansör arası mesafesi yüz metre civarı, 10 veya 15 dakika sonra bu sefer sağlıklılarla beraber Sirkeci Coğaloğlu çıkışında yeryüzüne çıktım. Ben hızlıca tuvalet odası önüne gittim, ama orada da kapı duvar, yaklaşık üç dört dakika bekledikten sonra içeride bulunan çıkış yaptı. Tuvalet içerinden çıkış yapan istasyonda görevli bir polis memuruydu, her neyse dedim ve aceleyle içeriye girip işimi hallettikten sonra dışarıya çıktım.


Tam istasyondan çıkış yaparken o polis memuruyla bir güvenlik görevlisini yan yana görünce “şu tuvaletler konusunda lütfen kullanmayın ve kullandırmayın” dedim, o ise “biz ne yapalım” dedi, bende “o zaman kapı üzerinde bulunan engelli wc tabelasını sökün” dedim. Polis memuru suçunu bildiği için suskun, ama güvenlik görevlisi hâlâ üstüme gelmekte ısrarcı, o ısrarcı olur da ben hiç susar mıyım?


Sanki Marmaray’ın sahibi, kraldan çok kralcı…


En sonunda sinirlendim, çileden çıktım ve “ne yapıyım ne istiyorsun, sizin yüzünüzden altıma mı işeyim” dedim, arkamı dönüp gittim.


Bu yaşadığımdan sonra aşağıdaki metni Facebook profilime yazıp Marmaray Sirkeci’yi etiketledim.


“Sirkeci Marmaray istasyonunda bulunan iki adet engelli tuvaleti de sağlıklılar tarafından bugün işgal edilmişti... Hem Gülhane çıkışı hem de Coğaloğlu çıkışı.


Marmaray çalışanları tarafından kullanıldığı için ben yaklaşık yarım saat sonra tuvalet ihtiyacımı giderebildim. Yaşamış olduğum bu saçmalığı Marmaray yöneticilerine internet yoluyla bildireceğim, çünkü tuvaletlerin bu durumunu bir güvenlik görevlisine şikayet ettiğimde bana "sen işine bak" dedi. Bizim insanımız pis pis, mide bulandırıyorlar.”


Artık ben bu türden düşüncesizliklere kafayı takan biri değilim, insanlar ve düşünceleri umurumda olmadığımdan artık kendimi üzmüyorum, söylediklerini üzerime almıyorum, ama ben diğer engelli arkadaşlarımı ve gelecekte engelli olacak arkadaşlarım için üzülüyorum.


Bu tür olaylarda benim dirayetimi koruduğum kadar onların da benim kadar dirençli olabileceğini sanmıyorum, başka bir engelli arkadaşa aynı muameleyi yapar ve o engelli arkadaşımda bir travma yarata bilir.

Bu toplum engelli doğurmaya devam edeceğinden yapılabilecek tek bir şey var; o da bir an önce bu toplumu engellilik konusunda bir farkındalık yaratıp bilinçli duyarlı hale getirmemiz gerek.




12 Şubat 2017 Pazar

Rögar kapağı...

İstanbul Ataşehir'de dün akşam rögar kapağı çalınan bir foseptik kanalına yüzde doksan görme engelli olan bir vatandaş düştü. 

Üç beş TL'ye hurdacılara satılmak üzere çalınan bu kapaklara bir önlem alamadılar gitti. Bizim ülkemiz böyle, insan hayatının hiç önemi yok, aylardır kapağı olmadığı öne sürülen bir kanal var ve kimsesi müdahale etmiyor. 

Burada belediye görevlilerinin yanı sıra o sokağın sakinleri de suçlu, çünkü o foseptik kanalının kapağının olmadığını hiç mi gören olmadı. 

Gören ve müdahale etmeyen herkes suçlu, polis memuru, belediye memuru, zabıta memuru, sokak sakinleri, herkes. 

Olay olduktan sonra devletin görevlilerinin tek yapması gereken hurdacıları tek tek dolaşıp hurdaları arasında rögar kapağı olup olmadığını kontrol etmek, rögar kapağı bulduğu hurdacıyı kapatmak olmalı. 

Ceza filan değil, doğrudan kapatılmalı ki diğer hurdacılar bu hatayı yapmasınlar. Eğer hurdacılar bu kapakları almaya devam ettiği sürece, birileri de o kapakları çalmaya devam eder. 

10 Şubat 2017 Cuma

Sadi Konuk'a giderken... 2

Bugün saat 12:30 gibi evden çıkıp Bakırköy'de bulunan Dr. Sadi Konuk eğitim ve araştırma hastanesi Fiziksel tedavi bölümüne gittim. Üç dört gün önce internetten randevu aldığım Uzman doktor Banu Aydeniz hanıma saat 14:20'de muayene oldum.

Herhangi bir sorunum yok, sadece üç ay önce almış olduğum ikinci 30 seans egzersiz hakkımın tekrardan imzalanması gerektiği için oradaydım. Bakırköy'de bulunan Özel Yaşar hastanesi vermiş olduğu egzersiz hizmetinin karşılığı olan ücreti devletten alamadığı için o raporu iptal ettirdim ve onun yerine yeni bir rapor aldım. Aslında Kasım ayı içinde atılması gereken imza ve yapılması gereken internetten kayıt başvurusu yapılmadığı için benim raporumu yeniletmem gerekti, çünkü Kasım ayında hava biraz kötüydü ve bende biraz rahatsızdım.

Başkalarının yaptığı hataları şu halimle ben düzeltiyorum ve bunu yaparken de büyük bir iş yaptığını sanarak kendimi teselli edip işi zevkle yapıyorum.

Bugün yine Bakırköy'e berbat bir gidiş geliş oldu... Konu Bakırköy olunca berbat olması da normal, çünkü Bakırköy sokakları benim gibi yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren bir engelli için çok zorlu sorunlu. Bakırköy halkı ya engellisini dışarı çıkarıyor ya da tedavi görmesi için özel merkezlerde engellisini tutuyor, ama bu saçmalıkların düzelmesi gerek, saklaması değil. 

İlk önce Marmaray ile Yenikapı'ya oradan da Havaalanı metrosuyla Bakırköy'e geçtim, biraz yolu uzattım ama hava soğukluğuyla ve yağışla hiç muhatap olmadım. Yine kaldırım rampa işgalleri vardı, yine saçma sapan kaldırımlar vardı. Bu Bakırköy belediyesi ne iş yapar, paraları nereye harcar bilmiyorum. Bakırköy metro istasyonu ile hastane arası bir kilometre civarıdır, o mesafede o kadar çok işgalle karşılaştım ki, o kadar işgal karşısında beni şaşkın gören insanlar ne olduğunu bile anlamadılar.

Kaldırımdan değil de araç yolundan gittiğime şaşırdılar, "neden" "niçin" diye sordular kendilerine, rampayı ve kaldırımı işgal eden aracın resmini çektiğim için bana şaşkınlıkla baktılar. Bazen de Bakırköy'ün daracık sokaklarına park eden araçların daha da daraltanlar sayesinde tekerlekli sandalyemle sokağın köşesinde beklememe vatandaş izin vermedi ve araçları durdurup benim geçiş yapmamı sağladılar.